Tiyatronun üst katından sahneye

Berke Yağış, 1998 doğumlu. Oyun Atölyesi Moda’da kurulduğunda, tiyatronun olduğu apartmanda oturacağını ve bir gün Oyun Atölyesi’nin bir oyununda rol alacağını nereden bilebilirdi ki!

03 Mayıs 2011 - 13:00

Berke Yağış, 1998 doğumlu. Oyun Atölyesi Moda’da kurulduğunda, tiyatronun olduğu apartmanda oturacağını ve bir gün Oyun Atölyesi’nin bir oyununda rol alacağını nereden bilebilirdi ki!


İki çocuklu bir ailenin küçüğü olan Berke, henüz Bahariye İlköğretim Okulu 7. sınıf öğrencisi. İlkokula başladıktan sonra okul çıkışlarında, her fırsatta dairelerinin alt katındaki tiyatronun Antre Cafe’sine gitmeye başlar. Burada tiyatro ve sanat havasını solumaya koyulur. Ve giderek burada Oyun Atölyesi’nin oyuncularıyla, yöneticileriyle, başka müdavimlerle dost olur, onların sevgisini kazanır. Berke, artık sorular sormakta, tiyatroyla ilgili bilgiler edinmektedir.
Her şey bu kadarla kalmaz; tiyatronun Genel Sanat Yönetmeni, usta oyuncu Haluk Bilginer’in ve yönetmen Kemal Aydoğan’ın da sevgisini kazanır, onlarla da diyaloga girerek öğrenme sürecini derinleştirir. Bu süreç, Berke’nin tiyatro dünyasının içine girmesi için kapıyı aralamaktadır.


DURU TİYATRO DÖNEMİ
Berke, tiyatro eğitimini daha sistemli olarak almak ister ve yine Moda’daki Duru Tiyatro’nun eğitim verdiğini öğrenir, kaydolur. İki yıl boyunca Banu Çiçek’in öğrencisi olur. Duru Tiyatroda ilk olarak “Düdükçüler ve Fırçacılar” adlı çocuk oyununda rol alır. O günleri şöyle anlatıyor Berke: “İzleyicilerin oyundaki rolümü beğendiklerine ilişkin tepkiler alınca, tiyatroyu sürdürmeye karar verdim. Bu arada Duru Tiyatro’da eğitim alırken Oyun Atölyesi’nden de kopmadım. Sık sık oyunlar izledim. Haluk Bilginer’in ve Kemal Aydoğan’ın öneri ve nasihatlerine kulak verdim. Duru Tiyatro’daki ikinci oyunum ise ‘İstanbul Efendisi’ydi.”


BİR OYUNUN ARKASINDA ÇOK BÜYÜK EMEK VAR
Şöyle devam ediyor Berke: “Fakat kafamda hep Oyun Atölyesi’nin bir oyununda rol almak hedefi vardı. Bu düşüncemi yönetmen Kemal Aydoğan’la paylaşınca, o da seneye bu konuyu düşüneceğini söyledi. Nitekim Kemal Ağabey Macbeth’deki çocuk rolünü bana verdi ve böylece hayalim gerçek oldu.”
Berke, hayaline kavuştuğunda ne hissettiğini, ailesinin nasıl tepki verdiğini de şöyle anlatıyor:
“Kemal Ağabey, Macbeth’de Flance rolünü bana verdiğini söylediğinde çok sevindim ve koşarak eve çıkıp anneme haber verdim. Annem bu haberi büyük bir sevinçle karşıladı. Zaten bütün ailem tiyatro serüvenimi destekliyor ve başarılı olacağıma inanıyordu. Fakat, tabii Macbeth’deki rolümün gereği olan hazırlıkların bütün bir yazı kaplayacağını hiç düşünmemiştim. İki hafta gibi bir zamanda oyunun hazırlanabileceğini sanırdım. Bir oyunun arkasında ne kadar büyük bir emek olduğunu Macbeth’de anlamış oldum.”


MACBETH’LE GERÇEKLEŞEN HAYAL
Berke için artık tiyatroyu kendisine sevdiren ve tutkuya dönüştüren bir ortamda çalışma günleri başlamıştır. Bakalım, rolüne nasıl hazırlanmış, sezon başlayınca oyun nasıl gitmiş?
“Bu role hazırlanırken paten kaymayı da bilmem avantaj oldu. Provalara da patenle gelip gittim. Yönetmenimiz Kemal Aydoğan bana doğaçlama yapma şansı verdi. Gereken noktalarda da onun söylediklerini yapmaya çalıştım. Böylece rolüm belirginleşti. Oyun hazırdı ve artık seyircili genel prova sırası gelmişti. O akşam başrolü oynayan İlker Aksum’un maalesef kazayla kafası yarıldı, ben de beklenmedik şekilde düştüm! Bunu hiç unutamıyorum. Fakat oyun sonrasında herkes çok iyi toparladığımı söylemişti. Bütün sezon boyunca da çok iyi gitti. İlker Ağabey olsun, diğer oyuncular olsun, ayrıca tüm ekip bana inandılar. Bunu hissettim ve hepsi bana her konuda yardımcı oldu. Sonuçta, Oyun Atölyesi’nin bir oyununda rol almaktan dolayı çok mutluyum.”
Berke’nin Bahariye İlköğretim Okulu’ndaki müdürü, öğretmenleri de çok destek olmuşlar. Hatta, saçlarını uzatmasına bile izin vermişler ama o arkadaşlarıyla uyumunu bozmamak, okul kurallarına uymak için bir süre sonra yeniden kısaltmış. Öğretmen ve arkadaşlarından oyununu izleyenler de olmuş.
BUNDAN SONRASI
Gayet olgun bir şekilde ve ne söylediğini iyi seçerek, kırk yıllık bir oyuncu gibi röportaj veren Berke, satır aralarında mesaj vermeyi de ihmal etmeden, bundan sonrasına ilişkin de şunları söylüyor: “Tiyatro artık hayatımda belirleyici bir öğe oldu diyebilirim. Şu ana kadar ailem dışında hayatımda hiçbir şeye bu kadar bağlanmamıştım. Tiyatroya odaklanmak, tiyatro serüvenini sürdürmek istiyorum. Bu doğrultuda ileride konservatuarda tiyatro eğitimi almak istiyorum. Tiyatrodaki idolüm ise Haluk Bilginer. Ondan çok şey öğrendim ve daha da öğrenmek istiyorum. En büyük dileğim, Haluk Bilginer’le aynı oyunda rol almak. Bunu çok istiyorum.”
Evet, tiyatronun üst katından sahneye uzanan bir serüven Berke’ninki. O, tiyatrodaki herkesin sevdiği küçük arkadaşı. Oyununu izlemek ve tanışmak için henüz geç kalmış değilsiniz, mayısta dört oyun daha var çünkü. Kimbilir, belki de ‘küçük sırlarını’ size anlatır.
www.oyunatolyesi.com


Muzaffer Ayhan KARA


 


ARŞİV