Yaklaşık 30 yıldır profesyonel resim çizimiyle uğraşan Süha Başaran, 1996 yılından bu yana figür resmine ağırlık vererek kendi resim dilini oluşturuyor. İzleyeni önce renk ve anlatımla yakalayan daha sonra özgür fırça darbeleriyle süregelen etkileyici bir anlatımın içerisine sürükleyen Süha Başaran, kendi düşsel boyutlarına da göndermeler yapıyor. Başta sanatçı Nebahat Çehre olmak üzere sanatçının yurt içinde ve yurt dışında çeşitli koleksiyoncularda birden fazla eseri mevcut. Süha Başaran şimdiye kadar 50 sergi gerçekleştirmiş ve korona virüsü sebebiyle ara verdiği sergileri, sosyal mesafe ve hijyen kurallarına uygun şekilde evinde yapmayı planlıyor.
“DEDEM BANA SANAT IŞIĞI OLDU”
Resim yapmaya çok küçük yaşlarda başladığını dile getiren ressam Süha Başaran, “Okuduğum çizgi romanlardan çok etkilendiğim için küçük çaplı karikatür çalışmaları yaptım. Zamanla o çizimlerimi geliştirerek her defasında bir üst seviyeye taşıdım” diyor ve şöyle devam ediyor: “Dedem Bahattin Bey iyi bir ressamdı ve çoğu zaman bana sanat ışığı oldu. Devrim Erbil, Özdemir Altan gibi önemli isimlerin öğrencisi olma imkânını yakaladım ve ilk sergimi 1987 yılında ‘Bodrum Manzaraları’ adı altında gerçekleştirdim. Heves olarak başladığım bu yolda profesyonelliğe ulaşarak 50’ye yakın sergi açma deneyimini yaşadım.”
“SANATIN İLERLEMESİ ZORLAŞIYOR”
Pandemi sebebiyle eve kapanmanın, sanat açısından üretimine hiçbir zaman engel olmadığının altını çizen ressam Süha Başaran, “Sürekli yeni fikirlerle çizmeye devam ediyorum çünkü sanatçının asıl görevi kendini yenilemek ve her gün daha mükemmele ulaşmaktır. Bu sebeple fırçayı elimden hiçbir zaman bırakmadım. Korona virüsü sebebiyle sergi açmak çok zorlaştığı için evimde küçük bir sergi yapmayı planlıyorum.” diyor. Sanatçı olarak en büyük arzusunun, eserlerinin daha çok sanatsever tarafından görülmesi olduğunu belirten Başaran şöyle devam ediyor: “Sanatı üretmekten daha önemli bir şey varsa o da eseri halka ulaştırmaktır. Halka ulaşmanın en iyi yolu elbette ki görsel ve yazılı basındır. Eskiden televizyonlar sanat galerilerinde yayınlar yapıyordu. Bu durum günümüzde azaldı. Son yıllarda neredeyse unutulduk diyebilirim. Bu sebeple Türkiye’de sanatın ilerlemesi gittikçe zorlaşıyor. Sanat evrensel bir kavramdır. Baktığımızda bugün sadece Paris’te üç bine yakın galeri yer alıyor. Aynı şekilde İstanbul’daki galeri sayısına baktığımızda tablonun ne kadar acı olduğunu görüyoruz. Eskiye göre teknolojinin çok hızlı gelişmesine rağmen, çağdaş sanat ona eş değer olarak yavaşladı. Çevremizde yine resimlere talep oluyor ama iyi bir sergi açılmadığı sürece sanatseverler her zaman resimlere ulaşamıyor. Bu günleri sanatçılar olarak zorluklara direnerek ve üreterek atlatacağımıza inanıyorum.”
“RESİM YAPMAK BİR SERÜVEN”
“İnsanlar yeniliğe ve sanata her zaman açık ama önemli olan bu sanatsal faaliyetlerin daha geniş kitlelere basın yoluyla ulaşabilmesidir.” diyen ressam Süha Başaran, “Günümüzde çok yetenekli, pırlanta gibi genç ressamlar var ama sergi açmak istediklerinde çoğu galerici burun kıvırıyor. Onlar da sanatını sergileyecekleri imkânlara maalesef tek başına ulaşamıyor. Galiba bu durum Türkiye’de sanatçının kaderi haline geldi.” diyor ve resim yapmanın, duyguları ifade etmenin en güzel yollarından biri olduğunun altını çiziyor: “Çizerken genelde figüratif bir çalışma sergiliyorum. Eserlerimde daha çok kadını varoluşun temel nedeni olarak çiziyorum. Resimde her rengin farklı bir anlamı vardır. Örneğin kırmızı canlılık, hayat, yaşam sevincini aktarıyor. Diğer tonlar sizi her zaman farklı bir anlama taşır. Biraz da rengi resmin içerisinde nerede kullandığınıza bağlı. Ressam olarak bazı eserleri kafanızda kurgulasanız da çoğu zaman o anda yaşadığınız duyguyu tuvale aktarırsınız. Resim çizmek bir serüvendir, renkler sizi mutlaka bir yere götürür. Bir sanatçı, yaşanmış veya yaşanmamış her konuyu tuvale aktarabilir. Önemli olan hayâl gücünüzün geniş olmasıdır. Çağdaş sanatta önemli olan renklerin size ne anlattığıdır.”