Tiyatro Biteatral, ‘Medea’nın ardından yine ilginç bir oyunla sahneye çıkıyor.
Semra ÇELEBİ
Uzun yıllar Devlet Tiyatrosu’na emek verdikten sonra Tiyatro Biteatral adlı özel bir tiyatro kuran ve iki yıl önce “Medea” rolüyle karşımıza çıkan Ayşe Lebriz Berkem, bu sefer sıra dışı bir yazarın sıra dışı hayatının izlerini taşıyan bir öyküsünü taşıyor sahneye. Fransız sanatçı Jean Cocteau’nun yazdığı “İnsan Sesi” dokunaklı bir ayrılık öyküsünü anlatıyor. Prömiyerini İstanbul Uluslararası Tiyatro Festivali kapsamında yapan oyun, tek kişilik performans ile Ayşe Lebriz Berkem tarafından yorumlanıyor. Tiyatro Biteatral’in ikinci prodüksiyonu olan Jean Cocteau’nun “İnsan Sesi”, ayrılığın ilk günlerini yaşayan âşık bir kadının sevgilisi ile yaptığı “son” telefon konuşmasına odaklanıyor. Telefonun bir ucunda, terk edildiği için acı çeken fakat bunu asla göstermeyen, ayrılığın son anında bile tutkusunu gizli bir bağlılıkla sürdüren bir kadın; diğer ucunda ise veda ederken bile dürüst olmayı beceremeyen bir adam... Hikâye, bilindik bir ayrılık hikâyesine benziyormuş gibi görünse de alışılmışın dışındaki yaklaşımıyla tanıdık olanı yabancılaştırarak izleyeni görünenin ötesine ulaştırıyor. Adama inanmak isteyen kadın nereye kadar bunu sürdürebilir? Aşkın nefesinin kesilmeye başladığı o “an” ne zaman gelir? Kadın ne zaman bırakır tutunmayı? Ne zaman izin verir hayatından kayıp gitmesine âşık olduğu adamın?
MERKEZDE KADINLAR VAR
Tiyatro Biteatral, Fransız şair, yazar, ressam, yönetmen, sahne tasarımcısı Jean Cocteau’nun 1930 yılında yazdığı “İnsan Sesi” oyununu seyircinin, hikâyenin içine rahatça girebilmesi için zaman dışı bir noktadan ve çağdaş bir algıdan yola çıkarak sahneliyor. Son derece sıradan bir iletişim aracı olan telefon, sözcükler ve sessizlikler yoluyla kadının acısını derinleştirirken aynı zamanda sevgilisi ile arasındaki ilişkiyi de seyirci için görünür kılıyor. İlk oyununda Euripides’in intikam hırsıyla dolu kadın karakteri Medea’yı, ikinci oyununda ise terk edilmiş âşık bir kadını sahneye taşıyan Ayşe Lebriz Berkem, her iki oyunun da “kadın” merkezli olmasıyla tiyatronun kendi çizgisini belirlediğini söylüyor ve devam ediyor: “Ne var ki kadına ilişkin olarak yapılacak her oyunun gerisinde insanın, insan ilişkilerinin ve sistemin sorgulanması kaçınılmazdır. Biteatral, bunun bir anlamda politik bir duruşu da getireceğinin bilincinde olarak meseleleri oyun üzerinden tartışmayı önemsemer. Tiyatro yapmaya karar vermek kadar her şeye rağmen tiyatro yapmayı sürdürmek başlıbaşına politik bir duruştur. Bu, Biteatral’in bundan sonraki projelerinde de insana dair meseleleri kendi meselesi olarak sahneye taşıyacağı anlamına geliyor.” Tek kişilik performansa dayalı olan oyunda karaktere can veren Ayşe Lebriz Berkem, aynı zamanda yönetmenliği de Cem Baza ile beraber üstleniyor. Tüm sızısına karşın “aşkın” meydan okumasını sahnede izlemek isterseniz 24 Şubat Pazar günü saat 16.00’da Caddebostan Kültür Merkezi’nde ilk kez izleyiciyle buluşacak oyunu kaçırmayın!
SIRADIŞI SANATÇI JEAN COCTEAU
1889 yılında Paris'te doğan Cocteau gençlik yıllarında şiir ve yazına ilgi duydu. Dönemin sürrealist, dadacı ve kübist öncü sanatçılarıyla arkadaşlıklar kurdu, şiirler, piyesler, romanlar ve şarkı sözleri yazdı. Garip özel yaşamıyla dikkat çekti, farklı cinsel kimliklerle ilişkiler yaşadı. Cocteau'nun filmleri yoğun sanatsal ve fikri altyapıları ile fark yarattı. Cocteau modern sanat ve sinema dünyasına çok büyük katkılarda bulundu.11 Ekim günü Édith Piaf’ın öldüğü açıklandıktan kısa bir süre sonra (aynı gün içinde) çok sevgili dostu Jean Cocteau da hayata veda etti. Cocteau’nun Piaf’ın acısına dayanamadığı için kalp krizi geçirdiği söylenir.