Tiyatrocular umutlanmak için buluşuyor

Kadıköy Tiyatroları Platformu üyesi, oyuncu-yönetmen Orçun Ucal, 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü için “Bizi yalnız bırakmayın. Bütün sanat emekçilerini ve seyircilerimizi bekliyoruz” çağrısı yapıyor

19 Mart 2024 - 12:16

Bir süredir inaktif pozisyonda kalan Kadıköy Tiyatroları Platformu, 27 Mart vesilesiyle yeniden biraraya geliyor. 35 tiyatrodan oluşan platform, Dünya Tiyatrolar Günü’nde buluşacak. Çarşamba gününe denk gelen o gün, öğlen saat 13.00’te Süreyya Operası önünde toplanacak olan tiyatro emekçileri, hazırladıkları bildiriyi okuyacaklar. Platform ayrıca 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü vesilesiyle 16-29 Mart arası da tiyatro günleri düzenliyor. Bu kapsamda Kadıköy’deki 11 sahnede, 14 ekip 14 farklı oyun sahneliyor olacak.

Biz de, kurulduğundan beri platformda yer alan, Tiyatro Alesta’nın kurucularından, 13 yıllık tiyatrocu Orçun Ucal ile söyleştik.

  • Öncelikle, platformdan bağımsız, size sormak isterim direkt; bir tiyatro insanı olarak bu seneki 27 Mart’ı hangi duygu ve düşüncelerle karşılıyorsunuz?

Bayram coşkusu hissediyorum ama her geçen sezon bir ötekisini aratıyor da… Karmaşık hissediyorum aslında. Tiyatroya ilk başladığım zamanlar daha coşkulu kutlamalar yapıyordum ama şimdilerde oyunları ne zamana kadar ayakta tutabilirim duygusu yaşıyorum. Zor bir coğrafya...

  • Kadıköy Tiyatroları Platformu, 2016 Ocak’ta kuruldu. Bu demektir ki bugüne dek 8 kez tiyatrolar günü geçirdiniz. Bu yılın, önceki senelerden bir farkı var mı sizce?

Aslında platform biraz durağanlaşmıştı. Canlandırmak için tekrardan bir araya geldik. Kadıköy’deki bütün tiyatroların yalnız olmadığını, bir çatı altından tekrardan sesimizi çıkartmak istediğimize karar verdik. Yeniden ben buradayım diyen ekiplerle birlikte yeniden başladık. Duranlığı bozmak en önemli farklılık olabilir. 

  • 27 Mart sizin için kutlama günü mü yoksa sorunları anlatma günü mü? Ya da siz nasıl tanımlarsınız?

Tabi ki bir kutlama günü, ama hani bayramlarda bir araya gelirsiniz, gördüğünüzde mutlu olduğunuz insanlarla belli bir saatten sonra sorunları ve çözümleri konuşmaya başlarsınız ya, onun gibi. Gerçi artık bu zamanda yolda karşılaştığımız herhangi arkadaşımıza bile ayak üstü sorunlarımızı anlatıyoruz. Bu yüzden sorunları anlatma günü olarak nitelendirmek yanlış olur. 27 Mart bizim birlik olduğumuzu, mesleğini neden yaptığını hatırlatan bir coşku. Neşelendiriyor beni bu durum.

  • Kadıköy’de geleneksel etkinliğinizi yapacaksınız. Her yıl hazırlanan “Dünya Tiyatro Günü Ulusal Bildirisi”ni mi okuyacaksınız yoksa ayrı bir metin mi hazırladınız? 

Platform olarak bildiri hazırladık. Bu metnimizde, bütün tiyatrolarının sorununun aynı olduğu, bunları ancak birlik olarak çözebileceğimiz, tiyatroya ait hala müstakil bir yasanın olmamasından dolayı siyasal değişimlere dirençsiz, ekonomik krizlere karşı kırılgan olmamız gibi konulardan bahsediyoruz.  

“KARANLIĞA DÜŞÜYORMUŞ HİSSİYATI…”

  • Geleneksel yürüyüşünüz 2019’da, “seçim arifesinde güvenlik sorunu yaratabileceği” gerekçesiyle engellenmişti. Yine bir seçim öncesindeyiz, yine böyle bir yasak endişesi taşıyor musunuz?

Keşke bu endişeyi biraz unutmuş olsaydık. İyileştirmek için bir araya getiren hiçbir şey size güvenlik sorunu yaratmaz. Sadece iyileştirir ve güvende hissettirir. Bunu unuttuğumuz zamanlar oluyor çünkü ayrıştırılmak isteniyor. 

(Kadıköy Tiyatroları Platformu, ilk kez 2016’da Dünya Tiyatrolar Günü vesilesiyle Bahariye’de yürüyüş gerçekleştirmişti)

  • Sosyal medya üzerinden açık çağrıda bulunarak, bütün sanat emekçilerini ve seyirciyi Süreyya’nın önüne davet ettiniz platform olarak. Sizce katılım neden önemli ve gerekli?

İnsanların oraya gelmesi sanatın yalnız olmadığını, birlik olduğumuzu gösterecektir. ‘Buradayız’ demek kıymetli. Tiyatro kolektif yapılan bir sanat dalı. Bir arada olmazsak devam ettiremeyiz. Bu yüzden çok gerekli buluyorum. 

  • Ekonomik kriz malum maalesef. Kadıköy tiyatroları nasıl günlerden geçiyor? Maddi zorluklar, bunun manevi yansımaları nedir?

Hiçbir zaman çok iyi bir durumda olmadı Türkiye’deki özel tiyatrolar. Ama bu sezon daha da zor bir süreçten geçiyor. Normalde yaratım sürecinde bir oyunun maliyetlerini az çok tahmin edebiliyorken, şu anda bir hafta içinde bile bütün fiyatlar değişebildiğinden tam olarak hiçbir şeyi kestiremiyoruz maalesef. Bu durumu yurtdışındaki meslektaşlarımızla paylaştığımızda anlam veremiyorlar ve şaşkınlıklar içerisinde yüzümüze bakıyorlar. Aynen ben de aynı tepkiyi veriyorum her defasında. Maliyetlerimizi azaltmak için yaratım sürecindeki önceliklerimiz değişmeye başladı. Manevi süreç git gide karanlığa düşüyormuş hissiyatı veriyor. 

Lunaparktaki hızlı trendeymişim gibi. ‘Bu tren bir ara duracak elbet’ düşüncesi devam etmemi sağlıyor. 

“BÜTÇEYİ TAHMİN EDEMEZ HALE GELDİK”

  • Tiyatro bileti fiyatları her zaman tartışma konusu olmuştur ki son dönemde kriz sebebiyle/gerekçesiyle bu rakamlar daha da yukarı çıktı. Tiyatro yapan tarafta olarak bu rakamlar yüksek mi düşük mü sizce?

Keşke tartışma konusu bilet fiyatları değil de sahne sanatlarının biçim farklılıkları olabilse ne güzel olurdu. Hayal etmek güzel bir şey gibi gözükse de şu sıralar yorucu ve kırıcı bir şey olmaya başladı. Dediğim gibi biz yaratıcı süreçlerimizde bile bütçeyi tam olarak tahmin edemez hale geldik. Her geçen gün fatura tutarlarımız bile değişiyor. Bunları göz önünde bulundurursak eğer şuan biletler olması gerektiğinin baya altında kalıyor. Okuyucular delilik işi o zaman bu diye düşünebilirler. Haklılar da. 

  • Seyirci açısından bakarsanız; temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlananlar, nasıl bütçe bulup da tiyatroya gidebilir?

Ne kadar üzücü bir durum bunu benim cevaplamaya çalışıyor olmam… İnanının dışarıdan bakıldığında kültür sanat sevenlerle birlikte ben de kahroluyorum. Aynı durum benim için de geçerli. Öte yandan kültür sanat beni iyileştiriyor, bana çok iyi geldiğinden dolayı benim için aslında temel ihtiyaçlardan birisi. Yaşadığımız sıkıntılara, bu coğrafyanın git gide karanlığa bürünmesine şahitlik ederken, bundan biraz olsun uzaklaşmamı sağlıyor. Bunu hepimiz temel ihtiyaç haline getirirsek aslında ruhumuzda biraz olsun rahatlar. Sadece beden sağlığı değil, beyin sağlığımız da önemli değil mi? Düşünce biçimimizi biz seyirciler olarak değiştirdiğimiz an bir şeyler değişecek. Bunu da sağlayan kültür-sanat olduğunu düşünüyorum. Görme biçimimiz değişirse her şey değişir. 

 

 


ARŞİV