Sinemanın gündemi: Sansür ve dağıtım

Deniz Yeşil, Şenay Aydemir ve Fırat Yücel sinemada sansür ve dağıtım sorununu tartıştı

05 Mart 2019 - 09:14

Geçtiğimiz ocak ayında TBMM Genel Kurulu’nda “Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” kabul edilerek yasalaşmıştı. Yasaya destek veren yapımcı ve sinema sanatçıları olsa da bazı yönetmen ve sanatçılar, yasanın sansür ve dağıtım sorununu daha da arttıracağını düşünüyor. Bu öngörüye sebep olan nedenler ise şu şekilde: Yeni kanuna göre destekleme kurulları ve komisyonu oluşturulacak. Kurulların görevi, desteklenecek sinema filmlerini değerlendirmek ve belirlemek olacak. Sayısı dördü geçmeyecek olan bu kurulların üyelerinin çoğunluğu Bakanlık temsilcilerinden oluşacak. Gösterime sunulacak filmleri ilk önce komisyon üyeleri denetleyecek. Değerlendirme ve sınıflandırılması yapılmayan filmler ise festival veya özel gösterim alanlarında sadece +18 ibaresiyle yayınlanacak.

Bu yasa sadece şu an sinema yapanları değil geleceğin yönetmenlerini ve yapımcılarını da yakında ilgilendiriyor. Marmara  Sinema Kulübü öğrencileri de sansür ve dağıtım sorununu bir kez daha tartışmaya açmak için 2 Mart Cumartesi günü Kadıköy Belediyesi Tasarım Atölyesi Kadıköy’de söyleşi düzenledi.Söyleşiye, Yollara Düştük adlı belgeseliyle 1977 yılında sansüre karşı İstanbul’dan Ankara’ya yürüyen sinema emekçilerinin mücadelesini anlatan Deniz Yeşil ve Kapalı Gişe belgeselinin yönetmenleri Fırat Yücel ve Şenay Aydemir konuşmacı olarak katıldı.

Fırat Yücel, Şenay Aydemir ve Deniz Yeşil

“SİNEMANIN VAR OLUŞ MESELESİYDİ”

Söyleşide ilk sözü alan Deniz Yeşil, Türkiye’deki sinema tarihinin çeşitli kişiler tarafından yazıldığını ama üzerine çalışmalar yapılmadığını ifade ederek şöyle konuştu: “Sinema emekçilerini ele alan çok fazla yapıt verilemedi. Set arkası emekçilerin de tarihini yazalım diyorduk. Sadece o tarih içerisinde önemli bir deneyim yaşandı. Ben de o konuda yeterince bilgi edinemiyordum. Hem kafamdaki sorulara cevap bulayım hem de yazayım istedim. Yollara Düştük biraz da böyle çıktı. 1977 çok kanlı bir dönem. Ve sinema emekçilerinin o dönemde yollara düşüyor olması çok önemli. İki gece dışarıda kaldılar, şehri başından sonuna kadar yürüdüler. O dönemin gerici basını karalama içerikli haberler yapmıştı. Öyle bir dönemde onları cesur kılan şey benim ilgimi çekmişti. Sendikaların güçlü olduğu bir dönemdi, bundan güç almışlardı ama bundan daha önemlisi bıçak kemiğe dayanmıştı. Sinema sektörü için her şey çok sorunluydu, sansür çok fazlaydı. Polis seti basıp sansürün uygulanmasını kontrol ediyordu. Sinemanın var oluş meselesiydi. Sansür ondan sonra devam etse de en önemlisi o dönem kurulan Sinema Emekçileri Sendikası tek ve güçlü bir yapı haline geldi. Bugün de aslında başka bir var oluş yok oluş meselesindeyiz.”

“SEYİRCİ TEP TİPLEŞTİRİLİYOR”

Kapalı Gişe belgeselinden ve sansürün bugünkü durumundan bahseden sinema yazarı Şenay Aydemir de “77’deki o büyük yürüyüşün olduğu döneme benzer bir durumdayız. Sürekli benzer filmler yapıla yapıla seyircilerin salondan kaçacak hale geldiği, bunun alternatifi olarak seks komedilerinin patlak verdiği ve sansürün olduğu bir endüstri vardı. Bugün de benzer bir durum var. Seks komedilerini şu an çekebilseler çekerlerdi ama onu yapamadıkları için benzer tipte komediler yapıyorlar. Bu seyirciyi de film yapan kişileri de tek tipleşmeye itiyor. Seyirci tarafından kabul edilen karakterin dışına çıktıkları anda seyircinin ilgisini kaybediyorlar. Bu, işin endüstriyel boyutu.

Bir diğer boyutu da sansür. Bir tanesi 2004’te çıkartılan ve görece sektörün önünü açan yasaydı. Temel görevi şuydu; filmlerde sanatsal telifi olan herkesin hak sahibi olmasını garanti altına alıyor ve belirli bir yaş sınırı koyuyordu. 2004’te ise bazı filmleri yasaklamak için kullanıldı. Fakat daha sonra Nymphomaniac ve Bakur ile beraber bu madde çok daha yoğun kullanılmaya başladı. Apar topar 6 yıl sonra bir yasanın meclisten geçirilmesiyle bu madde korundu. Hukuk objektif bir şey değildir. 5 yıl önce söylediğiniz bir şey yüzünden tutuklanmazken, şimdi aynı yasadan tutuklanabilirsiniz.” dedi.

Kamu televizyon kanallarının belirli bir oranda yerli yapımlara maddi destek vermesi gerektiğini vurgulayan Şenay Aydemir, “Fakat kanallar bunun yerine yerli dizilere para aktardılar ve yerli yayına yer vermiş oldular. Yani yerli yapımları henüz çıkmadan almaları ve destek olmaları gerekir. Türkiye’de iyi filmler çekiliyor, onlara neden destek vermiyor? Bütün bunlar, beklediğimiz kamu hizmetidir. Bunda ısrarcı olmak en temel hakkımızdır ve seyirci olarak da görevimizdir.” diye konuştu.

“SEYİRCİYLE BULUŞMASI DESTEKLENMİYOR”

Kapalı Gişe belgeselinin yönetmenlerinden ve sinema yazarı Fırat Yücel de belgeselde Türkiye ile ABD’deki dağıtım sorununu kıyasladı. ABD’deki dikey yapılaşmanın 1950’li yıllarda önlenebildiğini söyleyen Yücel şöyle devam etti:

“Yani bir şirket hem yapımcı hem prodüktör olamaz. Örneğin Star Wars geldiğinde tüm salonlar bu filmi oynatamaz. Burada Recep İvedik ve hatta Reis gibi bir örnek tüm salonları kaplayabiliyor. Ve Reis geldiğinde tüm salonlar bomboştu. 2010’da AFM ve Mars’ın birleşmesi durumu, Rekabet Kurumu’nun raporlarında da olan bir şey. ‘Bu iş ciddi bir dikey yapılaşmaya gidebilir’ diye yazılmış. Ciddi bir tekelleşme var. Mars şu an piyasanın büyük çoğunluğuna sahip. Belgeselde de bahsediliyordu: Mars yabancı sermayenin almasına açıktı ve bu da bir ülkenin sinema sektörünün çoğunun yabancı bir şirket tarafından kontrol edilebileceği anlamına gelir. Nitekim korktuğumuz şey de oldu ve Mars’ı Güney Koreli bir şirket aldı. BKM’den biriyle veya bu tür yerlerle neden konuşmadığımız gibi sorular sordular filmden sonra. Ama onlar bizimle konuşmuyor zaten. Onlar, buradaki üretimi etkilemiyormuş gibi yaklaşıyorlar, kendi çıkarlarını düşünüyorlar.

2004’teki yasa geldiğinde zaten sinemadan gelen paralar sinemaya dönüyor diye olumlu bir şey olarak gördük. Ama ciddi bir eksilik vardı; o da dağıtım. Her şeyi destekliyorsan seyirciyle buluşmasını neden desteklemiyorsun sorusunun cevabını kimseden alamıyorduk. Yeni yasaya baktık, onda da dağıtım desteği yok.”


ARŞİV