Pek çok iş sahasında olduğu gibi erkek çalışanların kadınlardan sayıca ve ‘zihniyet’ açısından baskın olduğu sinema sektöründeki kadınlar, dayanışmak için bir kolektif kurdu. Film Yapan Kadınlar (FİYAKA) adını taşıyan bu kadın sinemacılar kolektifi, kadınların birbirleriyle rekabet ederek ve erkeklerle yarışmak zorunda kaldığı sinema sektöründe dayanışmak ve cinsiyet eşitliğini sağlayabilmek adına önemli bir misyon üstleniyor.
FİYAKA kendini anlatıyor…
3 yıl önce ABD’deki kadın sinemacılar kolektifi Film Fatales’in Türkiye ayağı olarak Film Fatales İstanbul olarak başladık. 6-7 ay önce de FİYAKA (Film Yapan Kadınlar) adıyla yeni bir oluşum olarak devam etme kararı aldık.
Şu anda 67 kadın sinemacıyız, her geçen gün sayımız artıyor. Yapımcı ve senaristler de var. Ama çoğumuzun yönetmenliğini yaptığı en az 1 filmi var.
En temel meselemiz kadın sinemacılar olarak dayanışmak; yaptığımız filmlerde birbirimizin ihtiyaçlarından haberdar olarak gerektiğinde destek yaratabilmek. Birbirimizle ilişki içinde olup destek verdikçe, sinema sektörü içinde var olan eşitsizlikleri daha da görünür kılıp sektörde cinsiyet eşitliği sağlayacağımıza inanıyoruz.
Kadın yönetmenlerin film yapabilmeleri için yeni fon yaratma yöntemleri üzerinde çalışıyoruz. Kültür Bakanlığı tarafından verilmiş desteklerin istatistiklerini çıkarırken kadın yönetmenlerin projelerinin destek alma oranının çok düşük olduğunu gördük. Bu oran ilk film için ortalama %10. İlk filmini yaptıktan sonra bir kadın yönetmenin ikinci ve üçüncü filmine fon bulma olasılığı çok daha azalıyor. 3 film yapabilmiş kadın yönetmen sayısı bir elin parmaklarını geçemiyor. Bu gibi durumların ortaya çıkarılıp farkına varılmasını sağlamak önemli.
Bir senaryo alt grubumuz var. Birbirimizin senaryolarını hiç kimsenin eleştirmediği kadar sert eleştirip birbirimize daha sıkı bağlanıyoruz. Eleştiriler senaryoları bir sonraki evreye getirip geliştirmemize yardımcı oluyor.
KADIN SİNEMCILAR İÇİN FON
Mevcut fonların dışında bağımsız bir kadın sinemacılar fonu oluşturmak istiyoruz. Dünyada var olan sinema kolektifleri ile iş birliği yaparak fonlamada yeni alanlar yaratmayı amaçlıyoruz. Kadın sinemacılar için uluslararası bir senaryo laboratuvarı düzenlemeyi hedefliyoruz. Türkiye'de yapılmış özgün hikayelerimizin, uluslararası alanda, festivallerde daha görünür olması için çalışmalar yapıyoruz.
Kadın sinemacı olmak sadece Türkiye’de değil bütün dünyada imkansızı başarma, belirsizliklerle dolu bir hayatı kabul etme ve mücadele manasına geliyor. Ama bir film çekip de izleyici ile buluşturabildiğiniz, kitlelere ulaşıp sinema yoluyla derdinizi anlatabildiğiniz andan itibaren tüm yorgunluklara, yıpranmışlıklara değen, büyülü, bir nevi de bulaşıcı bir hastalık gibi bırakamadığınız bir iş sinema. (sağda-Türkiye sinemasının ilk kadın yönetmenlerinden Bilge Olgaç...)
Kadın sinemacı, dünyanın en etkili mecralardan biri olan sinemada kendi varlığını, sesini, perspektifini ve sorunlarını kitlelere ulaştırarak daha eşit bir dünyayı mümkün kılmaya çalışan bir temsilci. Gündelik hayatta olduğu gibi bir sürü imkansızlık içinde hep çözümler üreten, yaşamı güzelleştirmek için uğraşan ve bu güçlerini fark etmeyen kadınların hem kendilerini görmelerini sağlayıp hem de görünür kılınmalarına aracı oluyor kadın sinemacılar.
“KADIN SİNEMACILAR ARTMALI”
Kadın sinemacı dediğimizde sadece kadın başkarakterler kullanan veya kadın sorunlarını dile getiren sinemacılardan bahsetmiyoruz. Kadın sinemacı, her türlü konuya, karaktere veya soruna kendi bakış açısından bakıp perdeye yansıtan sinemacıdır. Kadın sinemacıların artması hakim olan görsel kültürün çeşitlenerek var olan sorunlarını tartışmaya açması açısından kıymetli.
Film, dizi veya reklam setlerinin çoğu eril yapıya göre kurulmuş durumda… Hem fiziki şartları hem de sektörel yapısı erkeklere göre desek yanlış olmaz. Kamera, ses, ışık gibi teknik alanlarda hiç kadın çalışan yok. 3 kadın görüntü yönetmeni var Türkiye’de. Onlar da yeni yeni birilerini yetiştiriyorlar. Böyle bir sektörde biz kadınlar, var olmak ve sinema yapabilmek için biraz erkekleşmek, biraz eril tarafımızı ortaya çıkarmak zorunda kalıyoruz. Tabi bu daha çok yönetmenlik için geçerli. Senaryo yazım ve proje kısmında bu sorunlarla çok karşılaşmıyoruz.
Ayrıca sinema sektörünün genelinde erkek yönetmenlere olan güven ve teslimiyet daha fazla. Kadın yönetmenler için sektörde romantik-drama projeler gibi bir kulvar çizilmiş, genelde kadın yönetmenler bu sınırlarda tutulmaya çalışılıyor. Yani eğer bu ülkede kendi projesini gerçekleştiren bağımsız sinema yapan bağımsız bir kadın sinemacı değilseniz, öyle kolay kolay bir aksiyon işi ya da komedi işi veyahut tarihi bütçeli dönem işleri gibi ağır projeler kadın yönetmenlere teslim edilmiyor. Kısacası biz kadın yönetmenler olarak, sinemada ‘sınırları çizilmiş işler yapmak’ ve de sıklıkla düşük kaşeleri kabul etmek zorunda bırakılabiliyoruz. Bu da bizi kendi bağımsız filmlerimizi yapmaya zorluyor ki, desteksiz kendi başına filmler yapmanın zorluğu da hepimizce malum.
Bir de anne olarak setlerde var olma savaşı veren kadın yönetmenlerimiz var. Sinema çok emek isteyen ve özel hayata pek de fırsat bırakmayan zor bir meslek. Kadın sinemacıların hem anne, hem yönetmen olarak zorlu koşullarda çalışabilmeleri ve aile yaşantılarına, çocuklarına zaman ayırabilmeleri gerçekten kadın yönetmenlerin çok zorlandığı durumlardan biri.
Dünyada kadın sinemacılarla ilgili bazı gelişmeler olmaya başladı. Eurimages gibi büyük fonlarda kadın yönetmenler kotası oluşturuluyor. Bugün kadın temsilcilere alanlar açıldıkça gitgide sarpa sarmış global meselelere alternatifler üretebilecek yeni bakış açılarının geliştirilmesinin yolları açılıyor. Kadınların kendilerine biraz daha güvenerek ürettiklerini gösterebilecekleri ve daha fazla yaratabilecekleri bir dünyaya ihtiyaç günden güne artıyor.
Bu çok önemli hareketin olumlu etkilerini biz de kadın sinemacılar olarak yaşıyoruz. Tacizin doğal görülmesi, rahatça yapılabiliyor olması, kadınların seslerini çıkaramamasından kaynaklanırken birden insanlar seslerini çıkarmaya başladılar. Hayır diyebilme gücümüz oluşuyor ve gitgide artıyor. Bir erkek yönetmene asla yöneltilmeyecek eleştirilerin kadın yönetmenlere yapıldığının tespit edilerek paylaşılması, setlerdeki tacizlerin dedikodulardan öte bir noktaya getirilip gündeme taşınması gibi örneklerde gördüğümüz gibi birbirimizin arkasında durarak sözlü ve fiziksel tacizlere dur demeye başladık.