Sokak fotoğrafçılığı, son yıllarda dünyanın farklı yerlerindeki birçok fotoğrafçının eserler ürettiği bir alan haline geldi. Bunda teknik gelişmelerin etkisi olsa da sokak fotoğrafçılığını, fotoğrafçılar için ilginç kılan bir sürü neden var. Bu nedenlerin en temeli; sokakta her an bir sürprizin yaşanma ihtimalinin olması, binlerce insanın dolandığı sokaklarda farklı hikâyelerin kendini göstermesi ve sokağın kendi dinamikleriyle fotoğrafçıyı zinde tutması olarak öne çıkıyor. Üretim sürecinde içinde kurgu barındırmayan belgesel, haber ve sokak fotoğrafçılığında fotoğrafçı çekeceği şeyle baş başadır. Ancak üretim aşamasından sonra birçok fotoğrafçı tartışmaya, fikir üretmeye ve paylaşmaya ihtiyaç duyar. Bu ihtiyaçlardan olsa gerek, fotoğrafçılar kolektif oluşumların bir parçası olmaya başlarlar. Sokak fotoğrafındaki kolektif oluşumların başlangıcı 2000 yılında Nick Turpin tarafından kurulan “In-Public” olarak bilinir. İnternetin gelişimine paralel olarak fotoğraf paylaşım sitelerinin ortaya çıkması, fotoğrafın dernekler dışında da konuşulur tartışılır olmasını sağladı. Bu platformlar sayesinde mesafeler azaldı, birbirine yakınlık duyan fotoğrafçılar tanışma fırsatı buldu. Türkiye’nin ilk sokak fotoğrafı kolektifi Turkuaz Street işte böyle bir süreçte ortaya çıktı.
Alphan Yılmazmaden
KAOSUN PEŞİNE DÜŞMEK
2012 yılında sokak fotoğrafçılığının yollarını keşfe çıkan bir grup amatör fotoğrafçı, uluslararası fotoğraf paylaşım sitesi olan Flickr’da Türk Sokak Fotoğrafçılığı grubunu kurdu. 2013 yılı başında ise bir manifesto yayınlayarak “Turkuaz Street Kolektifi” adını alıp, sokak sahnesine adım attılar. Ayrılanlar ve katılımlarla bugünkü kadrosuna ulaşan Turkuaz Street Kolektifi, sekiz yıldır sokak fotoğrafı yolculuğuna devam ediyor.
Aslı Ulaş Gönen
Kolektif; kuruluş amaçlarını, fotoğrafa ve hayata yaklaşımlarını ise şöyle açıklıyor: “Günlük hayatın koşuşturması içinde an gelir her şey yerli yerine oturur. Yaşadığımız şehrin kaosu, bilinmezliği ve öngörülemezliği içinde böylesi anların peşine düşmek ve paylaşmaktır derdimiz. Fotoğrafa yaklaşımımız aynı zamanda hayata bakışımızı yansıtır. Gerçeğin kurgulanamayacak kadar olağanüstü, yalın ve karmaşık, bir o kadar da güzel olacağı inancıyla bakıyoruz fotoğrafa. Bu tutkuyu paylaşan insanlar olarak biraradayız. Amacımız, bir yandan birbirimize destek olup kendimizi geliştirerek sokak fotoğrafını Türkiye’de bilinir kılmak, bir yandan da bu bakışı taşıyan arkadaşlarımız için ‘Turkuaz’ olarak Türkiye sokak fotoğrafının referans noktalarından biri olabilmek.”
Ufuk Akarı
150 FOTOĞRAFLI KİTAP
15 fotoğrafçıdan oluşan kolektif uzun soluklu bir çalışmanın ürünü olarak 2021 yılının Ocak ayında ilk kitaplarını fotoğraf severlerle buluşturdu. Kitapta birbirinden farklı bakış açılarına sahip fotoğrafçılardan 150 fotoğraf seçilmiş. Editörlüğünü Orhan Cem Çetin’in üstlendiği kitapta Kadıköy’den de kareler yer alıyor. “Turkuaz Street 2020” kitabı ayrıca Türkiye’de kolektif olarak basılan ilk fotoğraf kitabı olarak da sayılıyor. Çağdaş sokak fotoğrafçılığına ilgi duyanların ilgi duyacağı bu kitabı ve sokak fotoğrafçılığını Turkuaz Street Kolektifi ile konuştuk.
Melek Ezgi Özcan
“KAYNAK OLMASI SEVİNDİRİCİ”
Kitap, 2012 ile 2020 yılları arasında çekilmiş fotoğraflardan oluşuyor. Kolektif, kitabın sokak fotoğrafçılığı alanında yaratacağı değişimin önemli olduğu söylüyor: “Var olmadığı, popüler kültürün ya da makine üreticilerinin dayatması olduğu düşünülen bu fotoğraf yaklaşımının, ülkemizde kabul görmesi ve kaynak oluşturması açısından sevindirici olduğunu düşünüyoruz. Tahmin ettiğiniz gibi bu süreçte birden fazla noktada öngördüğümüz ya da göremediğimiz irili ufaklı zorluklar yaşadık ancak hepimizin bir şekilde katkı sağladığı kitabı elimizde tuttuğumuz an unutulmaz bir andı. Tabii kitabın çıkmış olması zorlukların bittiği anlamına da gelmiyor, süreç devam ediyor ve her geçtiğimiz basamak bizim kolektif ruhunu biraz daha doğru anlamamıza katkı sağlıyor. Bu aşamada tek üzüntümüz pandemi koşulları nedeniyle bu sevinci fiziksel olarak birarada yaşayamamış olmak.”
Tural Rahmanlı
ZAMAN VE MEKANDAN BAĞIMSIZ…
Kitapta yer alan her fotoğraf kendi içinde dramatik ve mizahi öğeler barındırıyor. Fotoğraflarda ortak bir dilin oluştuğunu söylemek de mümkün. Peki bu nasıl mümkün oluyor? Kolektif bu soruyu şöyle cevaplıyor: “Farklı fotoğraf geçmişleri olan bir grubuz, bu geçmiş tekniklerimize kompozisyonlarımıza yansıyarak farklılıklarımızı oluşturuyor. Buna karşın hepimiz sıradanın içinde sıra dışının peşindeyiz bu da ortak bir dil oluşmasında en büyük etken. Birilerine ulaştığımızı biliyorduk az çok ama kitapla somut olarak bunun yansımasını gördük. Aldığımız geri dönüşler bizi çok etkiledi ve mutlu etti.”
Tolga Taçmahal
Kolektif üyeleri, fotoğraf çekerken bir belge oluşturma kaygısı taşımadıklarını ifade etse de kitaptaki fotoğrafları dikkatle inceleyenlerin; insanların, mekanların ve sokakların dönüşümüne şahit olmaları mümkün. Fotoğraf üretim sürecinde zaman ve mekandan bağımsız fotoğrafları çekmeyi tercih ettiklerini söyleyen kolektif üyeleri, “Ancak zorunluluklardan ya da bazen de tercih nedeni ile bu tür soyutlamaların olmadığı fotoğraflar ister istemez bir belge tanık niteliği kazanabiliyor.” diyorlar.