-Tiyatro Koşuyolu nasıl kuruldu? Mahalleevi ile yolunuz nasıl kesişti?
Altı yıl önce Koşuyolu’na yerleşmek amacıyla geldik. Koşuyolu çevresini, Validebağı kısacası buraları çok sevdik. Havasını, suyunu insanını… Çok sıcak insanlar yaşıyor bu bölgede. Sonra bu park ilgimizi çekti. Parkın içinde köhne bir yapı vardı. Belediye’nin burayı aldığını duyduk ama yine de kaygılıydık. Yine bir restoran ya da mağaza olacak diye düşündük. Biz böyle düşünürken binanın restorasyonu tamamlandı, yanındaki park düzenlendi ve binanın kapısına da “Mahalleevi” tabelası asıldı. Bu, Tarık’la beni müthiş heyecanlandırdı. Mahalleevi bize eski Halkevleri’ni çağrıştırdı. Böyle olunca da biz de dedik ki “Burada biz de tiyatro yapmalıyız”. Buraya gönüllü olduğumuzu söyledik. O zaman, çoluğunu çocuğunu alıp tiyatro aşkıyla gelen bir sürü insan gördük. İlk olarak çocuklarla başlamıştık eğitimlere. Sonra, bu heyecanlı insanlara “sadece çocuklar için değil sizler için de tiyatro yapmak istiyoruz” dedik. Ve böylece Tiyatro Koşuyolu’nun ilk adımını atmış olduk. Şu an dördüncü yılımızın içindeyiz. Mahallede yaşayan her meslekten insan var aramızda. Çok azimliler, çok çalışkanlar.
-Kaç kişiden oluşuyor ekip?
Şu an sayımız 40’ın üzerinde. Son iki yıldır sınavla alıyoruz çünkü her yıl sayı artıyor. Herkes şevkle, mutlulukla bu grubun içerisinde yer alıyor. Her yıl 10 kişi katsak da içten güçleniyoruz, bunun farkındayız. Bu sezon özellikle kendi çabalarımızla burayı bir sahneye dönüştürdük.
-Belediye’nin bir katkısı oldu mu?
Arkadaşlarımızın girişimiyle oldu. Sağolsun Kadıköy Belediyesi de katkı sundu. Klimalarımızı aldı, ışık ve ses sistemini yaptı. Ama öncelikle Tiyatro Koşuyolu’nu oluşturanlar kendi aralarında para toplayarak bu çalışma odamızı sahneye dönüştürdüler.
-Bu sahnede oyun oynadınız mı?
Bütün oyunlarımızı bu sezon bu sahnemizde izleyiciyle buluşturduk. Hatta dışarıdan gelen tiyatro topluluklarına da açtık sahnemizi. Film gösterilerimiz oluyor. Ve en güzeli de mahalleli artık burada yapılan etkinliklerden haberdar ve çok yoğun ilgi gösteriyorlar. Bu salon doluyor hatta taşıyor. 34718’in bir sahnesi de var, yani yuvamız da oldu. Burada söyleşiler, şiir dinletileri, kareoke gecesi de oluyor. Herkes kendi çevresini çağırıyor. Dolayısıyla mahalleli kavramını da bu sayede yeniden yaşamaya başladık. Geçen yıllarda buranın 24 saat çalışmasıydı hedefimiz. Şimdi bu hedefi yavaş yavaş hayata geçirmeye başladık. Artık geceleri de insanlar buraya geliyor, etkinliklere katılıyor. Hatta bahçeyi yazlık sinemaya dönüştürmek gibi bir projemiz var. Ufak hedefler koyup adım adım ilerliyoruz.
-Grubun adı da ilginç; 34718. İsim olarak posta kodunu almak nereden geldi aklınıza?
Bir tiyatro topluluğu olarak hareket etmeye başladıktan sonra bize bir isim gerekiyordu. İsmimiz ne olacak diye uzunca bir süre düşündük. Önerileri topladık. Bu öneri çok hoşumuza gitti. 34 İstanbul’u 718 Koşuyolu’nu temsil ediyordu. Koşuyolu Mahallesi’nin bir tiyatro grubu olduğumuz için de bu isim çok hoşumuza gitti ve hemen sahiplendik.
-Oyunlarınızı başka sahnelerde de oynuyor musunuz?
Dış Sesler, Kadın Oyunları, Gelin isimli üç oyun çıkardık. Bütün bunları başka sahnelerde oynadık tabii ki. Hüseyin Avni Sözen Lisesi’nde her yıl oyunlarımızı sergiliyoruz. Geçen yılki oyunumuzla bütün huzurevlerini dolaştık. Bu yıl da sahnemiz olunca, huzurevlerini buraya davet ettik. Bu yıl Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın o çok sevilen eseri “Kuyruklu Yıldız Altında İzdivaç” yoğun bir çalışma sonucu sahneye koyduk. Oyunumuz ilk kez Kozyatağı Kültür Merkezi’nde sahnelendi. 13 Haziran Pazartesi günü saat 20.30’da oyunumuzu bu sefer yine Kadıköy Belediyesi’nin bize açtığı Caddebostan Kültür Merkezi’nde sahneleyeceğiz.
-İleriye yönük olarak başka projeleriniz var mı?
Tiyatro 34718 olarak bir dergi çıkarma projemiz var. Yaptıklarımızın bir belgesi olarak yılda bir böyle bir dergi çıkarmak niyetindeyiz.
“SANATIN ÜREDİĞİ BİR YER KOŞUYOLU”
-Binnur Şerbetçioğlu olarak Koşuyolu ile nasıl bir bağ kurduğunuzu anlatır mısınız? Bu mahalle sizin için ne ifade ediyor?
Altı yıl önce Koşuyolu’na geldiğim zaman, burada yaşamanın bambaşka bir keyif olduğunu anladım. Kurtarılmış yeşil bölgelerden biri. Yapılaşma da çok fazla ve bunun üzüntüsünü duyuyoruz. Keşke eski güzel naifliğiyle kalsaydı. Koşuyolu Caddesi dediğimiz ana yol bir 10 yıl önce tadından yenmez bir haldeydi. Hiçbir şekilde yeşil alanların bozulmasını istemiyorum. Koşuyolu Kalp Hastanesi taşındı biliyorsunuz. O binanın ve bulunduğu bahçenin Kültür Evi olmasını diliyorum. Belki de bir konservatuvar olabilir. Ankara Devlet Konservatuvarı, Adliye Binası’na dönüştürüldüğünde çok büyük üzüntü duymuştuk. Hâlâ içimizde bir yaradır. Yani bazı yerlerin binası yetiştirir, çok özeldir. Böyle büyük bir yapı böyle geniş bir alan kesinlikle sanatseverlerle buluşmalı. Sanatın ürediği, üreyebileceği bir yer olarak görüyorum Koşuyolu’nu.
-Nerelerinde vakit geçirmeyi seversiniz en çok?
Parklarında! Parkları, korusu beni çok mutlu ediyor. Daha temiz daha yeşil olmasını isterim tabi. Trafiğinin de düzenlenmesi gerekiyor.
“BÖYLE BİR ŞEYİN HAYALİNİ BİLE KURAMAZDIM”
Prova biter bitmez, Tiyatro Koşuyolu’na can veren grupla sohbete başlıyoruz. Aralarında emekliler de var, öğrenciler, ev hanımları ya da çalışanlar… Kimi arkadaşının ısrarıyla, kimi önceki yıl sahnelenen oyuna hayran kalarak, kimi de afişlerde görüp gelmiş. Ama hepsinin ortak noktası hocaları Şerbetçioğlu çiftinin, hayallerini gerçekleştirdiği ve grubun bir terapi merkezi olduğu.
-Ali Gülgenli (Kimya Öğretmeni): Kuzenim beni zorla getirdi buraya (gülüyor). İyi ki de getirdi. Dört yıldır bu tiyatro grubundayım ama yine de kendimi yeni katılmış gibi hissediyorum.
-Cantay Çalışkan (Çalışmıyor): Ben henüz üç ay önce başladım ve burada olmaktan çok hoşnutum.
-Aysel Hoşgit (Emekli): Binanın önünden geçerken bir ilan gördüm, tiyatroyu çok sevdiğim için hemen ilgimi çekti. Elemeyi geçtim ve geçen yıldan beri de bu tiyatro grubunun içindeyim. Sahneye bile çıktım. Hayallerimi gerçekleştirdim.
-Ferdi Kasapbaşı (Ticaretle uğraşıyor): Ben de bu yıl girdim bu topluluğun içerisine. Ocak ayında soğuk bir kış günü girdim bu sıcak ortama. Geçen yılki oyunlarını izlemiştim. Ben zorla gelmedim, tamamen kendi isteğimle geldim (gülüyorlar).
-Yasemin Ergün (Ev hanımı): 3 sezondur bu ekibin içerisindeyim. Tiyatro benim için bir hayaldi, Binnur ve Tarık hocalarımız benim bu hayalimi gerçekleştiriyorlar. Burası sadece bir tiyatro değil aynı zamanda bir terapi merkezi. Çok keyif alıyorum.
-Faruk Öğünç (Psikolog ): Devletten emekli olduktan sonra Mahalleevi’nde gönüllü olarak çalışmaya başladım. Tiyatro grubu erkek sıkıntısı çekince bana da “oynar mısın?” dediler (gülüyorlar). Önce gözüm baya korktu. Ama arkadaşların sıcaklığını, birlikteliğini görünce sahneye çıkıp oyun bile oynadım. Bu sayede mahalleli olduk!
-Sevil Aktepe (Emekli): Benim üçüncü yılım. İlk olarak İngilizce kursuna gelmiştim ama tiyatro olduğunu da öğrenince ikisine birlikte başladım. İyi ki de başlamışım. Aslında iyi bir tiyatro izleyicisiyim ama böyle bir emeğin verilebildiğini hiçbir zaman düşünememişim. Hocalarımızın bu dersleri gönüllü olarak veriyor olması da gerçekten çok kıymetli bir şey.
-Zeynep Calkı (Öğrenci): Marmara Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisiyim. Grupta ilk yılım. Seçmelerden mahallemize asılan afişler aracılığıyla haberim oldu. Seçmelere katıldım ve kazandım. Aslında hiç umutlu değildim çünkü daha önce bir tiyatro tecrübem yoktu ama içimdeki cevheri çıkardılar diyebilirim. Hiçbir zaman grupta yeni olduğumu hissettirmediler. Çok kalabalık bir ekip olmamıza rağmen inanılmaz bir uyum var aramızda. Dersler dışında birlikte tiyatro izlemeye de gidiyoruz, farklı etkinlikler de yapıyoruz. Yani biz burada tekrar mahalleli ruhunu kazandık.
-Melek Karabiber (Öğrenci): İki ay önce seçmelere katıldım, kazandım. Zaten oyunculukla ilgileniyordum. Tiyatro benim her şeyim, çok seviyorum. Açıköğretim’de okuyorum ancak profesyonel olarak tiyatro yapmak istiyorum.
-Hilal Ahıskalı (Ev Hanımı): Dört senedir buradayım. Burası benim için bir terapi merkezi. Psikologa gitmiyorum, buraya geliyorum. Hocalarımıza minnettarız, gönül işi yapıyorlar, bize çok emek veriyorlar. Onlara çok teşekkür ediyorum.
-Sezgin Gerede (Emekli): Dört yıldır buradayım, ilk oyunla birlikte ben de oyuncular arasında çalışmalara başladım. Hocalarımızla birlikte geçen yıl bir oyun bile yazdık. Çok zevk alarak, çok keyifle yapıyoruz çalışmaları. En güzeli de sahnede oyunu çıkarmak ve en sondaki selamlama sahnesi.
Semra ÇELEBİ