Cumhuriyet ile yaşıt bir isim, usta bir ressam Naile Akıncı. Bundan 9 sene önce yaşama veda eden sanatçı, doğumunun 100. yılında İstanbul’da anısına düzenlenen kapsamlı bir sergiyle anılıyor; “Bir Kendilik Öyküsü: Naile Akıncı (1953-2013) Retrospektif”
Akıncı’nın 60 yıl süresince resmettiği, İstanbul’un ilham verici semti Eyüp ve Piyer Loti’ye odaklanan sergi, 16 Temmuz’a dek Müze Gazhane’de ziyaretçilerini bekliyor. Serginin küratörlüğünü, sanat tarihçisi Doç. Dr. Ebru Nalan Sülün üstleniyor. Yıllardır pek çok sergide küratör, birçok sanat festivali ve etkinliğinde koordinatör, düzenleyici, sanat yönetmenliği gibi görevlerde bulunan, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Temel Eğitim Bölümü öğretim üyesi Sülün ile konuştuk.
Bu sergiye küratör olma süreciniz nasıl gerçekleşti?
Daha önce de monografik çalışmalar ve sergiler gerçekleştirmiş, retrospektif metinler kaleme almıştım. Serginin küratörlüğünü üstlenmem İBB yetkililerinin bu çalışmayı birlikte gerçekleştirme teklifiyle başladı. Şahane bir çalışma ekibi ile uzun soluklu, ciddi bir çalışma disiplini ile Naile Akıncı’yı sizlere sunuyoruz.
Sergiden evvel Akıncı’yı ne kadar/nasıl bilirdiniz? Hazırlık sürecinde öğrendiğiniz yeni şeyler, şaşırdıklarınız oldu mu?
Kendisini, Eyüp-Haliç resimleri ile ve bu resimleri yaparken ne denli istikrarlı, aynı zamanda değişken olduğunu bilerek hayranlıkla takip ederdim. Fakat hayat öyküsüne dair detaylı bilgiye sahip değildim. Çok küçük yaşta anne ve ablasını yitirmesi ve ardından tekrarlayan sağlık sorunları, eşi ile yaşadığı zorlu süreci öğrenmek O’nu daha derinden hissetmemi sağladı. Ayrıca oğlu Cengiz Akıncı'nın henüz 16 yaşında iken annesine sanat üretim sürecinde verdiği destek ve bu desteğin aralıksız günümüze dek sürüyor olması da hayranlık ve şaşırma arasında bir duygu yaşattı.
60 YILLIK İSTİKRAR
Akıncı, neden bu kadar mühim bir isim?
Türk resim tarihinde ünik bir isim. 60 yıla yakın bir süre istikrarla Eyüp-Haliç izlenimlerini yerinde izleyerek bizlere sunar. Bu sunuş halinde manzaraya baktığı her an bir öncekinden farklıdır. Bize bu farklılığı başkalaştırarak ve doğayla uzlaştırmayı başararak kurgular. Baktığı yer Eyüp’tür ama bize o coğrafyayı sunmaktan öte ruhunu sunar her resminde.
Sergi ne kadar sürede hazırlandı? Kurgularken nasıl bir yol izlediniz?
Neredeyse bir yılda… Monografik-retrospektif bağlamda bir sanatçıyı anlamak, hissetmek için çok fazla okuma yapmak gerekli. Ben de, O’nu hissetmeyi önceledim. Oğlu Cengiz Akıncı'dan özellikle bahsetmek isterim. Kendisi 16 yaşından itibaren annesine sanat yolcuğunda refakat ederek, kendisine ait tüm belgeleri arşivleyen kıymetli biri. Cengiz Bey’le sohbetlerimiz çok faydalı oldu. Böylece Naile Hanım’ın kendisini, sanatını, estetik kaygılarını kolaylıkla çözümler hale geldim. Ardından da küratöryel kurgu sürecim başladı. Bu süreçte de Naile Hanım’ın sanat hayatındaki estetik dönemler; bu dönemlere eşlik eden sanat metinleri, Piyer Loti'nin tarihi fotoğrafları, belgeseller ve O’nu hissedeceğimiz özel eşyalar çerçevesinde kurgulandı.
Akıncı, “İstanbul’da en güzel yer olarak Eyüp Sultan’ı tercih ederim. Sevdiğim bu yere ait müteaddit eserlerim mevcuttur. Oranın miskin güzelliği ve sükunu bende hayranlık yaratır” demiş. Serginin ana temasını da Eyüp resimleri oluşturuyor.
Akademiden mezun olduktan hemen sonra 1953’te “Eyüp” ruhunu hissetmeye ve tuvale aktarmaya başlamıştı. Sergimizin temasını oluşturan “Eyüp” ve “Haliç” üretimleri; sanatçının hayatının sonuna dek dönüşerek, değişerek Akıncı’nın hayatı ile birlikte anlam kazanmıştır. Sergimiz, sanatçının kronolojik olarak estetik kaygılarının tartışıldığı ve ayrıca deneyimin de öncelendiği yedi ayrı bölümden oluşuyor; “Eyüp’ü Keşfetmek: 1953-1980”, “Ufuksuz/Boşluksuz: 1980’ler”, “Ufuksuz ve Tek Rengin Hâkimiyetinde: 1990’lar”, “Değişen Form & Dönüşen Yüzey & Deneysel Dönem: 2000’ler”, “Naile Akıncı’ya Saygı: Portreler”, Akıncı’nın sanat üretim alanının yeniden inşa edildiği “Naile Akıncı Odası” ve “Piyer Loti'den Eyüp'e Bakma Alanı”.
Sergide önemsediğim en önemli unsur; sanatçının eserleri ile paralel hayatının da hissedilmesi ve dönemin sanat eleştirisi metinlerinin okunurluğunun sağlanması idi. Bu nedenle sergi kurgusunda eserlere dönem sanat metinleri de eşlik ediyor.
Sanatseverleri bu sergiye nasıl davet edersiniz?
Akıncı'nın 1950’li yıllardan 2000’lere uzanan sanat hayatının izi sürüldüğünde takip edilen yol; “Eyüp” üzerinden dolaylı sürdürülen sessiz, bilge, tutarlı ve bir o kadar da istikrarlı, dirençli bir ruh-deha seyahati ve bu seyahatin ruhsal öyküsü. Sergide sadece manzaralar değil bu manzaraları üreten bilge ruhun eşsiz hayat deneyimlerini de hissedeceksiniz. Tüm izleyenleri bu hayat öyküsünü çok cepheli okumaya bekliyoruz...