Sınırları aşan uluslararası müzisyen

Uluslararası müzisyen Yinon Muallem, “Müziğin sınırlarının olmadığına inanıyorum” diyor

11 Aralık 2019 - 13:10

İsrail’de doğdu, müziğe küçük yaşlarda başladı. 17 yıl önce İstanbul’a geldi ud öğrenmeye. Geliş o geliş! Kadıköy’e yerleşti, evlendi, çocuğu oldu. müzik çalışmalarını artık Türkiye merkezli sürdürüyor, pek çok ülkede de konserler veriyor.

Uluslararası müzisyen Yinon Muallem ile konuştuk.

  • Yinon bey okurlarımız için biraz kendinizden bahseder misiniz?

Müzisyenim, aynı zamanda enstrümantalist ve besteciyim.  Perküsyon ve ud üzerine eğitim de veriyorum. 2 kitap yazdım bunlar İsrail’de basıldı. İlk kitabım yarı otobiyografik bir kitap (İstanbul-Tel Aviv) yakında Türkiye’de de çıkıyor. Eşim ve iki çocuğumla 17 senedir İstanbul’da yaşıyorum. Öncesinde İsrail’de ailem ile beraber yaşadım. Müziğe çok küçük yaşlarda piyano çalarak başladım, o devam etmedi. Latin perküsyon dersi aldım, sonra daha farklı aletler ve müziklere ilgi duyduğumu görünce yerinde öğrenmek istedim. 2000’de ilk defa İstanbul’a geldim ud öğrenmeye.  Önce Yurdal Tokcan’dan ders aldım, sonra ülkeme döndüm ama tekrar şartlar oluşunca gelip gitmeye başladım. 2002’de de birlikte müzik yapma konusunda teklif alınca Kadıköy’e yerleştim.

  • Sizin için ‘uluslararası müzisyen’ tanımı kullanılıyor. Tam olarak ne ifade ediyor bu?

Sadece İsrail veya Türkiye’de değil dünyanın birçok yerinde konserler ve worksoplar yapıyorum. Kendimi sadece yaşadığım yer ile sınırlandırmak istemiyorum. Müziğin sınırlarının olmadığına inanıyorum. Son albümüm ‘Back Home’ Alman plak firması Galileo etiketiyle çıktı. Geçenlerde Acum (İsrail) müzik meslek birliği tarafından yılın en iyi albüm yapımı seçildi. Albümde çaldığım İsrailli müzisyen dostlarım ile 14 Kasım’da Cemal Reşit Rey’de konseri yaptık.

  • Türkiye ve Türk müziğiyle tanışmanızın kökeni ne zamana dayanıyor? Nasıl oldu bu tanışma?

Babam Irak asıllı. Onun sayesinde Arap müziğini de duymaya başladım. Bu sayede bazı doğu makam müziği ve aletleri ile tanışmış oldum. Sonrasında ud öğrenmeye geldiğimde bir çok değerli Türk müzisyeni ile tanıştım Yurdal Tokcan, Göksel Baktagir, Hüsnü Şenlendirici, Derya Türkan gibi.  Onları dinleyerek farklı bir müziğin kapısı açılmış oldu.

  • Sonrasında ülkemize yerleşip burada müzik yapmanız, bir hayat kurmanız… Nasıl şekillendi bu süreç?

Çevrem yok, dil bilmiyorum. Epey zorlu bir süreç oldu önce ama yol bazen insanın önüne farklı fırsatlar çıkarıyor. Eşim Dilek ile tanıştık sonra ilk çocuğumuz oldu. Müzik çalışmaları zaman zaman iyi, zaman zaman az oldu. Zorlayıcı süreçlerdi ama hep mücadele ettim, hala da ediyorum. Yaptığım işe odaklandım. 10 albüm yaptım. Çok sayıda farklı projeyi hayata geçirdim. Yurtdışında ve Türkiye’de pek çok konserim oldu. Bir dönem İstanbul’da İsrail kültür ataşesi olarak çalıştım. Şimdilerde müzik, besteler ve konserler sürüyor.

  • Türk müzik geleneği hakkında neler düşünüyorsunuz?

Türk müziği çok zengin, geniş ve farklı stillerin, makamların olduğu bir müzik. Elbette müziğimi çok etkiliyor ve besliyor.

  • İsrail müziği ile Türkiye müziğinin ortaklaştığı/farklılaştığı yanlar neler?

Müziğin kategorilere sokulması bana çok doğru gelmiyor. Elbette benzer tarafları da var. Çalınan alet her iki coğrafyayı besteleriyle birbirlerine yaklaştırabiliyor. Mesela  Back Home albümünde şarkı söyleyen Svan Oshrat’ın büyükbabası iki kuşak önce Türkiye’den göçen bir ailedenmiş. Konserde birlikte bir türkü okuduk mesela.

Sanat dalları coğrafya olarak hepimizi yaklaştırıyor. Türk müziğinin  tarihçesi çok eski,1000 senelik.  Yahudiler elbette tarihte uzun zamandır var ama İsrail’in ülke olarak tarihi 70-75 senelik, çok yeni. Daha çok füzyon ve deneysel stiller öne çıkıyor. Yakınlarındaki Fas, Mısır gibi ülkelerin müziğinden etkilenerek yapılan farklı füzyon ve deneysel şeyler duymak mümkün.

  • Türkiye ve İsrail gibi ‘sorunlu’ Ortadoğu coğrafyasında müziğin/sanatın karşılığı nedir sizce?

Karşılığı besteler oluyor elbette, yaşanılan zorluklar müziğime yansıyor. Örneğin son albümüm Back Home’da Silence of Peace diye bir bestem var, barışın bir türlü gelmeyişine dair…

  • Siz aslında müziğin dili-dini-ırkı olmadığını gösteren bir örneksiniz. Müziğin birleştiriciliği hakkında neler söylersiniz?

Sanat birleştirici ve yaşanan bütün bu sorunlara karşı bir duruş ve dayanma gücü veya motivasyonu oluyor. Bazı konserlerimde her müzisyen farklı bir ülkeden olabiliyor. Örneğin, İsrail’den bir flütist, Türk bir piyanist, İspanyol bir  basçı, Yunanistan’dan iki müzisyen ile birlikte bir konser yapmıştım. (Yossi Arnheim, Baki Duyarlar, Yankale Segal, Haig Yezdjian, Sokrates Sinopoulos ve ben Sesler ve Renkler konseri Borusan Müzikevi). Ortaya çıkan müzik de tüm bu kültürlerin, türlerin zenginliğini içeriyor.

  • Müziğinizi nasıl tanımlıyorsunuz?

Tanımlamıyorum. Eet etnik, caz  veya dünya müziği gibi tanımlar yapılabiliyor çoğu zaman ama benim için müziğim hayatım, hayatım müziğim demek.

  • Bestelerinin ilhamını İstanbul'dan aldığınızı söylüyorsunuz. Mesela bu kentin  neleri sizi etkiliyor?

Vapur, martılar, yemekler, sesler, doğa… Her şey etkiliyor, bestelerimin bir çoğu İstanbul’un semtlerinin adıdır mesela Emirgan, Kuzguncuk gibi. Örneğin Kuzguncuk’ta cami, sinagog, kilise yanyana oluşu bile ilham verici. Bu çok kültürlülük ve farklı dinlerin birarada oluşu üzerine bir proje yapmıştım, henüz hayata geçiremedim.

  • 2002’den beri ülkemizde yaşayan biri olarak şehrin geçirdiği değişime de tanıklık ettiniz. Şimdiki İstanbul hala size ilham veriyor mu?

Elbette veriyor. İlham sadece güzel zamanlarda ortaya çıkan bir şey değil. Kaotik şeyler tüm dünyada yaşanıyor. Bu gidişi anlamaya çalışmak için sanat iyi bir yol oluyor. Duygular, düşünceler bu yolla ortaya çıkarken aslında çok ortak sorunlar yaşandığı da anlaşılıyor. Picasso’nun savaş dönemini anlattığı Guernica resmi gibi bazen koşullar ilham dediğimiz şeyi besliyor.  

  • Daha önce bağımsız İsrail müziğinin önde gelen gitaristlerinden, Türk müziği hayranı  Gilad Weiss ile röportaj yapmıştım. Tesadüf mü acaba ikinizin de ‘İsrailli ve Türk müziği seven müzisyenler’ olmanız..

Gilad’ı tanıyorum. Ona ders vermiştim eskiden. İyi bir müzisyen. Müziğin evrensel oluşuyla ilgili bu tesadüf benzer şeyler yaşamış olabiliriz.

  • Weiss çok sevdiği Kadıköy için de bir beste yapmıştı. Sizin de böyle bir düşünceniz oldu mu/olur mu?

Kadıköy için henüz beste yapmadım ama Kuzguncuk için var bestem

  • Kadıköy’ü seviyorsunuz ki ilk eviniz de buradaymış. Kadıköy hakkındaki duygu ve düşüncelerinizi duymak isteriz…

Kadıköy benim ilk yerleştiğim yer İstanbul’da ve uzun yıllar yaşadım. Hala sık geliyorum. Çarşı, sahil, parklara uğruyorum yolum düştükçe. Alışkanlıklarım var. Mesela bilgisayar tamiri için geçen oradaydım. CKM, Kadıköysahne, Moda Sahne, Karga, Kayıkhane, Yeldeğirmeni Sanat gibi yerler çoğu hoşuma gidiyor.   

  • Kadıköy’de konserler verdiniz. Kadıköylü dinleyici hakkında yorumunu, gözlemleriniz neler?

En son Ekim’de Fenerbahçe parkında Kadıköy Belediyesi’nin düzenlediği caz festivalinde ve eskiden kilise olan büyüleyici Yeldeğirmeni Sanat mekanında Ta Ki Dum konserleri yaptık. Çok güzeldi, seyirci her zaman sıcak, ilgili ve meraklı. Sanatı seven bir kitle var Kadıköy’de. Genç kitle sanata meraklı. Bu ilgi, sanatın gelişmesine, etkinliklerin artmasına vesile oluyor. 14 Aralık’ta da Maltepe Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde bir TaKiDum (Yinon Mulallem (ud, perküsyon, vokal), Hakan Gürbüz (bas, vokal), İsmail Altunbaş (vurmalı çalgılar) konseri yapacağız.


ARŞİV