Uzak denizlerden gelen kadın sesleri; Sirene

Türkiye’nin ilk ve önemli çoksesli kadın korolarından Sirene; Almanya’daki koro yarışmasından 4 ödülle döndü. 20 yıldır yapılan ve Türkiye’nin ilk kez temsil edildiği yarışmada elde edilen bu başarılar sayesinde dünya koro sıralamasında Türkiye’nin yeri üst sıralara taşınmış oldu

16 Ağustos 2017 - 12:42

"Uzak denizlerden gelir sesimiz" mottosuyla yola çıkan ve adını Yunan mitolojisinin gizemli ve büyüleyici sesli yaratıkları "Sirenler"den alan "Sirene” korosu, konservatuvarlı kadın sanatçı ve mezunlardan oluşuyor. 14 kişilik acapella (enstrüman olarak insan sesinin kullanıldığı müzik türü) korosu Sirene, repertuvarında müzik tarihinin tüm dönemlerinden ve türlerinden eserler barındırıyor. Geçtiğimiz günlerde yurtdışında katıldığı ilk festivalden ödüllerle dönen Sirene’yi; İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Kompozisyon ve Orkestra Şefliği Ana Sanat Dalı Öğretim üyesi, koronun kurucu şefi Volkan Akkoç ile konuştuk.

  • Kadın korosu fikri nasıl oluştu?

2011’deki bir koro festivali için ülkemize Slovenya Ve Macaristan’dan gelen kadın korolarının tınılarından çok etkilenmiştim. Ertesi sene o Macaristan korosuyla da çalışınca, Türkiye’de bir kadın korosu kurma fikrim perçinlendi. 2014’te de Sirene’yi kurdum.

  • Böyle bir koro var mı başka?

Türk müziği söyleyen gruplar ve başka korolar var. Ancak 3 senedir süren, acapella söyleyen, böyle bir repertuvara sahip başka koro yok Türkiye'de.

  • Neler var peki bu repetuvarda?

Türk bestecilerin yazdığı eserler pek olmadığı için bu iş kolay değil. Hal böyle olunca benim yazmam ya da düzenlemem gerekiyor. Mesela  Adnan Saygun'un Duyuşlar diye 3 kadın sesi için yazdığı eseri yorumladık. Ayrıca Sarı Gelin, Divane Aşık, Leblebi Koydum Tasa gibi pek çok türkü düzenledim.  Sirene diye bir parça yazdım, sözleri de bana ait. Bunların yanı sıra tüm dünyadan farklı dillerde folklorik eserler söylüyoruz. Klasik repertuarımız da var elbette.

  • Sıradan bir müzik dinleyicisi olarak koro denilince aklıma emeklilerden oluşan Türk sanat müziği koroları geliyordu yakın zamana dek. Ama artık korolar dinamikleşti, gençleşti. Sizce bu sıçrama nasıl oldu?

Onun öyle olmasının nedeni bir arada şarkı söyleme kültürümüz fazla olmaması. Korolar devletten de pek destek görmüyor. İşler sivil toplum ya da sponsor aracılığıyla ilerliyor.

  • Sizin destek kaynağınız ne? Provalarınızı nerede yapıyorsunuz?

Biz, konservatuarda -yönetim değişinceye dek- provalarımızı yapıyorduk. Şimdi ise, mezunu olduğum Fevziye Mektepleri Vakfı Işık Lisesi bize kapılarını açtı. Bir de sponsorumuz var ki onun sayesinde Almanya’daki bu yarışmaya katılabildik.

  • Sirene, üniversite dışı koristlere açık mı?

Evet. Hatta Eylül’de bir odisyon açacağız. Ama genel olarak şöyle bir algı var; bizim koroda  eğitimli insanlar ağırlıkta olduğu için, insanlar katılmaya çekinebiliyor. O algıyı kırmak istiyoruz. Zaten bizde öğrenci ya da mezunlar haricinde, müzik eğitimi olmayan başka mesleklerde çalışan kişiler de var. Önemli olan sesin ve kulağın iyi olması ve koroya uyum sağlamak.

  • Az evvel birlikte şarkı söyleme kültürünün pek olmadığını söylediniz. Sizin provalar, konserler nasıl geçiyor? O kadar kişi birlikte çalışmak zor olmuyor mu?

Bu iş sevgi işi. Severek başlıyor, sonra konserler, ödüller, yurtışı festivalleri gibi  motivasyonlar oluyor.  Konser belli bir zaman aralığında eserleri sunmak oluyor dinleyicilere. O da çok değerli elbette ama En güzel vakit provalarda geçiyor aslında

  • Peki ya dinleyici sizin gibi yeni nesil korolara aşina mı?

Sizin gibi gazeteciler sayesinde olacak umarım. Biz tamamen bir acapella korosuyuz, hiç enstrüman yok. İnsan sesi çok büyüleyici. Tarihsel olarak da tüm enstrümanların çıkışı insan sesini taklit etmek üstüne kurulu. Dolayısıyla dinleyiciye özdeşlik kurma imkanı sağlıyor. Hele bir de kendi dilinde dinliyorsa bir şarkıyı… Örneğin ‘Uzun İnce Bir Yoldayım’ gibi çok bilinen bir eseri saf  insan sesinden duymak, dinleyicide ilgi uyandırıyor. Sadece bunun izleyiciye daha çok ulaşması lazım ki daha çok insan tanısın. Konserlerimizi kendi imkanımızla duyuruyoruz. Koro müziğiyle ilgili talep yaratılmalı.

ALMANYA’DAN ÖDÜLLER

  • Almanya'da aldığınız ödüllerden bahseder misiniz?

Wernigerode’de geçen ay yapılan, uluslararası saygınlığa sahip 10. Uluslararası Johannes Brahms Koro Yarışması’na katıldık. 20 yıldır her 2 yılda bir düzenlenen bu yarışmada Türkiye ilk kez temsil edildi. Etkinliğin açılış konserinde davetli 4 korodan biri olarak sahne aldık. “Eşit Sesli Oda Müziği” dalında Altın Madalya kazandık. Düzenlemelerini yaptığım “Uzun İnce Bir Yoldayım”, “Divane Aşık”, “Leblebi Koydum Tasa” ve “Sarı Gelin” türkülerimizden oluşan,  Korhan Başaran’ın koreografisi ile birleştirerek yarıştığımız “Folklor Kategorisi”nde de Altın Madalya aldık. Ayrıca jüri tarafından verilen iki özel ödüle de layık görüldük.   “Çağdaş Müzik Yorumlamada Üstün Başarı” ödülünü, bestelediğim Orhan Veli’nin “Bedava” şiirinin icrasıyla kazandık.  “En İyi Şef” ödülünü de 30 koro şefi arasından ben kazandım. Ayrıca önümüzdeki beş yıl içinde dünya çapında düzenlenen Dünya Koro Olimpiyatları’nda (World Choir Games) şampiyonlar klasmanında yarışmaya da hak kazandık.

  • Türkiye’yi müzikle tanıtıyor olmak nasıl hissettiriyor?

Türkiye’de hep kötü haberler duyuyoruz. Böyle ödüller almak, ülkemizi temsil etmek çok iyi oldu. Türkiye’nin agresif, sürekli bomba patlayan bir yer gibi düşülmesine karşı, sesimizi müzikle duyurmak hoş…

 ‘’Koro konseri ücretsiz olmaz’’

  • Kadıköy'de konser verdiniz değil mi?

Evet. Kadıköy dinleyicisini severiz. Mekan olarak da Yeldeğirmeni Sanat bir acapella için verimli bir yer. Yeri gelmişken şunu söylemek isterim;  ‘koro konserleri bedava yapılır’ gibi bir algı var ki ben buna son derecede karşıyım. Burada bir emek var, onun da bir karşılığı olmalı. Biz konserlerimizi (dayanışma, sosyal sorumluluk vb değilse) ücretli yapmaya çalışıyoruz.

Fotoğraflar: Memet Salıcı


ARŞİV