TABULARI YIKAN DANS

Bir grup insan, toplumun kendilerine dayattığı “engelli” ve diğer tanımları reddederek bir araya geldi, “Farklı Bedenlerde Dans” adını koydukları gösterileriyle kafalarda tabuları yerle bir etti

21 Mayıs 2015 - 16:39

Eylül BİROL
2000 yılında dans sanatçısı, akademisyen, kareograf ve sanat terapisti Tuğçe Tuna, Türkiye’nin ilk ve tek dans tiyatrosu alanında proje yapan bağımsız topluluğu “Farklı Bedenlerle Dans”ı kurar. Projenin temeli, toplumun engellilere karşı yarattığı ayrımcılığa karşı durmakla şekillenir. Bedenin plastik yapısına odaklanır. Farklı beden yapılarına sahip olan kişiler bulunur, projeye katılır ve günümüze kadar gelir.
“Engel kime ve neye ait? Biz fiziksel engelli lafını kullanmıyoruz. Hepimizin gerçeği farklı. İnsanın bedenini araç olarak kullanıp sahneye çıkması çok özel bir şeydir. Engelli konusu çok sömürülmüş ve içi boşaltılmış bir konu. Gerçekten sanat yapmak isteyenlerin önünü kapatan bir yaklaşım. İnsanların bunun bir özel yetenek olduğunu görmesini istiyorum.” diyen Tuna ve ekibi, geçtiğimiz günlerde Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi’nde sözlerini pratiğe döktüler. Biz de Gazete Kadıköy olarak ekipten Pınar Akyüz, Muhsin Öngel, Sinan Özer ve Sezer Arıçay ile konuştuk.
• Bayağı uzun zamandan beri projenin içinde olanlar var. Projeye katılma kararını nasıl aldınız?
Muhsin Ö: Ben 14 yıldır bu projenin içindeyim. Tesadüf olarak hocamla arkadaş vasıtasıyla tanıştık. Önce eşimle başladık, sonra eşim ayrıldı çocuklar olunca, ben devam ediyorum. Sanatçı değilim ama bu işin içine girince bedenimizi ve kendimizi daha iyi tanıdık.
Pınar A: Ben bu sezon katıldım. Tuğçe hoca üniversiteden hocamız. Onun teklifi ile başladık ve gayet de iyi oldu.
• Dans sizin için için nasıl bir ifade biçimi?
Sinan Ö: Kendi vücudumuzun dışa yansıması gibi düşünün. Zaten projenin ismi “Farklı Bedenlerle Dans”… Farklı fiziksel özelliği olan insanların biraraya gelmesinden oluşuyor. Biz toplumda yaşayan bireyleriz ama birçok alanda insanların ötelediği zümreyi temsil ediyoruz. Bizde böyle bir durum yok ama, kendini aşamayan insanlar var. Burada farkındalık yaratmak için hep birlikteyiz. 2008’den beri Tuğçe hocamla birlikteyim. Biz bu toplumun bir parçasıyız. Ben fiziksel olarak yapabildiğimi insanlara gösteriyorum. Benim iki tane bacağım kalça seviyesinden yok. Böyle bir insanın dans edebildiğini dışarıdan bir insanın görmesinin mümkünatı yok. Fakat seyirci geldiği zaman, orada farkındalık uyandırıyoruz.
• Zaten kendi aranızda da engel kelimesini kullanmayı tercih etmiyorsunuz…
Muhsin Ö: Benim fiziksel farkındalığım benimle ilgili. Sezer ve Pınarla biz dostuz ama aramızda “Sen eksiksin, sen fazlasın” gibi bir diyalog yok. Aynı dili konuşuyoruz aynı duyguları paylaşıyoruz. Bunun dışında bir eksiklik duygusuyla birbirimize yaklaşmadık.
Pınar A: Zaten kendi aramızda “engel” lafını kullanmamak gibi bir şey değil, böyle bir durum olduğuna inanmıyoruz. “Bu arkadaşlarımız engelli, bizde öyle bir şey yok” gibi bir durum değil, hepimizin bedensel yapısı çok başka.
Sinan Ö: İnsanların ten rengi de değişik. Dünya üzerinde farklı diller konuşuluyor. Acının, nefretin veya öfkenin eksikliğini de aynı şekilde yaşıyoruz.
Zaten yıllarca Türkiye’de kelime ve kavramlar arasında dolandık durduk. Engelli, özürlü… Bu dünya tek bir bakış açısıyla, iki ayağı olan rahat yürüyebilen sağlam insanların yaşaması üzerine kurulu. Bizim için bir dünya kurulmamış. Bu şekilde bile bu hayatın içinde var olduğumuzu, doğal olduğumuz halimizle gösteriyoruz.

• Gösteriler devam edecek mi? Sizi bugün izleyemeyenler ne zaman izleyebilir?
Muhsin Ö: Şu anda kesinleşmiş gösterilerimiz yok. Olabilecek gösteriler var.
Sezer A: Davet gelirse biz her yere gitmeye gayret ediyoruz.

ARŞİV