Yeni Nesil Dahiler: Geekler

Star Wars’ın muhteşem dönüşünün şerefine, birçoğumuzun haberinin dahi olmadığı “geek kültürü” üzerine konuştuk

17 Aralık 2015 - 16:48
Eylül BİROL
Çoğunuz onları “bilgisayar başında ömür çürüten gençler” olarak biliyor. Bunları söyleyenler kendilerine “geek” diyen “çağın zeki çocuklarını” aslında hiç tanımıyor. Geekyapar sitesinin kurucuları ile geekliği, Star Wars’ı, Gezi’yi, asosyalliği, gündemden düşmeyen gollüm’ü hatta kendini Pikaçu sanıp balkondan atlayan çocuğu bile konuştuk.

Çok klasik ama kendinizi tanıtmanızı isteyeceğim
Can: Ben Can Türkdoğan. Ondan sonracığıma işte Galileo Galilei İtalyan Lisesi ve Sabancı Üniversitesi Kültürel Çalışmalar mezunuyum. Bir süre dijital pazarlama dünyalarında çalıştıktan sonra sıkıntı bastı ve hakikaten geek konulara olan merakımdan dolayı geekyapar’da video dünyalarına hızlı bir giriş yaptım.
Yiğitcan: Ben de Yiğitcan. 16 yaşımdan beri yazarlık yapıyorum. Başka da bir iş yapmadım hayatım boyunca. Geekyapar’ın da kuruluşundan itibaren varım. Beraber büyüttük sıfırdan itibaren. Bana heyecan verici geliyordu açıkçası kendi mecramın olması. Kimsenin bana “abi şunu yaz”, “abi bunu yaz”, “abi şimdi io9’da şöyle bir içerik girmiş onu çevirebilir misin” falan dememesi… Oradan öyle başladık güzel de gidiyor.

İyi tamam da “geek” nedir arkadaşlar?
Yiğitcan: Geek dediğin, bir şeyleri merakla tutkuyla eşeleyen, deşen, arkasındaki şeyleri arayan, sadece yüzeysel olanla yetinmeyen kişi demek. Bu bir şeyler dediğim de herhangi bir şey olabilir. Mesela spor da olabilir yemek de olabilir, sinema, çizgi roman, mimari hatta marangozluk da olabilir. Mesele burada sadece herhangi bir şeyi çok tutkuyla, merakla tüketip onun ardına inmeye çalışan olmak. Kitabını karıştıran, wiki’sine bakan, ansiklopedisini arayan, yani hakkaten böyle bir tutkuyla işlere tutunan herkese geek diyebilirsin.
Can: Ve bundan keyif alan tabii...
 
ANNE BODRUMUNDAN HAYATA

Peki nerden çıkmış bu geek?
 Yiğitcan: Aslında tabir olarak çok alakasız. İngilizcesi nereden geliyordu… Tam da yalan da konuşmayayım ama alakasız bir şey. Çünkü inek yavrusu gibi bir şey canlandı şimdi gözümde.
Can: Ben onu bilmiyorum yani. Bilmediğimiz konularda da konuşmuyoruz (Gülüyor)
Yiğitcan: Ama belli bir noktadan sonra özellikle 80’lerde böyle odasına kapalı evine kapalı anasının bodrumunda yaşayan gözlüklü şişman Amerikan sosyal problemleri olan gencine söylenen bir laf olmuş. Bu lafın kültürel olarak malolması 2000’lerle beraber. 2000’lerle beraber artık eskiden hakkaten annesinin bodrumunda Dungeons and Dragons (Zindanlar ve Ejderhalar) oynayıp sokağa çıktığı zaman “Bu güneş de ne, ben bunu beğenmedim” diyen tipler film çekmeye başlayınca, onlar böyle Christopher Nolan olup Batman Begins çekmeye başlayınca ana akım kültüre sızıyor. Oraya sızdıktan sonra artık geek eskisi gibi olmaktan çıkıyor.
Can: Bunu sadece film yönetenler, bir şeyler yazan çizenlerin de ötesinde de düşünmek lazım. Yeni nesil büyüyen hayvani internet şirketlerinin çoğunun başındakiler de genelde geek adamlardır. Yani eski cool duruşlu, durmadan jilet gibi giyinen “iş adamı” imajı biraz daha aslında geek “iş adamı”na doğru kaymaya başladı. Dünya buraya doğru zaten yöneliyor diye düşünüyoruz.
Yiğitcan: Bir de o da şöyle bir detay da var. Hakikaten Michael Douglas’ın Wallstreet filmindeki gibi böyle arkaya doğru saçları, anladın mı, böyle hani takım elbise… Boş zamanda kokain çekiyor falan böyle… O tip 80’ler tipinin ölmesinin sebebi de bütün ticari kurumlar hatta sinemacılar fark etti ki bir işi yaparsa en iyi geek yapar. Tutkuyla bir şeye bağlı olması lazım, bilgiye sahip olması… Geeklerin başarılı olduğu üst üste kanıtlandıktan sonra, bundan kastım da yani, teknoloji sektöründe Bill Gates aldı bilgisini çok farklı bir konuda çok tutkulu bir adım atarak Windows diye bir şey yaptı ve dünya değişti.
Can: İşletim sistemi geek’i diyebiliriz kendisine, yazılım geek’i… Adam işin her noktasına dahil olup bilmek istiyor. Tamam, şimdi inanılmaz büyük ama işin başlarında tamamen kendi tutkusuyla, evinde falan başladığı işi devam ettirdi.
Yiğitcan: Apple da öyle… İki tane geek adamın garajında birbirinden gaza gelerek kurduğu bir şirket Apple. “Abi biz yapabiliriz” diye diye, birbiriyle kapışa kapışa, bağrışa bağrışa kurdukları bir şirket.
 
“A’DAN B’YE GİDEN HİKAYELER İLGİSİNİ ÇEKMEZ”
Niye bu kadar bilim kurgu, çizgi roman… Bunlar üzerine yoğunlaşmış ve öyle algılanan bir hale gelmiş peki?

 Yiğitcan: Bence şöyle bir durum var. Geek bir karakter tipi bence. Belli konuların geek karakteri daha çok çektiği ortada. Genelde baktığında, çizgi roman evrenlerinde her şey birbirine bağlıdır. 60 sene geriye gider, çok derin bir mitolojisi vardır, çok derin bir tarihi vardır. Bilim kurgular da öyledir. Genelde geek’in ilgisini, A noktasından B noktasına giden hikayeler çekmez. İster ki A noktasının bir de gerisinde -A olsun, B’den sonra +B’de ne olacağını anlatan bazı imalar olsun, A ile B’nin arasını biri A.5 ile doldursun. Mesela bir grunge romanından ziyade Game of Thrones daha çok ilgisini çeker geek’in. Çünkü Game of Thrones’un kocaman bir evreni var.
Geeklik ne kadar yaygın sizce?
Yiğitcan: Geekliğin üzerindeki sosyal stigma kalktı ve daha da yaygınlaşıyor. Biz mesela şeyi fark ettik. Yayınlanan her mecranın kendi okuruna taktığı bir lakap olur ya biz ilk başta onu “sevgili geekyaparlar” diye yapmaya başlıyorduk markalaştıralım diye. Baktık ki kendilerine geek diyorlar. O zaman “tamam” dedik bu tabiri kendilerine mal etmişler çoktan ve bunda “okey”ler. Bir de insanlar başka şeylerin de geek i olabileceğini de tespit ettiler. Bunu da duymaya başladık sağda solda. “Abi ben star wars konusunda çok geek’im”. Ya da işte “Abi ben fitnes konusunda geekim” gibisinden.
 
TÜRKİYE’DE GEEK ÜRETİMİ
Sizin nasıl aklınıza geldi siteyi açmak?
Can: Ben sadece tanık olarak biliyorum. Kuruluş sürecini arkadaşlarım oldukları için biliyorum. Ben daha sonradan dahil oldum
Yiğitcan: Ben aşağı yukarı kuruluştan beri ordayım. Kısa bir süre sonra dahil oldum. Bizim üç tane derdimiz var. Birincisi biz bu muhabbetleri kendi aramızda yapıyoruz. Bu muhabbetleri yapacak arkadaş bulmanın zorluğunun da farkındayız. Biz arkadaştık, konuşuyorduk ama Afyon’daki bir çocuk bu kadar rahat bulamıyor konuşacak insan... Geek bir insanın konuşacak geek bir insana ihtiyacı vardır, konu ne olursa olsun. Biz de kendi geek’i olduğumuz konularda bunu online şekilde yapalım, milletin de geek arkadaşı olalım istedik. İkincisi bu konularda gerçekten kaliteli orijinal içerik üreten bir mecra yoktu. Biz de “terzi kendi söküğünü dikebilir aslında” diye çıktık yola… Bir de üçüncüsü Türkiye’de geek üretiminin de artmasını istiyoruz. Destek olalım. Mesela bağımsız oyun geliştiricileri gibi…

Türkiye’deki geek üretimi derken?
Yiğitcan: Mesela çizgi roman basıp yayınlayanlar var. Devrim Kunter’in Seyfettin Efendi serisi bayağıdır devam ediyor. Türkiye’de çizgi romanları türkçeleştirip yayınlayanlar var. Türkiye’de oyun üretimi var. ODTÜ’deki ATOM, Bahçeşehir Üniversitesi’nde oluşumlar var.   Nowhere Studios var –adını unutsam Burak bizi öldürürdü bu arada- yine ODTÜ’de konuşlanmış TaleWorlds var. Mount and Blade ile uluslararası başarı elde ettiler. Ama bunlar çok sınırlı. Bunlar artarsa geek insanın sayısı da artar Türkiye’de. Çünkü belli bir kültürel bariyer var. Bu sadece dille alakalı da değil. Mount and blade’in Türkiye’nin en başarılı oyunu olması tesadüf değil sonuçta at ve kılıç. Türkiye insanıyla rahat bağlantı kurabilecek bir şey.
Can: Ama Türkiye’dekiler dışında da çok fazla oyuncu var.
Yiğitcan: Bunlar büyüdükçe artacak. Çünkü ortalama Türkiyeli bir insanın Batman ile bağlantı kurması belli başlı kültürel şeylere alışması ile meydana geliyor. Çünkü ne olursa olsun Batman bir Amerikan süper kahramanı. Amerikan karakteri, Amerikan hikayeleri anlatıyor. Bugün çizgi romanların listesini alt alta koysak illa bir yere Watchmen koyarız, Preacher koyarız. Bunların hepsi çok Amerikan kültürüne bağlı işler. Türkiye kültürüne bağlı geek üretimi arttıkça geek tüketimi de artacak. Yani çok bariz bir şey.  Kültürel bağlantı oluşması tüketimi artırır dolayısıyla artması taraftarıyız.
 
HEM POPÜLER HEM ALTERNATİF    
Hazır konusu gelmişken… Genelde gençlerin oluşturduğu alt kültürler daha alternatif oluyor. Ama sanki geek daha popüler kültürden faydalanıp beslenen bir şey. Bu hoşunuza gidiyor mu?
Can: Tabii ki gidiyor. Dünyalar kadar çizgi roman filmi izliyoruz çok mutluyuz. Geeklik hakikaten niş bir konuyken, son 10-15 yıldır çizgi roman filmleri ve bilim kurgu filmlerinin de aslında en çok izlenen Hollywood filmleri olmasıyla ilgili bir şey bizce bu. Bunun ana akım bir şey olduğuna inanıyoruz. İnsanlar Türkiye’de hala bunu görmekte çok zorlanıyorlar. O yüzden bunun ana akım bir şey olduğunu da olabildiğince bağırmaya çalışıyoruz.
Yiğitcan: Öyle yani bir de şöyle bir sıkıntı var. Popüler kültürden tabii ki besleniyoruz biz çünkü geeklik tutkulu tüketim üzerine kurulu. Tutkulu tüketimi üretime dönüştürmekle ilgili bir şey. Şimdi popüler kültür en büyük kaynaklarından bir tanesi. Ama şöyle bir durum da var. İşin içine tutku girince biraz gurur da giriyor gurur girince şunu çok gördüm geek insanda… Çok bilinen şeylerden biraz tenzih etmeye başlıyor. Yani “Game of thrones kitapları iyiydi de dizi bozdu” oluyor. Dolayısıyla geek’in öyle paradoksu da var ana akımlaştıkça bir kesim de köşeye çekiliyor. Ama bir yandan nişi de arzu nesnesi hali ne getirebiliyor. Mesela Guardians of the Galaxy filmini izledin mi?
Evet, yeni çıktı
Yiğitcan: Mesela Guardians of the Galaxy sıkı Marvel hayranı değilsen bilmediğin bir şeydi. Kimse bilmezdi. Çok satan bir çizgi roman olmadı. Ama bir anda çok popüler oldu. Oradan bir şey çıkınca insanlar bir sonraki Guardians of the Galaxy nereden gelecek bilmek istiyorlar. Niş olmanın da underground olmanın da bir kıymeti olmaya başladı. Biz mesela şeyi çok görüyoruz. Yüzde yüz eminim mesela Jessica Jones diye bir dizi çıktı geçenlerde… Jessica Jones 2008’de çıkmış olsaydı, bizim bir sitemiz olsaydı o zaman altına şöyle yorumlar gelmezdi. “Abi Jessica Jones çizgi romandan şöyle değiştirmişler, şöyle yapmışlar” çünkü onu kimse okumadı ve Marvel’da da çok popüler bir kahraman değil. Ama 2015te çıktı ve insanlar bir sonrakini istiyorlar o yüzden herkes Jessica Jones okudu.”
 
“MARTIN SCORSESE’Yİ ALLAH KORUSUN!”
Peki ama misal son Hobbit... Çok eleştirildi. Ticari kaygı girince araya, bir yandan da böyle durumlar ortaya çıkıyor.
Can: Peter Jackson’ın ayıbı (gülüyor)
Yiğitcan: Ayılığı!
Suç onun mu sadece?
Yiğitcan: Eleştirilmesi mi diyorsun?
Hayır kalitesizliği…
Can: Kalitesiz tabii çöp gibi film çıktı. Ticari kaygıdan dolayı kitabı uzattılar 3 filme yaymak için.
Yiğitcan: Evet ama bu zaten herhangi bir pazar enflasyonu olduktan sonra oluşabilecek bir durum. Şöyle diyeyim mesela Game of Thrones varken okey, fantastik dizi yoktu. Game of Thrones ile beraber 25 tane fantastik dizi çakması var ama 15’i kötü. Bunla ilgili yapacak bir şey yok. Bir formül tutunca popüler kültür onu kapsamaya başlıyor.
Sizi rahatsız etmiyor mu?
 Yiğitcan: Beni rahatsız etmiyor çünkü olacak bir şey. Enflasyon geçtikten sonra kişilerin kalıcı olacağını bildiğim için, kalite kalıcı olmaya devam edecek. Şöyle bir şey var Martin Scorsese benim tanıdığım en büyük sinema geek’i adam. Ve bu adam film çekmeye devam edecek vefat edene kadar. Allah korusun! Ama Cassino ve Good Fellas’ın arkasından elli tane Martin Scorsese olmaya çalışan adam çıkmıştır. 25 tane mafya filmi çekildi ardından. Ama Scorsese film çekmeye devam etti edecek. Varsın enflasyondan birkaç tane gerizekalıya iş çıksın ondan sıkıntı yok.
 
V FOR VILDAN TEYZE
Asosyal misiniz?
Yiğitcan: Hiç!
Can: Değiliz. Ben asosyal olduğumu düşünmüyorum.
Geek deyince akıllara asosyal, “bilgisayar başında çürüyen gençlik” imgesi geliyor. “bir kuşak nereye gidiyor” lafları var ya… Bunun yıkıldığını düşünüyor musunuz?
Yiğitcan: Şöyle bir sıkıntı vardı eskiden. Bilgisayar başında vakit geçirmek biraz solo bir aktiviteydi. Ya kod yazıyordun ya okuyordun ya oyun oynuyordun ama tektin. Şimdi değil çünkü bilgisayar başında sen milyonlarca kişiyle bağlantı kuruyorsun. Ya kod yazıyordun ya okuyordun ya oyun oynuyordun ama soloydun şimdi değil çünkü bilgisayar başında sen milyonlarca kişiyle bağlantı kuruyorsun. Aynı youtube videosuna giriyorsun, aynı kedi gif ine gülüyorsun, aynı şeye like atıyorsun. Aynı bloğa yazıyorsun, ortak bir zemin var artık. Bunu sağlayanlar da geekler bu arada. Bugün hepimizin daha fazla sosyal olmasını sağlayan insanlar da kendi tutkularının peşinden gidip kendi bilgilerini meraklarını eşelemelerini bir şeye döken insanlar.
Can: Ki bunun en iyi örneği de Gezi değil mi zaten? Hayatta evinden çıkmayıp bilgisayar oynayanların hepsini sokakta gördük yani.
Yiğitcan: Ama çünkü öyle. Gezi’de çok net bir geek imzası da vardı zaten. Yani baktığın zaman duvarlarda GTA’daki polis götürme şifresini yazanlar, Isengard’a benzetenler, Gezi’nin kahramanlarını “Yenilmezler” diye böyle paylaşanlar…
Can: Darth Vader gezdi ya!
Yiğitcan: V for Vildan teyze vardı mesela…
O zaman söylenenin aksine apolitik değilsiniz? Bir de hayattan elini ayağını çekmiş, gerçeklerin farkında olmayan algısı da var geekler üzerinde…
Yiğitcan: Hiç değil. Katılmıyorum. Bizim sitede bir yazı var. Ben ODTÜ Uluslarası İlişkiler okudum. Normalde işe yarayan bir diploma değil ama yaradığı şeylerden bir tanesi siyasi konularda gevezelik edebiliyorsun ve ben bu konularda kendimi tutamıyorum. Bu konunun geek’i hissediyorum. Biz siyasetle ilgili şeyler yazdıktan sonra “siz geek sitesi değil misiniz siyasetle ne işiniz var” dendi. Bunun üzerine ben “Geek siyasetten ne anlar? Sizden çok orası kesin” diye bir yazı yazdım. Bu yazının temel argümanı da şu: Yıllardır geek işi olarak yapılan işlerin inanılmaz bir siyasi dokusu var. bunun Huxley’nin yazdığı cesur yeni dünyadan tutun, Dune’a kadar hatta Star Wars’a kadar, siyasi dokusu çok yüksek her zaman. Game of thrones öyle mesela. Siyaset geekin uzak olduğu bir alan değil olmayacak. Çünkü tutku geek in en büyük kelimelerinden bir tanesi, tutku beraberinde bir gurur getirir dedim hassasiyet de getirir. Belli bir hassasiyete sahip olan insanlarında bazı şeylere sessiz kalması mümkün değil. Bunu yine gezide gördük bu arada. Yani gezide başı çeken kitle o tutkuya sahip olan insanlardı. Geekler de öyle diye düşünüyorum.
 
SORUN NE PİKAÇUDA NE CERONİMODA…
Peki kendini Pikaçu sanıp balkondan atlayan çocuktan bu yana bağımlılık ilişkisini tartışırsak… Tutkunun kendisinin bağımlılık yaratınca neler oluyor?
Yiğitcan: Bağımlılığı kendinde yanlış olan bir şeyleri düzeltmek için, kendine ilaç gibi basmak için kullanıyorsan tamam, sen bağımlısın. İkincisi de senin hayatına zarar vermeye başladıysa o süreç bağımlılık. Onun dışında bir şeyi çok yapmak bağımlılık değil. Yani pikaçu meselesinden sonra da özellikle video oyunları ekseninde çok konuşuldu bu. Sonrasında şiddete maruz bırakıyor falan. Çok saçma sapan kelimeler edildi dünyada ve memlekette.
Can: Bu arada Kurtlar Vadisi izleyip kendini bıçaklayanların da bundan çok farklı olduğunu düşünmüyorum.
Yiğitcan: Oradaki problem pikaçu değil. Pikaçu zannedip kendisini atması, bunların hepsi başka problemlere işaret ediyor. Pikaçu demeyebilirdi Ceronimo diye de atlayabilirdi. Hani “Ben Road Runner’ım” da diyebilirdi. “Ben Polat Alemdar’ım ona bir şey olmuyor” da diyebilirdi. Fark etmez orada başka bir problem yatıyor. Onu pikaçuya bağlamak sorunu geçiştirmek oluyor. Her şeye bağımlı olabilirsin bu hayatta. Kahve de çay da spor da olabilir. Hayatına zarar vermiyorsa bir şeyi çok yapmakta zarar yok.
 
DİZİ YORUMU İZLİYORLAR
Sizin sitenizi takip eden ortalama yaş aralığı nedir?
Yiğitcan: 16-45 bizim
16-45?! Ortası yok mu bunun?
Can: Görece eşit. 18-24 biraz daha fazla.
Yiğitcan: 13-16 da var. O biraz daha az ama 16-45 biraz daha eşit dağılıyor.
Ağırlıklı olarak ne ilgilerini çekiyor?
Yiğitcan: Çok farklı. Ağırlıklı olarak iyi yazılmış makaleler ilgilerini çekiyor. Konusu çok fark etmiyor. Siyaset de spor da lego da olabilir. Ama diziler bir tık daha önde.
Can: Ve düzenli takip ediliyor
Bunlarla ilgili siz videolar da çekiyorsunuz youtube’da. İzleniyor mu onlar? Şunu gördüm. Bir dizinin 3. Sezon 2. Bölümüyle ilgili konuşuyorsunuz. Belki de 1 saat… İnsanlar ne diyor?
Yiğitcan: 1,5 saat çekin diyorlar. Biz de ilk video yaptığımızda millet çok izlemez diye 8 dakika koyduk altına fırtına kopardılar” 8 dakika ne abi 20 dakika” dediler ve yaptık “Abi yarım saat” dediler. Çünkü diğer yorumlardan öğreniyoruz ki millet muhabbet edecek insan istiyor. “Abi çayımı kahvemi alıp başınıza oturuyorum sizle muhabbet ediyormuş gibi hissediyorum” diyor.
Can: Çok güzel bir his. Bunu yapıyor olmak beni inanılmaz tatmin ediyor. Ben de hayatımın bir noktasında çevremde konuşacak insan olmadığı için büyük sıkıntısını çektiğim günler oldu. Eve gelince konuşacak insanlar vardı ama işte yoktu. İnsanın içine oturuyor. Dizileri izleyip de etrafında hiç konuşacak kimse olmayan insnalar için iyi şeyler yaptığımıza inanıyorum.
Yiğitcan: Muhabbet videolarımızdan çok orijinal içeriklerimiz daha çok ilgi çekiyor. Skeçler vs. onu geliştirmeye çalışıyoruz.
 
“KIZLARA PRENSES SATIYORUZ DEDİLER”
Site yöneticileri 4 kişiyiz demiştin. 4 tane erkek misiniz?
Can: Evet

Niye kadın yok?
Yiğitcan: Açıkçası kadın yazarlar olmasını istiyoruz.
Can: Destek olan kadın yazarlarımız oluyor.

Dışlıyor musunuz yoksa?
Can: Aman canım hiç…
Yiğitcan: Dışlamaktan ziyade pozitif ayrımcılık olsa yapacağız açıkçası. Çok gurur duyduğumuz bir istatistiktir. Bizim sitemizin okuyucu oranları yüzde 55 erkek, 45 kadın. Bunu ben dünyada söyleyebilecek bir geek sitesi olduğuna inanmıyorum. 4 erkek olmamızın sebebi 4 arkadaşız o yüzden. İlerde video kanalında bizim tiyatrocu bir arkadaşımız daha var yavaş yavaş o olmasını istiyoruz.

Geeklik kültürü de uzaktan çok “erkek” gözüküyor, öyle değil mi?
Yiğitcan: Maalesef öyle. Ben ondan da rahatsızım. Mesela örnek, sitede de yazmıştık. Avengers’ın oyuncakları çıkıyor. Kaptan America var, Iron Man var farklı farklı kostümlerde zırhlarda… Kadın karakter Black Widow’un yok. Çünkü Marvel’ın sahibi Disney. Aktif bir şekilde bu sorulduğu zaman şöyle diyor: “Biz zaten kızlara prenses satıyoruz!” Biz bundan dev rahatsızız. Bunu değiştirmenin yolunun da ana akım Hollywood’dan değil, yine geeklikten geçtiğini düşünüyorum. Neden daha fazla kadın kahraman yok deyince insanlar, yavaş yavaş Interstaller gibi Agent Carter dizisi gibi Jessica Jones gibi kadın merkezli kadın hikayesi anlatan şeyler görmeye başlıyoruz. Bu yukarıdan aşağı etkisi hissedilebilecek bir şey. Kadın merkezli geek işleri yapılmaya başlandıkça olacak. Bu arada popüler kültürü üreten beyaz erkekler… Sadece kadınla ilgili bir mesele de değil. Azınlıklarla ilgili de problem var. Beyaz erkekler, beyaz erkek yönetmenlerle, beyaz erkek hikayeleri anlatmaya devam edecekler. Ama kadın olunca ve baskı gelince Agent Carter dizisini yapan iki tane kadın. Jessica jones başını çeken Melissa Rosenberg. Böyle olunca onlar iş bulmaya tecrübe kazanmaya başlıyor.
Can: bu arada benim en sevdiğim feminist naratif de Avatar Leggend of Korra’dır. Onu da söylemiş olayım.
 
“GOLLUM DEĞİL SMEAGOL”
Gelgelim Gollum’a…
Yiğitcan: Bize bilirkişi olarak danışılmadığı için çok rahatsızız (!)
Can: en son Peter Jackson’ın lafı vardı. O Gollum değil Smeagol diye.
Yiğitcan: Doğru diyor. Peter Jackson doğru yerden yakalamış. Milletin de diline pelesenk oldu

Siz ne düşünüyorsunuz?
 Yiğitcan: Abesle iştigal…
Can: Komik yani. Gülüyoruz. Adam için tabii ki aşırı üzülüyorum da yine de bayağı kara komedi.
Yiğitcan: Bizim en inandığımız şeylerden bir tanesi- ki bayağı da tepki geldi. Charlie Hebdo saldırısından sonra baya canımız sıkıldı. Doğu Türkistan’da insanlar ölürken neden Charlie Hebdoya üzüldünüz gibi. Tamam ben mecrayım. İfade işi yapıyorum. İfade ettiği için öldürülen insanlar benim kanıma daha çok dokunuyor. Tamam senin kanına da o dokunuyorsa sen doğu Türkistan’la ilgili bir yazı yaz ben Charlie Hebdo ile ilgili. Birbirimizi iptal etmiyoruz. Dolayısıyla bu ifade meseleleri bizim daha çok kanımıza dokunuyor. Bir insan sadece gollüm ile cumhurbaşkanının fotoğrafını yan yana koydu diye ceza alabildiği bir ülkede yaşamak da bizim canımızı elbette sıkılıyor. Bir de bunları detaylı yazınca üstümüze doğru bir “kayyum” geliyor tabii… (gülüyor)
 
“CEM YILMAZ GEEKTİR”
Peki bir de Türkiye’de çekilmiş filmler var. Örneğin Harry Potter benzeri bir film çekildi. Epey şok ediciydi. Neden?
Can: Ben de izleyince “neden” diye sordum. Çok aceleye getirilmiş özensiz film çekiliyor Türkiye’de. Özenerek yapılması gereken bir iş olduğuna inanıyorum bunun. Türkçeleştirilmesinde yerelleştirilmesinde sıkıntı yok ama bu kadar kalitesiz aceleye getirilmiş uyduruk olunca kimsenin izleyesi dahi gelmiyor. Gişe rakamları da gösteriyor. İnsanlar da yemiyor.
Yiğitcan: ben Türkiye’de dizi ve sinema sektöründe iyi işlerin de yapıldığını düşünüyorum. Mesela Onur Ünlü, Cem Yılmaz, Serdar Akar’ın yaptığı işler kenara koyulmalı.
Can: Cem Yılmaz’ın da süper bir geek olduğuna inanıyorum ben bu arda.
Yiğitcan: Öyle.
Can: Son çıkan filmlerin bir kısmı beğeniliyor bir kısmı beğenilmiyor ama ben beğeniyorum çünkü hakikaten tutkuyla sevdiği için film çekiyor. Hokkabaz keza tamamen öyle bir film. Kendi içine sinen bir hikaye anlattı ve etkileyiciydi.
Yiğitcan: bir de Gora’nın Türkiye sınırları dahilinden çıkmış en iyi bilim kurgu filmi olduğunu düşünüyorum. Bu arada gerçi çok bir yarışma yok bu alanda Türkiye’de. Dünyayı kurtaran adamın oğlu var diğer tarafta (gülüyor) Bir Rus bilim kurgu filmi olursa Tartakovsky’nin Soloris’ı gibi olur. İntrospektif olur, karakterler içe bakar,Dostoyevski karakterleri gibi kendini sorgular sorgular dururlar. Hint bir bilim kurgu filmi olursa uzayın ortasında dans etmeye başlarlar. Türkiye olunca da komedi oluyor. En iyi yaptığımız şey mizah çünkü. Bilim kurguya monte edeceksen de mizahla yapacaksın.

E Sadri Alışık?
Yiğitcan: Turist Ömer Uzay Yolunda zaten o da bu arada muhteşem ama parodi. Ama süperdi. İlginç de bir bilgi vereyim. Star Trek’in diziden uyarlaması. İlk uzay yolu filmidir. Sinema filmi çekilene kadar Sadri Alışık araya golü atmış yani.

MINECRAFT KUŞAĞI GELİYOR
Cuma günleri hiç Kadıköy’de playstation internet kafelere gitmeyi denediniz mi? Tıklım tıklım 10’lu yaşlardaki çocuklarla dolu. Yeni bir kuşak geliyor. Geleceğin geekleri o arkadaşlar mı?
Yiğitcan: Evet ama sadece onlar da değil evinde minecraft oynayanlar da…
Can: Daha da küçük. Onlar zaten acayip. Daha okuma yazma bilmeden ipad le gezen bir çocuk kitle var yani. Bunlar geldikleri zaman bizi de ezip geçecekler.

Acaba daha mı yüzeysel olacak?
Yiğitcan: Şu an Türkiye’de 8-14 arasının en çok oynadığı oyunlar Minecraft, league of legends gibi oyunlar. Bunların inanılmaz bir veri tabanı var. Tartışmaları internette taktikleri bilgileri… Minecraft’a saran bir çocuğun geek olmamak gibi bir opsiyonu yok. Eğer oynamıyorsa bile izliyor. Okuyor. Tartışıyor. Öyle bir şey. Kule yapmak istiyorum diyor deniyor, sonra video izliyor, kule nasıl yapılır diye yazı okuyor, sonra foruma giriyor, ben kule yaptım şöyle ne diyorsunuz diyor, onu orada tartışıyor. E bu insan aynı refleksi diğer şeylere koyacaktır. Biz de çünkü böyleydik ama kaynaklarımız çok daha dardı. Beraberinde bilgi akışı yoktu açıkçası.  Minecraft baya bizim soyumuzu 10 sene kurtardı (gülüyor)

İnsanlar size nasıl ulaşabilir?
Can: Muhit.geekyapar.com girip erişip bizle birebir konuşabilirler oradan. Biz de oralarda fink atıyoruz. Ayrıca normal facebook sayfamız ve sitemiz var takip için. Youtube sayfamız da var.
 
GÜÇ SİZİNLE OLSUN!

Star Wars’la kapatalım. Heyecanlı mıyız?
Yiğitcan: Episode 4’ün aynısını yapacaklar diye korkuyorum ama evden çıkarken “Ulan Star Wars’a beş gün kaldı!” diye bir titredim yani.
Can: Çok heyecanlıyım. J. J. Abrams’ın diğer işlerini de beğeniyorum; o yüzden kötü bir şey izleyeceğimize inanmıyorum. İyi ya da çok iyi arasında bir şey çıkacağına inanıyorum.

ARŞİV