Yanından geçip görmediğimiz insanlar var. Aynı binada olup yüzüne bakmadığımız insanlar var, yaşını bilmediğimiz, bakışını görmediğimiz… Merdivenleri siliyorlar, temizlik yapıyor, bulaşık yıkıyor, inşaatlarda çalışıyor ya da dileniyorlar. Çocuklarımıza bakanlar var, evlerimizi temizleyenler, hastalarımızı emanet ettiklerimiz. Bütün bunlara rağmen neden geldiklerini, nasıl yaşadıklarını, nelerle karşılaştıklarını çok da merak etmediğimiz. Hatta zaman zaman “gitsinler” diye öfke nöbetleri geçirdiğimiz. Yani göçmenler, mülteciler… Ülkelerini ekonomik zorluklar ya da savaş nedeniyle terk edip çalışmak ve en önemlisi hayatta kalmak için başka ülkelere gidenler.
Yağmur Ertekin “Ötekileri Görmek” kitabıyla görmezden geldiğimiz, ‘küçük’ gördüğümüz hatta bazılarımızın nefret ettiği mülteci ve kadına şiddet hikâyelerini anlattı. Librum Kitap etiketiyle basılan kitap gerçek olaylardan esinlenilmiş iki derin mesele göç ve kadına şiddet öykülerinin yer aldığı kitap önsözünde de belirtildiği gibi çoğu üçüncü sayfa haberi olarak okumaya ya da izlemeye tahammül edemediğimiz derin ve acı hikâyelerden oluşuyor.
Çocukluğundan beri öyküler yazan Ertekin’in ilk kitabı olan “Ötekileri Görmek” kitabını yazma serüveni de okuduğu bir haberle başlamış. Iraklı Türkmen bir kadının tecavüz haberinden etkilenip mültecilerle uzun görüşmeler yapan Ertekin, “Kitabı yazmadan önce mülteci ve kadına şiddet durumlarından bahseden kitapları inceledim, 50’ye yakın mülteci ve göçmen ile görüştüm. Kitapta Irak, İran, Rusya ve Afganistan’dan Türkiye’ye göç etmek zorunda kalmış insanların hikâyelerine yer verdim.” dedi.
“KİMSE İSTEYEREK GELMİYOR”
Göç ve kadın öykülerini konu eden kitabı yazma amacını sorduğumuz Yağmur Ertekin, “Depresif bir ruh haline girdim. Çok kötü şeyler duydum ama farkındalığım da arttı. Göçmenlerle ilgili negatif düşünülüyor. Bunun yıkılması gerektiğini düşünüyorum. Göçmenler için ‘ülkelerinde kalıp savaşsınlar’ deniyor. Kılıçla savaşılmıyor, orada roket atılıyor. Bu insanların orada kalma ihtimali yok. Başka bir ülkeye ister istemez gitmek zorunda kalıyorlar. Ve başka bir ülkeye giderken sevdiklerinden, sevdikleri sokaklardan, yemeklerden, dillerinden, kültürlerinden uzak kalmış oluyorlar. Kimse isteyerek ülkesini terk etmiyor. Bu kitap empati amaçlı yazılmış bir kitap.” yanıtını verdi.
Kitapta sadece Türkiye’ye göç öyküleri yer almıyor aynı zamanda anne babası Almanya’ya çalışmak için giden Aslı’nın öyküsü de yer alıyor. Anne babası göçmen olan Aslı kendi ülkesindeki göçmenlerin yolunun kesiştiği yerde kendi öyküsünü de anımsıyor. “Göç hayatta hep olan bir şey” diyen Ertekin kitabın isminin “Ötekileri Görmek” olmasını da “Mültecileri ya hor görüyoruz, ya da hiç görmüyoruz. Bu yüzden ‘öteki’ kavramının uygun olacağını düşündüm” diyerek açıkladı.
Ertekin’in okurdan beklediği ise şöyle “Empati yapmaları. Aslında bu insanlar bizim yaşadığımız gibi yaşıyor; günlük hayatları, aile hayatları, aşkları bizim gibi. Fakat başlarına öyle bir felaket geliyor ki ne yapacaklarını şaşırıp çaresizce ülkelerini terk ediyorlar. Kitapta ülkelerini çaresizlikten dolayı terk ettiklerini vurgulamaya çalıştım. Bizim başımıza bir savaş gelirse, biz göç etmek zorunda olsak ne yaparız. Bu şekilde davranışlarla karşılaşmak ister miyiz, bunu göstermeye çalıştım. Bu insanlara karşı anlayışlı olmamız gerekiyor. Barış, sosyal adalet, toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmadığı müddetçe yeryüzüne örülen her beton duvarın altına onlarca, yüzlerce tünel kazılacak, kadınların göçü devam edecek.”
Irak, İran, Rusya ve Afganistan’dan Türkiye’ye göç eden kadınların yolculuk, yaşam ve gördükleri şiddetin öykülerinin anlatıldığı kitapta Suriyeli göçmenlerin öyküsünün yer almıyor olması büyük bir eksiklik. Diğer yandan zaman zaman klişe olarak nitelendirilebilecek anlatım ve eril dil okuru bir parça rahatsız etse de “Ötekileri Görmek” mülteci konusuna başka bir pencereden bakma fırsatı sunuyor.