Türkiye’nin tüm blues’çuları…

Türkiye’de yıllardır süregelen blues alt kültürünü daha çok insana tanıtmak için kurulan Blues Derneği, sonbaharda büyük bir blues festivali düzenleme niyetinde…

23 Mayıs 2018 - 14:23

Geçtiğimiz sayıda bu sayfalarda kısaca duyurusunu yaptığımız, memleketin ilk ‘Blues Derneği’ni bu hafta sizlere daha yakinen tanıtmak niyetindeyiz. Sözü fazla uzatmadan, derneğin 20 Mayıs Pazar günü Ağaç Ev Kadıköy’de düzenlediği ilk etkinlik sonrası konuştuğumuz Başkan Göksenin Tuncalı ve Başkan Yardımcısı Dinçer Tuğmaner’e bırakalım;

  • Neden Blues Derneği kurdunuz? Böyle bir ihtiyaç nasıl hasıl oldu?
    G.TUNCALI: Günümüzde ve ülkemizin geldiği noktada birleşmeden, etkileşmeden birşeyler başarabilmek çok zor. Buna ihtiyaç hep vardı. Türkiye’de yıllardır süregelen bir blues alt kültürü var. Bu dünyayı daha çok insanın tanımasını ve gerek müzisyen gerekse dinleyici olarak katılmasını istiyoruz.
    D. TUĞMANER: Ben en çok bu oluşumun deneyimli ve amatör müzisyenleri tek bir potada birleştirecek olmasından mutluluk duyuyorum. Bu gibi yararlı faaliyetlerin daha kurumsal ve ciddi bir çatı altında yapılması açısından dernek önemli idi. Ben zamanında bundan çok muzdarip olmuş biriyim mesela. Benden sonrakilerin çekmesini istemem. Youtube belki bir açığı kapıyor ama yüz yüze etkileşmenin yerini asla tutmaz.

  • Türkiye’de blues’un kökeni ne zamana dayanıyor? Sizce neden bu kadar süre böyle bir stk kurulmamış?

D. TUĞMANER: Benim gözlemlediğim, Türkiye’de blues müziğin bilinirliği, Blues Brothers filmi ve Gary Moore’un Still Got The Blues albümü ile arttı. Tabi uzun süre film Türkçe’ye Cazcı Kardeşler şeklinde çevrildiği için blues jazz ile de karıştırıldı. Velakin 70’lerin 60’ların tüm Rock oluşumlarında (aslında sınırlamak çok doğru da değil) Blues müzik etkisi, en az Surf Rock, Rock’n Roll ve Funk kadar hissedildi de. 80’lerden sonra Blues grupları kurulmaya başlandı. Türkiye’deki ilk resmi blues albümü olan Moe Joe’nun “İstanbul Chicago Mainline” albümünün çıkış tarihi 2000 yılıdır mesela. Blues müziği ayrı bir janr olarak keşfetmemiz, bu gibi sebeplerden geç oldu diye düşünüyorum. Yaşadığımız topraklarda her Batı kaynaklı müzik için bu geçerli aslında. Ha şu da var ki blues müzik çoğu özellikleri bakımından Türk kültürüne de çok yakın. Aslında tam bir blues memleketinde yaşıyoruz. Ne olursan ol hayat senin için burada zor. Bu yüzden seveni fazla ve kendimizi bu müziğe yakın hissediyoruz. (gülümsüyor)

G.TUNCALI: Müzisyenlerin ve müzikseverlerin bir araya gelip örgütlenmesi pek çok kişinin zaman zaman hayal ettiği bir şeydi aslında. Fakat kuruluş aşaması, organların oluşturulması, resmi işlemler, projelerin tartışılması ve bunların hayata geçirilmesi tam zamanlı bir odaklanmayı ve gerçekten çok çalışmayı gerektiriyor. Sanırım bu kadar vakit ayırabilecek birileri çıkmadı ya da Türkiye koşulları umutsuzluk yaratmış olabilir. Geç olsun, güç olmasın. Biz gerekli tüm eforu sarf edeceğimiz sözüyle yola çıkıyoruz. Çalışmalarımızın müzikle ilgili birçok stk’nın kurulmasına ilham vermesini de umuyoruz.

  • 8 kurucu üye de müzisyen-blues müzisyeni mi?

G.TUNCALI: Dinçer ve benim dışımda, kurucu üyelerimiz Batu Mutlugil baba, Gürkan Özbek, Burak Ocakçı, Ozan Yuvarlak, Eray Arbak ve Cem Ayar. Kurucu üyelerin ve yönetim kurulunun hepsi müzisyen. Hepsi de blues ile ilgileniyor ve blues projelerinde çalıyor ama sadece blues müzisyeni değiliz. Robert Johnson gibi blues efsaneleri bile sadece blues çalmadığı için biz de böyle bir gereklilik hissetmedik. (gülümsüyor)

HEDEF; BLUES FESTİVALİ…

  • Neler var ajandanızda? Neler planlıyorsunuz?

G.TUNCALI: İlk etkinliğimizi bugün yapıyoruz (20 Mayıs). Amerikalı grup Sweet Papa Lowdon konseri ve blues söyleşisi ile gerçekleştirdik. Blues felsefesi, tarihi, sosyoljisi ve Türkiye’de blues konularında sohbet ettik ve Sweet Papa Lowdown’un 1920’ler ve 30’ların bluesundan örnekler çaldığı konserini büyük bir zevkle dinledik. Derneğimizin tanıtımını yaptık, üye alımlarına başladık ve çok sayıda müzisyen ve müziksever ile tanıştık. İlgi beklediğimizin üstünde ve muhteşemdi. Gözlerimiz yaşarmadı desem yalan söylemiş olurum.

Yeni kurulmuş bir dernek olarak ilk faaliyetlerimiz çoğunlukla workshop/atölye şeklinde olacak. Dernek yayınları, festival, eğitim ve proje destek ekiplerimizi oluşturmaya başladık, bu ekiplerin faaliyet alanlarını belirledik. Çevirisini yapacağımız ve yayımlayacağımız ilk kitapları, makaleleri ve belgeselleri belirledik ve hak sahipleriyle iletişime geçmeye başladık. Blues projelerine hibe desteği sağlamak üzere araştırmalarımıza derneği kurmadan birkaç ay önce başlamıştık. Ajandamızda ayrıca 6 ay içinde genel kurulumuzu gerçekleştirmek ve sonbaharda da büyük bir blues festivali düzenlemek var.
Sıkça üye toplantıları gerçekleştirmek istiyoruz. Kadıköy Ağaç Ev bu konuda derneğimize tam destek veriyor. Üyelerimizle görüştükçe hem onların hem de derneğimizin potansiyeli ve ihtiyaçları konusunda daha iyi fikir sahibi olacağız ve hedeflerimize hep birlikte ulaşacağız. Buna inancım ve heyecanım sonsuz!

  • Sizler için ne ifade ediyor blues müziği?
    D. TUĞMANER:
    Blues müzik her şeyin başında elindeki en az ekipman, olanak ile istersen çok şey yapabileceğini gösteriyor. Yarattığın, icra ettiğin ya da hayatında senin için önemli olan her şeye samimiyetini, dürüstlüğünü ve tüm kalbini katman gerektiğini anlatıyor. Minimal ama hissiyatı yüksek bir yaşam tarzı hediye ediyor. Blues müzisyeni olmanın özellikle diğer müzik türlerini icra ederken sana verdiği avantajlar ise çok özel bir durum. Derneğimizin bu şekilde ayrıcalıklı müzisyenlerin de yetiştirilmesinde önemli bir rol oynayacağına inanıyorum. 
  • G.TUNCALI: Blues kendimi arama yolunda bana son derece destek olan, ufuklar açan ve şaşırtan bir müzik. En iyi manevi dostum müzik benim. Blues da onun annesi sanırım.
  • Sahte Rakı’yla yaptığımız röportajda, grubun solisti Korhan Kodaman, ‘’Blues müzik acıyı, hüznü neşeli bir tavırla, majör akorlarla işleyen yegâne müziktir. Parçanın sözlerinde adam kendisini aldattığı için karısını vurduğunu anlatabilir ama sizin müzikal olarak duyduğunuz pozitif bir tınıdır. Bizim memlekette de böyle değil mi Gökçe bu işler?’’ demişti. Aslında kökeni yıllar öncesinin Afrikası’na dayansa da bizim kültüre de yakın bir müzik bence, acılarla eğlenebilmek mahiyetinde. Siz ne dersiniz?

D. TUĞMANER: Korhan ile hem fikirim. Kendimi tekrarlamak istemiyorum ama bizim bu yaşaması zor coğrafyamızda Türk Halk Müziği adıyla zaten kendimize has bir blues müziğimiz var. Orijinali bu yüzden zaten bize çok yakın.

G.TUNCALI:  Bu konu açılınca aklıma hep Umut Sarıkaya’nın “isyanın sesi” başlıklı meşhur blues karikatürü geliyor. (gülüyor) Aslında elbette acılarla eğlenebilmek açısından benzerlik gösteriyoruz ama bu benzerlik başka kültürlerin müziklerinde de var. Diğer taraftan blues kültüründe bizim kültürümüze son derece uzak konular da var. Bence en başta blues’u blues, halk müziğini halk müziği olarak görmek ve anlamaya çalışmak çok önemli. Sonrasında bu müzikleri birleştiren eserler yazılabilir, düzenlenebilir. Kim aksini söyleyebilir ki? Müzik bu. Ben programlarımda “çayda çıra blues” çalıyorum mesela, Dinçer’ler Hekimoğlu türküsünü çalıyorlar, Erkan Oğur Anatolian Blues projesi yapıyor.

‘’BLUES’A İLGİ ARTIYOR’’

  • Memleketteki blues ortamnı nasıl görüyorsunuz? Hem mekanlar hem sanatçılar hem de blues besteleri vb açılarından…
    D. TUĞMANER: Blues müzik icra eden çalan grupların ve müzisyen dostların sayısı her geçen gün daha da artıyor. Keza mekanların da öyle. Birkaç yeni butik jazz ve blues kulüplerinin açıldığını ve birkaç mekanın da bu konsepte dönmeye çalıştıklarını duyuyor,  görüyoruz. Yeni dönemlere ait belli bir türün oluşumlarının (tek bir müzik türünü icra eden konsept gruplarının) furyası en fazla 2 sene kadar sonra yok olurken; bizimki gibi köklere yakın müziklerin modası öyle kolay kolay geçmiyor. Derneğimiz, beste gruplarının oluşması, desteklenmesi, yönlendirilmesi, performanslar gerçekleştirmesi vb konularda en büyük destekçi olmayı planlıyor. Süreci ne kadar hızlandırabilirsek bizler için o kadar iyi.
    Göksenin: Bu kadar güzel özetlenir, tebrik ediyorum. (kahkahalar)

‘’TÜRKÇE BLUES OLUR’’

  • Yılların tartışmasını bir de size sorayım; Türkçe blues olur mu? Olursa nasıl olur?
    D. TUĞMANER:
    Genel olarak bu konuda yorumlar karamsar ama ben hiç katılmıyorum. Türkçe muhteşem bir dil. Rap, rock, reggea olabiliyorken blues neden olmasın?  Hem iyi örnekler de var. Sadece biraz kafa yormak, sıkılmadan uğraşmak gerek. Şarkı sözü bence en az müzik kadar hatta yer yer müzikten daha da önemli. Müziğin yaratılışındaki emek kadar sözlere yönelmememizin bir sonucu bu kanı.

G.TUNCALI:  Dinçer döktürmeye devam ediyor. (gülüşmeler) Ufak bir ekleme yapacak olursam, Türkçe ve İngilizce arasında şiirsellik açısından farklar olduğu gibi İngilizce söylenen bir müziğin Türkçe yorumlanması da prozodi hatalarına neden olabiliyor ama bunlar, Dinçer’in de dediği gibi, iyi çalışma ve araştırmayla üstesinden gelinemeyecek problemler değil.

  • ‘Blues dinliyorsan ya açsındır ya aşık’ diye bir söz var. Yorumlarınızı merak ediyorum. Siz hangisi? (gülüşmeler)
    D. TUĞMANER: O kadar da kötü durumlara düşmeye gerek yok bence. (gülüyor) Hissedebilen, hissetmesini bilen, duygularından korkmayan, açık fikirli herkes kanımca bu müzikten keyif alır ve severek dinler. Ha ama aşk acısı yaşıyorsan blues müzikteki hüzne ters orantılı olarak majör akorlar moralini diğer melankolik müziklere göre daha hızlı düzeltebilir.

G.TUNCALI:  Aç değiliz, açıkta değiliz ama aşk; elbette onsuz olmaz. Şaka bir yana; açlıktan ve kölelikten gelen ve bunun acısıyla mücadele etmiş bir toplumun müziğinden bahsediyoruz. Ben daha önce duymamıştım ama belki bu nedenle böyle söyleniyordur.

KADIKÖY’DEN TÜRKİYE’YE BLUES YAYILACAK…

  • İkiniz de blues mekanı Ağaç Ev Kadıköy’de sahne alan müzisyenlersiniz ki zaten mekanın işletmecisi/müzisyen Burak Ocakçı kurucu kadroda. Dernek olarak sizleri daha çok Ağaç Ev’de yani Kadıköy’de göreceğiz sanırım.

G.TUNCALI:  Elbette. Ağaç Ev ve Burak derneğimize tam destek vereceklerini çok önceden söylediler, sağolsunlar. Derneğimiz Kadıköy çevresinde tanınan müzisyenlerle kurulduğu için başlangıç noktamız burası ama amacımız tüm Türkiye’deki blues severler ile buluşmak ve uluslararası boyutta da işbirlikleri yapmak.

KADIN BLUES’ÇULARA POZİTİF AYRIMCILIK

  • Göksenin sizin ‘kadınlar tarafından yazılmış/yorumlanmış blues şarkılarını’ söylediğiniz bir projeniz var. O zamanki röportajımızda kadın bluescuların azlığından bahsetmiştiniz. Bunu kırmak için dernek olarak neler yapacaksınız?

G.TUNCALI:  Çok güzel soru, teşekkür ederim. Derneğimizin 5 temel misyonundan biri kadınların blues müzikteki yerini güçlendirmek. Bunun için eğitim ve seminer faaliyetlerimiz olacak. Ekiplerimizde mümkün olduğunca çok kadının yer alması için elimizden geleni yapıyoruz. Derneği duyurduğumuz ilk günden bu yana birçok kadın müzisyen bizimle iletişime geçti. Kimi grup kurmak için, kimi projelerini tanıtmak için desteğimizi istedi, kimisi de dernekte çalışmak istediğini söyledi. Yani daha şimdiden bizi sevindiren çok mesaj aldık. Derneğimiz müzisyenlerin bir araya geleceği ve etkileşebileceği platformlar oluşturacağı için yeni grupların ve daha önce duymadığımız birçok kadın müzisyenin sahnelerde yer almaya başlayacağını düşünüyoruz. En azından ilk etapta biraz pozitif ayrımcılık yapacağımız söylenebilir.

  • Blues müzik ile ilgili projelere fon fikir ve iletişim desteği sağlamak hedeflerinizden biri. Özellikle genç blues müzisyen adaylarına desteğiniz olacak mı?

G.TUNCALI:  Çok önemsediğimiz bir konu. Gençler olmadan faaliyetlerimizi yaygınlaştırmamız, blues müziğin çalınırlığını artırmamız mümkün değil. Aksi takdirde kendimiz çalıp kendimiz söylüyor oluruz. Bol bol atölye yaparak ve ders ortamları oluşturarak genç müzisyenlerin yetişmesine yardımcı olacağız. Konser etkinliklerimizde gençlere mutlaka yer vereceğiz. Kurucu üyelerimizden biri ve yönetim kurulu üyemiz olan Cem Ayar yirmi yaşında bir müzisyen arkadaşımız. Gençlerle işbirliği yapmaya ve sorumluluk paylaşmaya verdiğimiz önem buradan da anlaşılabilir.

  • Son söz niyetine ekleyecekleriniz varsa buyursunlar…

D. TUĞMANER: Blues müziksever, müzisyen ya da dinleyici ayırmadan herkesi bekliyoruz. Ama ben özellikle hiç duymayan, merak eden dostlarımızı bekliyorum. Buyursunlar lütfen.

(Fotoğraflar: Gürkan Atılgan)


ARŞİV