Yaşamı umuda uyarlama ustası GÜNGÖR GENCAY

Gazete Kadıköy olarak şair-yazar-yayıncı Güngör Gencay’a uzun ve bol üretimli yıllar diliyoruz.

12 Ocak 2012 - 13:43

Gazete Kadıköy olarak şair-yazar-yayıncı Güngör Gencay’a uzun ve bol üretimli yıllar diliyoruz. Arkadaşımız Kadir İncesu’nun Güngör Gencay ile bir süre önce yapmaya başladığı uzun söyleşiden kısa bir bölümü sizlerle paylaşıyoruz.

Şair, yazar, yayıncı Güngör Gencay’ın 60. sanat yılı nedeniyle Türkiye Yazarlar Sendikası tarafından “Emek Edebiyat” adıyla bir saygı gecesi düzenleniyor. Kadıköy Belediyesi Barış Manço Kültür Merkezinde 17 Ocak Salı günü saat 19:00’da başlayacak etkinlikte; Mustafa Köz, Cengiz Gündoğdu, Osman Bozkurt, Öner Yağcı ve Gülsüm Cengiz, Güngör Gencay’ı anlatacak. Gecede Mehmet Altun, Cansu Fırıncı, Cengiz Kılçer, Nalân Çelik ve C. Hakkı Zariç Güngör Gencay şiirleri yorumlayacaklar. Müzik bölümünde ise Özge Ünlü ile Vahap Ünlü sahne alacaklar. Gülsün Gökalp’in sunuculuğu üstleneceği gecede Kadir İncesu da slayt gösterisi sunacak. Gazete Kadıköy olarak Güngör Gencay’a uzun ve bol üretimli yıllar diliyoruz. Arkadaşımız Kadir İncesu’nun Güngör Gencay ile bir süre önce yapmaya başladığı uzun söyleşiden kısa bir bölümü sizlerle paylaşıyoruz.
 
-Bugüne kadar çocuklar için 43, büyükler için 26 (Antolojiler dâhil) kitabınız yayımlandı. Yazmak sizin için ne ifade ediyor?
Bana göre hayatın içinde her şeyin bir ihtiyaç karşılığı olarak yapılıyor olması gerekir. Karnınız acıktığı zaman yemek yersiniz. Tok olduğunuzda yerseniz, rahatsız olursunuz. Yetiştirdiğiniz sebze, meyve ve çiçeğin suya ve gübreye ihtiyacı vardır ama bunları ihtiyacından fazla verirseniz, ya çürütür ya kurutursunuz.
İçmeyen için, sigara hiçbir anlam ifade etmez. Ama tiryaki için ihtiyaçtır. Sanatı ihtiyaç haline getiren de büyük ölçüde dış dünyadır. Elbet, benim yaşamıma da ihtiyaç olarak girdi. Uğraşımın meyvelerini somutlaştıran yazmayı ise, maddi getiri düşünmeyen çiçek yetiştiriciliğine benzetiyorum. Ektiğiniz tohumu, bin bir özenle yetiştirip büyüteceksiniz ve sonunda size yalnızca övüncü kalacak. En azından benim için öyle.
-Şiirin yanında derlemeler, çocuk kitapları, deneme ve inceleme kitaplarınız da var. Hiç şiire haksızlık yaptığınızı düşündüğünüz oldu mu?
Doğrusunu söylemek gerekirse, düşünmedim. Çünkü çekilen fotoğraflar duygu ve akıl süzgecinden geçtikten sonra, kimi şiir, kimi de öykü potasına giriyor. Orada ifadesini ve biçimini buluyor. Aynı dilin kullanılmasına karşın, anlatımda farklılıklar oluşuyor. Örneğin; şiir fazla sözcük ve ayrıntılı anlatım kabul etmez. Oysaki öykü ya da romanda yarattığınız karakterleri ve ilişkilerini açmak, belki de uzun uzun anlatmak zorundasınız. Peki, bunlar şiirde de yapılamaz mı diye sorabilirsiniz. Elbette yapılabilir. Nâzım Hikmet’in “Memleketimden İnsan Manzaraları” bunun güzel örneklerinden biridir.
-Hem yetişkinler hem de çocuklar için yapıtlar veriyorsunuz. Hangisi daha önemli sizin için? Çocuklar için yazmanızda “Bugün bize yetmez” düşüncesi mi etkili oldu?
İkisi arasında bir önem sıralaması yapmayı hiç düşünmedim. İkisi de önemli benim için. Çünkü ikisinde de doğru bildiklerimi hayattan ve gerçeklikten koparmadan yazmaya çalışıyorum. Bu yöntemin, herkesin hoşuna gitmesini beklemek, hayalcilik olur. Despot bir baba, özgürlük isteyen bir çocuğu konu alan öyküyü, kendi çocuğuna okutmak istemez. Bu ve buna benzer çelişkiler toplumun değişik katmanlarında yaşayan insanlar arasında yaşanıyor. Ama bana göre en önemli şey, çocuğun duyarlık ve sorumluluk kazanmasının yolunu açmak. Bu bağlamda “Bugün Bize Yetmez” saptamasının, son dönemde çocuklara ilişkin yazdığım kitapların ana fikri olduğunu söyleyebilirim. Çünkü bugünün kendilerine yetmemesi durumunda, yarının güzellik kapılarını açabileceklerine inanıyorum.
-Aklıma ilk gelen Güngör Gençay şiiri “Barış Eylemcisi Rachel” şiiri… O şiiri hangi duygularla yazdınız?
Bilindiği gibi Rachel, Irak’ı işgal eden ABD askerlerinin bir evi yıkma girişimini engellemek isteyen ve tankın paletleri arasında can veren, sorumluluk duygusunu yitirmemiş bir ABD vatandaşı. Yaşadığı bu olay beni çok etkiledi ve Rachel’e hayran oldum. Hayran olmakla kalsaydı, belki bu şiiri yazamazdım. Kendimi Rachel’e ve onun gibi barış eylemcilerine karşı borçlu hissettim.
-Gerçek Sanat Yayınevi aynı zamanda dostlarınızla da buluşma yeriniz… Arkadaşlığı “Bir koro içinde tek ses olmak” olarak tanımlayan Güngör Gençay’ın Gerçek Sanat Yayınlarına yolu düşen dostlarını da sormak istiyorum. Yayınevinin her duvarındaki fotoğraflarda, bugün bir kısmı hayatta olmayan dostlarınız da yer alıyor. Kimler geldi kimler geçti yayınevinden?
Gerçek Sanat yayınlarında bugüne kadar 127 yazar ve şairin eserleri yayınlandı. Yalnızca bu adları saymak bile sayfalar tutar. Kaldı ki, benim çevrem, bu arkadaşlarla sınırlı değil. Partilerden, derneklerden, çeşitli iş kollarında çalışanlardan değişik yaşlarda birçok arkadaşım var. Söylemiş olduğun gibi bunların arasında yaşamını yitirmiş olanlar da bulunuyor. Böyle bir durumda bazı adları belirtmem, en azından ayrımcılık yapmak geliyor bana. Birinin adını unutmam, derinden ve unutamayacağım üzüntüler çekmeme neden olur. Çünkü hepsi de sevgi ve saygıdeğer arkadaşlar. Böyle bir bilgiye özel merakı olanlar, fakirhanemize gelip çay içerlerken bu meraklarını giderebilirler. Bunun ötesinde yapacağım iş, benimle zaman ortaklığı, düşünce alışverişi yapmış ve halen yapmakta olan tüm arkadaşlarıma ve dostlarıma teşekkür etmek kalıyor.
 
 
Röportaj ve Fotoğraflar: Kadir İNCESU

ARŞİV