Hepimiz film seyrederiz. Kimisi zevkine, kimi boş vaktini değerlendirmek, kimi gülmek, kimi ağlamak, kimi de hayata farklı bir pencereden bakabilmek için… Fakat acaba kaçımız bir filmi gerçekten özümseriz? Bakmak ile görmek arasındaki fark gibi, seyretmek ile izlemek arasında da fark var mıdır?
Sinema tarihinde er etmiş kült filmler eşliğinde bilinçli bir sinefil olmak isterseniz buyurun size iki seçenek;
1 yıl önce kurulan Cycle Desing Coop, bir süredir Kadıköy’de film etkinlikleri düzenliyor. Kurucuları Hasan Demirezen ve Sadi Gökay Gadış, “Biz yıllardır kendi aramızda filmler izleyip üzerine konuşurduk. Bu konuşmaları farklı insanlarla da yapmak istedik” diye anlatıyorlar fikrin ortaya çıkışını. Böylece iki haftada bir Çarşamba akşamları yaptıkları film okuma geceleri Nisan2018’de başlatmışlar. Herkese açık ve ücretsiz yapılan bu etkinlikleri şimdiye dek 8 kere gerçekleştirdiler. Filmler yaklaşık 2 saat sürüyor, ortalama 1 saat da film okuması yapılıyor.
Yeldeğirmeni’ndeki Tasarım Atölyesi Kadıköy’de yapılmakta olan etkinlikte izlenecek filmler, alt metin bağlamında birbiriyle ilişkili bir seri halinde seçiliyor. Her yeni filmdekatılımcılar ile üzerine yoğunlaştığımız konular, okumalar birbirine eklenip daha derine iniyor.Dolayısıyla ilk etkinlikte seçtiğimiz film bile bir sonraki filmde kendini gösteriyor. Etkinliği yöneten kişi Ömer Faruk Güngör, bir çok televizyon kanalında, dizi ve film yapımında bulunmuş bir isim. Uzmanlık alanı da senaryoda alt metin oluşturmak ve okumak.
Sinemanın anlatım yolu olarak görüntü dilini kullandığını, bir filmi gerçekten anlayabilmek için bu dili okumayı bilmek gerektiğini anımsatan Demirezen ve Gadış, “Amacımız filmin altındabuzağı aramak değil, alt metinde yatan fikirlere birlikte kafa yormak ve filmleri gerçekten anlamak. Sadece kendimiz konuşup, filmleri biz anladık gelin size de anlatalım demiyoruz. Herkesin çıkarımlarına önem veriyor ve merak ediyoruz. Farklı algılara sahip insanları bir araya getirerek film üzerine konuşup, tartışabilecekleri bir ortam oluşturmak istiyoruz” diyor.
Demirezen ve Gadış,’’Bir film izlenirken hangi kriterlere dikkat etmek gerekir?” sorusuna da şöyle yanıt veriyor; “Mussolini ‘Sinema en güçlü silahtır’ demiş. Özdeşim kurma yeteneğinden yola çıkarak duyguları hedef alan bu silah büyük oranda insanları uyuşturmak ve yönlendirmek için kullanılıyorken biz uyuşturucunun uyarıcıya dönüştürülebileceğine inanıyoruz. Sinema hem sanatçı hem işadamı, hem anarşist hem de yanlı olabilir. Dolayısıyla filmin yönetmenine, yapım şirketine, afişine, fragmanına herşeyine dikkatle bakmak, filmin amacını anlamaya çalışmak gerekir.”
Yaklaşık 2.5 yıl önce kurulan bağımsız bir girişim, bir kültür-sanat platformu olan Octopodart da ‘Octosinema’ adı altında açık sinema kuşağı düzenliyor. Sanatın birleştirici ve iyileştirici gücüne inanan bu platform, sadece sanatseverler için değil, sanatın sadece halkın belli bir kısmına özgülenmesinden dolayı sanata mesafeyle duran ya da henüz kucaklaşamamış olan insanlar için de var. Zaten sloganları da ahtapot logomuzu tamamlarcasına “Sanatın kolları herkesi sarsın”.
Octopodart’ın takipçilerine açık sinema kuşağı 20 Temmuz Cuma günü başlamış. Sinema kuşağına sert bir giriş ile başlayarak ilk film olarak Michael Haneke’den 1997 yılı Avusturya yapımı “Funny Games” (Ölümcül Oyunlar) filmi izlenmiş. Bahariye’de yer alan X House Project’in ev sahipliği yaptığı ücretsiz gösterim öncesi sunum, sonrasında ise tartışmalar gerçekleştirildi. Bu tarz bir oturumu ayda bir gerçekleştirmeyi hedefliyorlar. Ayrıca sinema dışında farklı sanatsal etkinlikleri de olacak.
Bu film buluşmalarını ‘filmin dönemlerine göre sosyolojik incelemelerin ele alındığı açık tartışma platformu’ olarak tanımlayan Octopodart ekibi, “Amacımız bir film üzerinden insanların düşünmesini ve münazara içinde bir bilgi tartışması ya da bilgi paylaşımına dönüşmesi. Günümüzde sosyal medya kullanımının artması ve mekanların tek düzeliği insanları da daha tek tip üretim ve tüketime zorluyor ve tartışılacak alanların bilgi paylaşacak alanların gittikçe azalması bir takım sosyal sıkıntılar doğuruyor. Bizim için filmler birer araç. Biz sadece izlemek değil, okuyup, dinleyip, tartışabildiğimiz, konuşabildiğimiz ve bilgi aktarımında bulunduğumuz ortamlar yaratmak istiyoruz. Bu yüzdendir ki konuşmaya ve paylaşmaya ihtiyacımız var” diyor.