Şimdi 'Berlin Zamanı'!

'Berlin Zamanı' oyunu, Berlin’e yaşanan göç üzerinden bir ülkeden uzaklaşmanın yarattığı ruh halinin toplumsal izlerini sürüyor. Oyunun yazarı Ceren Ercan, "Türkiye'deki yaşanan değişimin sonucunda bu ülke ile kurduğu aidiyet ilişkisi zedelenenlerin, farklı savunma mekanizmalarına odaklanıyor" diyor

09 Nisan 2019 - 16:11

Türkiye'den göçün, özellikle de beyaz yakalılarının -bir nevi- 'beyin göçü'nün yoğunlaştığı son zamanlarda, tiyatro sahnesinde tam da bu duruma işaret eden bir oyun var; Berlin Zamanı. Berlin ve İstanbul sokaklarında üç genç insanın izini süren oyunda Ezgi Çelik, Tuğçe Altuğ ve Kutay Kunt rol alıyor. Platform ve Fringe Ensemble ortak yapımı olan oyunu Alman yönetmen Frank Heuel yönetiyor. 14 Nisan'da Moda'daki Oyun Atölyesi'nde, 17 Nisan'da da Ataşehir'deki Dasdas'da sahnelenecek olan oyunu, yazarı Ceren Ercan'la konuştuk.

  • Ben oyunu izledim ama yaratıcılarından biri olarak sizden oyunun neyi anlattığını duymak isteriz...

Bu dönemde Türkiye’den gidenlerin, gitmeye niyetlenenlerin içine düştükleri çelişkiler üzerine kurulu. Son yıllarda Berlin’e yaşanan yoğun göç üzerinden bir ülkeden uzaklaşmanın yarattığı ruh halinin toplumsal izlerini sürüyor.

  • Sizi bu oyunu yazmaya sizi iten ve/veya motive eden neydi?

Benim içinde olduğum ruh hali etkili oldu şüphesiz. Bir yandan ‘burada nefes almak, varolmak gün gün güçleşiyor’ diyerek ülkeyi terk eden arkadaşlarımın arkalarında bıraktıkları boşluğun, nasıl bizi de yutan bir çukura dönüştüğünü deneyimledim. Bir yandan da onlara hiç küsemedim çünkü ben de her an her şeyi göze alarak gidebilirim. Aynı anda bu kadar güçlü iki şeyi birlikte hissetmek beni bu ‘Türkiye Üçlemesi’ üzerine çalışmaya itti sanırım. 

TÜRKİYE ÜÇLEMESİ…

  • Nedir bu üçleme? Bu parçalar nasıl bir bütünü oluşturuyor? Diğer oyunlar sahnelendi mi/sahnelenecek mi?

Berlin Zamanı oyunu, Türkiye Üçlemesi’nin ikinci halkası. Kalanlar-Gidenler-Saklananlar bu üçlemenin üç ayağı. Kalanlar kısmı ‘Seni Seviyorum Türkiye’ oyunu 2 sezondur Bakırköy Belediye Tiyatroları'nda  sahnelenmeye devam ediyor.

Bu parçalar aslında ülkede yaşanan değişimin sonucunda bu ülke ile kurduğu aidiyet ilişkisi zedelenenlerin farklı şekilde gelişen savunma mekanizmalarına odaklanıyor. Kimimiz her şeye rağmen burada kalarak, kimi giderek, kimi de kabuğuna çekilerek tepki veriyor. Sırada saklananlar üzerine kurulan ‘Tahran Rüyası’ oyunu var. 2019’un sonuna doğru sahnelemeyi planlıyoruz. Bu arada, üçlemenin iki oyunu kitap olarak da basıldı Habitus Yayınları'ndan.

BERLİN’DE ZAMAN, BERLİN’İN ZAMANI

  • Berlin Zamanı ismi neye işaret ediyor?

Türkiye’den uzaklaşmak isteyenler için Berlin’in neden bu kadar cazip olduğu üzerine düşünmeye başlamak bir başlangıç noktası. Hem Berlin’de gündelik hayatın ritmine, hem de şehrin cazip olduğu bir döneme atıf…

  • Tiyatro hayatın aynasıdır denir ya, sizin oyununuz da zamanın ruhunu yakalayan bir iş olmuş.  Malum günümüzde yurtdışına özellikleri Berlin'e çok göç var Türkiye'den.

Aslında sadece Türkiye’den gidenler için değil pek çok farklı ülkeden insan için de Berlin çok yaşanılası bir yer gibi görünüyor. Bunda da sanırım yıllardır Almanya’nın işçi göçü ve o entegrasyon süreci ile yarattığı melez yapının şehre kazandırdığı dinamizm var. Ancak Türkiye’den gidenler için durum farklı. Onlar uzaklaşmak isteyip Türkiye’deki siyasi gerilimi yaşamayı sürdürebilecekleri bir atmosfere gidiyorlar aslında. Özellikle gençler için burada yaşadıkları yaşam tarzı gerilimini orada farklı bir yerden tecrübe etmek olgunlaştırıcı diye düşünüyorum. Uzun yıllardır orada yaşayanlar ile new wave (yeni dalga) dedikleri yeni göç edenler arasındaki gerilim üzerine daha çok yazılıp çizilmesi gerek. Onlar arasındaki örtük çatışma Türkiye’nin Avrupa filtresinden geçmiş tuhaf bir gölgesi gibi.

  • Seyircilerin tepkilerini merak ediyorum. Özellikle de göç etmiş ya da düşünenlerin hissiyatı eydi?

Gençlerle buluştuğunda oyun, gerçek bir kavuşma hissi oluyor. ‘Yalnız olmadığımı hissetmek güç verdi’ diyenler oluyor ki mesela o çok mutluluk verici. Ben de 'yalnız değilmişim' demek diyorum.

Berlin’e göç eden, etmeyi düşünen, süreçte giden pek çok insana dokunduğunu biliyorum aldığım e-maillerden, mesajlardan. Hatta bir arkadaş mesaj attı Berlin’den. Şarkı dinleme listesine, oyundaki Eren karakterinin uyuşturucu etkisinde sayıkladığı ‘beni burada unutun’ ismini vermiş. Oyun aktif bir seyir ortaklığı bekliyor aslında. O yüzden ya duygusal bir arkadaşlığa ya da yorgun geçmeyen bir günün ardından izlenmeye ihtiyacı var. Çünkü tematik olarak kurduğu bağlantılarını altını çizerek sunmuyor oyun.

  • Oyunun Almanya'da Almanca da sergileneceğini okudum. Oradaki seyirciye ne ifade etti bunu merak ediyorum.

Bonn’da Alman oyuncular tarafından bir sezon boyunca oynandı. Prömiyerde oradaydım. Alımlama açısından bambaşka bir karşılaşma oldu seyirciyle. Bonn eski başkent olduğu için onlar da Berlin başkent olduktan sonra gençlerin kentten gidişini yaşamışlar. Onlar da Berlin’e kaptırdıklarını düşündükleri şeylerle Türkiye üzerinden bir karşılaşma yaşadılar.

'BERLİN’E TAŞINAMAYAN KADIKÖY’E TAŞINIYOR'

  • Oyunun mekanlarından biri bir Moda evi. Berlin’e gidenlerin hatırı sayılır bir kısmı Kadıköylü. Orada  Kadıköylü bir kitle oluştu hatta.  Siz de oyunu 14 Nisan’da Moda’nın kalbindeki Oyun Atölyesi’nde sahneleyeceksiniz. Bu kesişmeye dair neler söylemek istersiniz?

Kadıköy kendi başına bir cumhuriyete dönüşmüş vaziyette. Avrupa yakasıyla aidiyet bağı kopanların yeni vatanı gibi. Kapasitesinin çok üstünde bir kitleyi taşıyor aslında. Bir kimliğe dönüşmüş durumda iyiden iyiye Kadıköylülük. Geçen bir arkadaşım söyledi 'Berlin’e taşınamayan Kadıköy’e taşınıyor' diye.

Kadıköy’de her oynadığımızda oyuncu arkadaşlarım oyun çıkışları bana 'senin dilinden konuşan bir seyirci vardı içerde' diyorlar. Benim yazarken güldüğüm, tepki verdiğim her ana reaksiyon gösteriyor Kadıköy seyircisi. Ben Kadıköy’de yaşamasam da, Taksim’den bu kadar hızlı vazgeçilmiş olmasına küssem de Kadıköy’de varolmaya çabalayanlarla aramdaki bağın farkındayım.


ARŞİV