Celil Refik Kaya, 1991’de Kadıköy’de, sanatçı bir ailenin içinde doğdu. Ufak yaşta müzikle ilgilenmeye başladı. Bu ilgisi, sorumluluk duygusu ve fedakarlıkla birleşince müzik hayatı oldu. Genç yaşına rağmen dolu dolu bir diskografiye sahip. ABD’deki prestijli konser salonları, okulları ve festivallerinde resitaller, konçerto performansları, oda müziği ve ustalık dersleri verdi. Festivallere katıldı, ödül üstüne ödül kazandı, yarışmalarda pek çok derece elde etti. Alman ve Avusturyalı müzik otoriteleri ona ‘ harika çocuk’ diyor. Şu an ABD’’de yaşıyor ve doktor yapıyor. 2 ay sonra Harvard Üniversitesinin Dumbarton Oaks isimli Fellowship programında konserler ve seminerler verip, eserler yazıyor olacak.
Geçtiğimiz günlerde 7. Donizetti Klasik Müzik Ödülleri’nde ‘’Yılın Çıkış Yapan 30 Yaş Altı Genç Müzisyeni’’ ödülünü alması vesileyle, sorularımızı Celil Refik Kaya ‘ya mailledik. İşte yanıtları;
Müzik, gitar çalmak ne ifade ediyor size?
Müzik insanlığın ruhsal ve sosyo-kültürel gelişimine katkı sağlayabilecek en önemli sanatlardan biri. Kaliteli müzik gerçekten anlaşıldığında toplumu ruhsal ve kültürel yönden geliştirebilir, kalitesiz müzik de bir o kadar geriye götürür. Enstrümanlar müziği ifade etmemiz için araçlardır ve bunlardan hangisi ile kendimizi daha iyi ifade edebiliyorsak o enstrümanı seçeriz.
Başarılarla dolu kariyerinize 6 yaşınızda başlamışsınız. Bir müzisyen illa ki bu kadar erken mi başlamalı sizce? Bu erken yaş başarılarınızın temelini sağlamıştır ama bir yandan da çocuk yaştan itibaren üzerinizde bir sorumluluk hissetmenize de neden olmuş olabilir mi diye merak ediyorum…
Müzik eğitimi sadece müziği entellektüel olarak anlamak değil, entrümanı çalan kişinin fiziksel gelişimini de içeren bir eğitim sistemi. Mesela dövüş sanatları ya da sporun herhangi bir dalını öğrenmek isteyen birinin belirli bir fiziki seviyeye ulaşabilmesi için erken yaşta başlaması gerektiğini biliyoruz. Müzikte de aynı şekilde. Belli bir teknik seviyeye ulaşmak için kişinin erken yaşta başlamak daha iyidir. Belli yaşlardan sonra kaslar esnekliğini kaybedip beyin fiziksel aktiviteleri daha yavaş algılıyor. Günümüz virtüözlerinin biyografilerini okursanız 2 yaşında başladı gibi abartılmış cümleler var. 6 veya 7 yaş gitar için ideal bir yaştır.
Ben gitara tamamen kendi isteğim ile başladım, severek çalıştım. Sorumluluk, her çocuğa aşılanması gereken bir duygu. Sorumluluk duygusunu erken yaşlarda öğrenmiş insanlar -her ne meslek seçerse seçsin- işini iyi yapıyor.
O yaştaki bir çocuk olarak gitarda, müzikte sizi çeken şeyin ne olduğunu anımsıyor musunuz?
Klasik gitar öğrenmeye ilk hocam olan babam Mehmet Refik Kaya ile başladım. Babam birçok enstrüman çalar. Bunlardan beni en etkilemiş olan klasik gitardı. 6 yaşımda iken babamın çaldığı parçaları gitar ile çalmaya başlayıp takıldığım yerleri ısrarla babama soruyordum. Bunun üzerine bana bir gün gitarı ciddi olarak öğrenmek isteyip istemediğimi sordu çünkü benim gitar üzerinde olan ilgimi görmüştü. Babamın eve getirdiği ve önceden biriktirmiş olduğu kayıtlardan, Andres Segovia ve John Williams’ın kayıtları beni çok etkilemişti ve hep onlar gibi bir gitarist olmak istedim. Bu fikirden bir an olsun vazgeçtiğimi de hatırlamıyorum.
Bu durumda, müzisyen olmanızda ailenizin, bilhassa babanızın etkisi vardır herhalde…
Müzisyen bir ailede doğdum ve ailemin desteği ile buralara geldim. Müzik her zaman gündelik hayatın en önemli parçasıydı bizim için. Dedem fasıl müziğinin en son ustalarından, meşhur bir enstrüman yapımcısı, keman ve ud virtüözü Üsküdarlı Teoman Kaya idi. Amcam Neyzen Ahmet Kaya ney ve diğer birçok enstrümanı çalmasının yanında iyi bir lüthiye (enstrüman yapımcısı). Babam tam bir Rönesans sanatçısı gibidir; heykeltraş, ressam, mühendis... Unutulmuş bir Türk sazı olan Rebabı tekrar hayata geçirmiş, bunun üzerine doktora yapmış Türkiye’de kadrolu tek Rebab sanatçısıdır. Klasik gitar da dahil daha bir çok enstrümanı ustalıkla çalar. Babam evde her gün enstrüman çalışırdı, zaman zaman babaannemlerde ya da bizde toplanılır fasıl müziği çalınırdı. Böyle bir ortamda tabi ki herkes bana destek oldu. Genelde gitar muhabbetlerini hep babam ile yaparım fakat bir gün rahmetli dedeme ‘Dede bak Paganini’nin 5 numaralı keman kaprisini çalıyorum” dediğimde onun bu repertuarı biliyor olması, zorluğunu kavrayabiliyor olması güzel bir duygu. Babamın kariyerimdeki desteği müthiştir. Bana konserlerimde ve eğitimimde maddi ve manevi her şekilde destek olmuştur. Annem müzik ile profesyonel olarak uğraşmasa da sanatın genel kuralları ortak olduğundan ve yıllarca müziğin içinde olduğu için müzikten çok iyi anlar.
Bu genç yaşınızda dolu dolu bir diskografiye sahipsiniz. Nasıl olabildi sizce tüm bunlar? Yetenek, şans, azim, çalışma….?
Sorumluluk ve sorumluluğun getirdiği fedakarlık. Sanatı gerçekten anlamış bir müzisyen, müzik uğruna zamanından, parasından gençliğinden ve arkadaşlıklarından fedakarlık edip kendisini çalışmaya adar ve bunu bilmese de insanlık için yapar. Böyle olması, bunu gerçek fedakarlık yapar. Gerçek fedakarlık da başarı getirir ve yol ne kadar zor olursa bekleyen başarı da o kadar büyük olur. Bunun için bazı insanlara gerekli ortam ve olanaklar verilmiştir, yetenek, şans ve aile gibi.
ABD’de okul dışında konserleriniz, etkinlikler vb. sürüyor mu? Yakın zamanda Türkiye’de de konseriniz olacak mı?
Doktoramı University of Texas at Austin'de bitirmek üzereyim. Çok sayıda konser veriyorum ve Naxos firması ile kayıt projelerim oluyor. Bunların dışında yazdığım eserler d’Oz publications tarafından Kanada’da yayınlanıyor ve yeni eserler yazıyorum. Türkiye’ye konserler için buradaki konser programım çakışmadığı sürece geliyorum. Şu an için Türkiye’de konser yok ama büyük ihtimal olacaktır.
Serhan Bali bir yazısında ‘’Celil Refik Kaya’nın uluslararası klasik gitar dünyasında fenomen haline geldiğinin bu ülkede kaç kişi farkında?’’ diye soruyor. Sizce?
Türkiye’de bazı şeylerin farkına varılması bazen çok zaman alıyor ve insan ömrü o kadar uzun değil maalesef. Şu örneği vereyim; New York’ta ki JoAnn Falletta Uluslararası Gitar Konçerto Yarışmasını kazanan en genç gitarist oldum ve yarışmanın sonunda madalya verildikten sonra İstiklal Marşı çalındığında, 3000 Amerikalı ayağa kalktı ve marşımızı dinledi. İnsanın tüylerini diken diken eden bir sahne. Ertesi gün Buffalo News “Türk gitarist birinci oldu” diye haber yaptı. Bunu annem gazeteleri arayıp söyleyince “biz böyle şeylerle ilgilenmiyoruz” dediler. Bu olimpiyatlarda olsa hemen haber yapılır. Bu tip başarılar müzik çevresinde bile geç anlaşılıyor. Beni destekleyen meslektaşlarım, gitar hocalarımız arkadaşlarımız hariç. Bir sanatçı için aslında bunlar önemli değil çünkü sanatçı her zaman sanatına odaklı yaşar ve bunlara odaklanmaz. Nadiren sanatçılar yaşarken anlaşılıyor. Bu örneği anlatmamın sebebi Sayın Serhan Bali’nin sözünü desteklemek içindi.
Yakın zamanda Donizetti Klasik Müzik Ödülleri’nde Yılın Çıkış Yapan 30 Yaş Altı Genç Müzisyeni seçildiniz. Ödüllerinize bir halka daha eklemiş olmak nasıl hissettiriyor?
Kendi ülkemde bana bu prestijli ödülün verilmesi çok onur verici. Bu ödülleri övünç malzemesi haline getirmiyorum. İnsan çalışkan, dürüst ve şanslı olduğu sürece gerisi gelir.
Bugüne dek pek çok şey başardınız ve elbette hayat da başarılar da sürer. Geleceğe bakınca neler var yapmak istedikleriniz listesinde?
Yazdığım 100’e yakın eseri yayınlamayı planlıyorum. İleride yapacak olduğum Naxos Cdleri dışında kendi eserlerimden oluşan bir Cd yapmak ve Amerikalı besteci Leonard Handler’ın benim için yazdığı gitar konçertosunu Türkiye’de dünya prömiyerini yapmayı planlıyorum.
Biyolojik yaşınız genç ama tecrübelerinizi düşününce tavsiye verebilecek olgunluktasınız. Türkiye’deki genç gitaristlere, gitara hevesli gençlere neler söylemek istersiniz?
Bugün dünya adeta bir ülke gibi, bilgiye her türlü ulaşım kolaylığı var. Bundan istifade etmelerini tavsiye ederim. Dünya da her yeni nesilde daha iyi gitaristler çıkacaktır, çıkmalıdır da. Bu amaca ulaşmak için şu an gitar çalışan binlerce insan var. Bunun için Türkiye’de müzisyenlerin birbirine destek olmalı. Burs kurumları da yetenekli sanatçılara burs verip teşvik etmeli. Kıskançlık ile rekabet değil insanın kendiyle rekabet etmesi gerekir. Kendi ile rekabet edenin dışarıda rakibi kalmaz. Müzisyenlikte herkes virtüöz olacak diye bir kural da yok. Kişisel gelişim her zaman devam eder, özellikle öğretmenler için. Avrupa’da ve Amerika’da çoğu hoca öğrencilerini başka gitaristlere ders almaya gönderiyor daha farklı bir perspektiften öğrensinler diye. Biz bu coğrafya da çok yetenekli insanlara sahibiz fakat çalışma disiplini olmazsa, hiç bir şekilde başarıya ulaşılanamaz.
Size biraz da memleketinizi, Kadıköy’ü sormak isterim. Doğduğunuz yer. Buraya dair hisleriniz neler? Sizdeki, müziğinizdeki etkisi nasıl?
Kadıköy'de doğdum fakat Üsküdar’da büyüdüm. Kadıköy İstanbul’un en sevdiğim semtlerinden biridir ve babam ve annem ile sık sık gideriz. Kadıköy’ün insanıyla, sokaklarıyla, sahiliyle kendisine münhasır, huzur dolu bir enerjisi var bana göre.
(Fotoğraflar: Orhan Cem Çetin)