Sokaktan sahneye: Teneke Trampet

Yirmi yılı aşkın tarihiyle semtin köklü gruplarından “Teneke Trampet” çıkardığı albümle müziğini sokaktan sahneye taşıdı

28 Şubat 2018 - 13:40

Müzik anlamında yeni bir çağın başlangıcı olarak niteleyebileceğimiz 90’lı yıllarda birçok müzik grubu kuruldu. Kurulan grupların çoğu dağıldı ve ‘iki binlerle’ birlikte bireysel kariyerler daha ön plana çıkmaya başladı. “Teneke Trampet” ise yıllara meydan okurcasına 1997 yılında başlayan beraberliğini sürdürüyor. Adını faşizm karşısında çocuk kalmayı seçen Oskar’ın anlatıldığı “Teneke Trampet” romanından alan grup, sokak müziği kökenli. Yirmi yıllık tarihinin on beşinci yılında çıkardıkları  “İzin Verme”  ve geçtiğimiz yıl “Kalan Müzik” etiketiyle çıkan "Olmaz" isimli albümlerle sokakta yaptıkları müziği sahneye taşıyan grupta akustik gitar, elektro gitar ve vokalde Cem Pulathaneli ile Ergin Kandemir, davulda Egemen Özaltınkoli, basta Koray Bulut, akustik gitar, flüt, mandolin, mızıka ve vokalde Oğuz Tarihmen yer alıyor. Çok sesli, bol enstrümanlı müzikleriyle farklı bir ‘rock’ deneyimi sunan, yılların ayırmadığı grup, yönelttiğimiz soruları da birlikte cevapladı.

“ZABITALAR MÜDAHALE EDERDİ”           

Teneke Trampet roman adı olan Teneke Trampet'ten mi geliyor?

Doğrudur, Günter Grass’ın romanı ve Volker Schlöndorff’un romandan uyarladığı filmi gruba bu adı vermemize kaynak oldu. Aslen kitaptaki reddediş faşizmin yükselişine karşı. Biz de o yüzden bu romandan ve kahramanından esinlenerek grubumuza bu adı vermiştik.

  • Daha önceden sokakta müzik yapıyordunuz. O günlerden bahseder misiniz?

Sokak müziği günleri çok heyecanlı günlerdi. Çalacağımız yere içimiz pırpır ederek giderdik. Korku, heyecan, utanma karışımı duygularla müziğe başlar, konser bitene dek de o duygulardan kurtulamazdık. Düzenli olarak konserlerimiz polisin zabıtanın müdahalesi ile son bulurdu. Bizim sokakta müzik yaptığımız yıllarda sokakta Türkçe şarkı söyleyen pek adam bulunmazdı. Bu da bizim sokak konserlerini daha ilginç hale getiriyordu. İki defa vosvosumuza atlayıp Ege kıyısı boyunca rotasız amaçsız gezinip müzik yaptık. O geziler hayatımızın en unutulmaz gezileri olmuştur. Bir sürü güzel insanla tanışıp unutulmaz şeyler yaşadık ve çok şey öğrendik o

gezilerde.

  • Sonrasında albüm yapma fikri nasıl oluştu?

Uzun süredir konserlerde çaldığımız şarkıları daha fazla dinleyiciye ulaştırabilmek isteğindeydik. Sonuçta müzik kendini ifade etmenin bir yolu, biz de daha fazla insanla iletişim kurmak, sözlerimizi daha fazla insanla paylaşmak istiyorduk.

“MÜZİSYEN OLARAK DEĞİL İNSAN OLARAK…”

  • Sokakla sahneyi kıyaslayabilir misiniz? Nasıl farklar var?

İstanbul sokakları çok kalabalık. Müzik yaptığınız yerlerden insan eksik olmaz. Onların içinden muhakkak yaptığınız müziği seven birileri olur. Dolayısıyla çalıyorum söylüyorum ama beni dinleyen olur mu acaba diye endişelenmezsiniz. Müziğinizi beğenenler size gönüllerinden ne koparsa verirler, paraları yoksa vermezler. Bu da sorun olmaz. Yani sokak müziğinde alan razı veren razıdır. Kimsenin canı yanmaz, cebine zarar gelmez, kimse kimseye mahcup olmaz.

Konser mekânlarında çalarken insanları evinize davet etmiş gibi olursunuz, ama tam da öyle değildir, çünkü davet ettiğiniz mekân size ait değildir. Burada hem dinleyenleri, hem de mekân sahibini memnun etmeye çalışırsınız. Bunu başarırsanız ne mutlu, başaramazsanız her iki tarafa karşı mahcup olursunuz. Bir de o sizin sahnenize gelen insanlar, o akşam sizi dinlemeye yahut eğlenmeye gelmişlerdir, öyle bir beklenti içindedirler muhtemelen. Sokakta müzik yaparken ise durum tamamen farklıdır: İnsanlar sokakta işinde gücünde koşuşturmasında iken onları yakalamanız, şaşırtmanız, gündelik hayatın akışından kısacık bir süre için dahi olsa kopartmaya ve bunu yaparken de onları rahatlatmanız gerekir. Bu da en az sahne kadar zor bir iştir.

  • Bir müzik grubunu bu kadar uzun süre korumak biraz güç. Nasıl başardınız bunu?

Aslında çeşitli yurt dışı serüvenleri nedeniyle gruba ara verdiğimiz zamanlar oldu ama grubu kuran kadro 2006’da tekrar İstanbul’da buluşunca, yeni müzisyenlerin katılımıyla Teneke Trampet’i sürdürebildik. O zamandan bugüne müziğimize katkı sunan farklı müzisyen arkadaşlarımız oldu. 2013’ten bu yana müziğimizi şu anki kadromuzla sürdürüyoruz.

Birçok grubun kısa sürede dağıldığı zamanımızda siz nasıl sürdürebildiniz derseniz birbirimize sadece müzisyen olarak değil, insan olarak da değer vererek; farklı düşündüğümüzde karşımızdakini dinleyip anlamaya çalışarak bunu yaptığımızı söyleyebiliriz.

“GRUBUN MASKOTU: TENEKABAS”

  • Kendinize ait özel bir enstrümanınız var galiba? Nasıl çıktı ortaya?

Evet var. Adını “tenekebas” koyduk biz. Altı davul, üstü çello sapından. Ünlü luthier Ekrem Özkarpatlı’nın ricamız üzerine özel olarak yaptığı bir tasarım. İstiklal Caddesi’nde sokak müziği yapan bir Fransız-İtalyan grubunda görmüştük bas gitar gibi çalınanını. Bizimkisi kontrbas gibi çalınıyor. Sesi sokağın gürültüsünde duyulabilecek kadar gür. Ayrıca elektriğe de bağlanabiliyor. Ancak çözemediğimiz bir takım entonasyon sorunları yüzünden pek kullanmıyoruz. Grubun maskot çalgısı konumunda daha çok.

  • 20 yılı aşkın bir tarihiniz var. Fakat ilk albümünüz 15.senenizde çıktı. Neden?

Bunun sebebi, grup üyelerinin büyük çoğunluğunun esas mesleklerinin müzisyenlik olmamasıdır. Bu sebepten müziğe ayırabildiğimiz zaman her zaman kısıtlı olmuştur. Bu da grubun albüm çıkaracak olgunluğa erişmesini oldukça geciktirmiştir.

  • Teneke Trampet olarak tarzınızı nerede konumlandırıyorsunuz?

Müziğimiz çok farklı türlerden besleniyor olsa da altyapı ve kafa olarak rock müziğe yakın durur.

  • Şarkılarınızda toplumsal konulara geniş yer ayırıyorsunuz. Sizce bu bir sorumluluk mu? Yoksa bir tercih mi?

Evet, bunu yapabildiğimiz ölçüde yapıyoruz. Elbette ki bu, hem bir sorumluluktur, hem de bir tercih.

  • Birçok farklı enstrümanı şarkılarınızda kullanıyorsunuz. Neden bunu tercih ettiniz?

Müziğimizde farklı enstrümanları bilindik rock sound’unu zenginleştirmek için kullanıyoruz. Bu akustik enstrümanlar bize has bir sound oluşturmamızda yardımcı oluyor. “Ölü Çiçekler” adlı şarkımızdaki flütler buna iyi bir örnek

“DEPRESİF BİR ALBÜM OLDU”

  • Son albümünüz "Olmaz"dan biraz bahseder misiniz?

“Olmaz “ bizim ikinci albümümüz. Bu albüm, ilk albümümüz İzin Verme’ye göre biraz daha kısa metrajlı oldu. İçine yedi şarkı var. Ancak biz bu yedi şarkı için büyük emek verdik ve iyi bir iş çıkarttığımızı düşünüyoruz. Tabii bu işte Kalan Müzik’in yetenekli ses teknisyenlerinin de büyük payı var. Bu albümde biraz ‘balad’lar ağırlıkta. Bazı dinleyicilerimiz biraz depresif bulabilirler. Albüm kapağımız da bu atmosfere uygun olarak biraz karanlık oldu. Ancak müziğimizde hep olduğu gibi o şarkılarda da bir yerlerde hep ümit gizli.

  • Gelecek projelerinizden bahseder misiniz?

3-4 ayda bir 2-3 şarkılık EP’ler çıkartmayı ve bunların bir kısmına “Gezi” adlı şarkımızın yönetmeni dostumuz Murat Özfilizler ile klip çekmeyi düşünüyoruz. 2018 yılında da önceki senelerde olduğu gibi çeşitli konser mekanlarında sevenlerimizle buluşacağız: 3 Mart akşamı Siya Siyabend’in solisti Bizon Murat’a destek gecesinde biz de sahnede olacağız. 15 Mart Taksim Cemiyet ve 28 Mart Kadıköy Bahane Kültür konserleriyle mart programımız devam edecek.


ARŞİV