O adeta bir ‘Yeşilçam hafiyesi’. Zira eski filmleri, dizileri kare kare izleyip nerede çekildiklerini tespit ediyor, sonra çıkıyor İstanbul sokaklarına ve bulduğu bu mekanları fotoğraflayıp sosyal medyada paylaşıyor. ‘Eski Yeşilçam’ın güncel emekçisi’ Kürşat Çetin’in, fitili Kadıköy’de ateşlenen ‘Nerde Çekildi’ projesinin binlerce takipçisi var. Yaklaşık 5 yıldır 900’e yakın mekanı bulan ve fotoğraflayan Çetin, Twitter ve Instagram’da @nerdecekildi hesaplarından (instagram.com/nerdecekildi ve twitter.com/nerdecekildi) eski dizi/filmlere dair pek çok bilgi de paylaşıyor.
1981 Denizli doğumluyum. Anadolu Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunuyum. Özel bir şirkette 11 yıldır Eğitim ve Planlama Uzmanı olarak çalışmaktayım. İstanbul’da yaşıyorum. Evli ve bir çocuk babasıyım.
Tanınmış insanların mezarlarını çok merak ederdim eskiden. Hatta İstanbul’a geldiğim 1999 senesinde ilk olarak Barış Manço’nun mezarını ziyaret etmiştim Kanlıca’da. Aynı gün Ayhan Işık, Sadri Alışık ve Ömer Seyfettin’i de ziyaret etmiştim. İstanbul’a yerleştikten sonra bu merakımı giderme fırsatım oldu, 300’den fazla ünlünün mezarını ziyaret ettim. Yurtdışında da ziyaretlerim oldu ama “nerede çekildi” projeme başladıktan sonra o gezileri ve paylaşımları tamamen bitirdim.
İş yerinden bir abimiz, beni her gün minibüs caddesine bırakır; ben de oradan eve giderdim. Bir gün yanlış bir sokağa girdi ve bana sağımda kalan bir binayı gösterip “Kürşat, bak bu Bizimkiler dizisinin çekildiği apartman” dedi. İşte tüm olayın başlangıcı o anda oldu. Bina aynen duruyordu. Zamanda yolculuk yapmış gibi oldum. Tüm çocukluğum ve dizinin bölümleri gözümün önünden geçti. Birkaç gün sonra bir akşam tekrar gittim oraya. Fotoğraflar çektim. 2009 yılıydı ve ileride büyük bir yangına dönüşecek olan o ilk kıvılcım orada çaktı. Yüzlerce fotoğraflık serinin başlangıcı Kadıköy’de oldu.
Bizimkiler dizisindeki apartmanı gördükten sonra merak uyandı. Acaba Mahallenin Muhtarları’ndaki kahve duruyor muydu? Tosun Paşa’daki köşk hala ayakta mıydı? Merakla beraber araştırmalarım başladı.
Başlarda zorlanıyordum biraz. Çünkü başlangıç benzetmeyle oluyor. Filmde gördüğüm mekanı bir yere benzetiyordum, sonra internetten şehir rehberleri, panoramik sokak görüntüleri ile saatlerce oralarda o sahneyi arıyordum. Daha sonra İstanbul’u geze geze artık bir aşinalık oluştu. Her semtin, mahallenin kendine göre yapısı var. Mimari yapısı, yolları, ağaçları… Benim en büyük yardımcım mimari oldu. Binaların mimari yapısını çözünce artık gördüğüm sahnenin nerede çekildiğini rahatlıkla bulmaya başladım. İlk zamanlar saatlerce süren araştırmalarım artık dakikalara düştü diyebilirim. Yaşadığınız kenti iyi tanırsanız zaten her yer tanıdık geliyor. Biliyorsunuz çünkü.
Hafta içi tam gün, Cumartesi’leri de saat 12’ye kadar çalışıyorum. Pazar günlerini eşime ve çocuğuma ayırdığım için, tek boş zamanım Cumartesi öğleden sonraki birkaç saat... Zaten yetiyor çünkü nereye gideceğimi önceden bulduğum için gidip aramakla zaman kaybetmiyorum. Toplu taşımayı doğru kullanmayı öğrendim mesela. Bir yere en kısa yoldan nasıl gidilir? Bunları uygulayınca sadece mekana gidip fotoğraf çektirmek kalıyor geriye. Nokta atışı!
Karede kendim de yer almam ilk başlarda biraz tepki çekti aslında. Kendim olmadan da fotoğraflar paylaştım ama bu sefer kaynak göstermeden kendi fotoğraflarımı internette görmeye başladım. Aslında kendim olmalıydım çünkü “işte oradaydım” demek için bu gerekli. Kendimi filmde oynamış gibi hissetmiyorum ama o filmin, o zamanın havasını soluyabiliyorum. Bir tür zaman yolculuğu yapıyorum. Bir mekana gidince bir anda etraftaki her şey canlanıyor çünkü köşedeki kaldırım taşı bile o anlara tanıklık etmiş. Her şey anlam ve değer kazanıyor. Filmin sahneleri gözümde canlanıyor. “İşte 45 sene önce Kemal Sunal burada durmuştu. Şener Şen şu kapıdan çıkmıştı. Sadri Alışık bu ağaca yaslanmıştı…” İnanılmaz keyifli, anlatılamayacak kadar duygu yüklü benim için o anlar…
Demin anlattığım gibi milat 2009 ama bunları insanlarla paylaşmaya 2014 yılında başladım. Yurt içi ve yurt dışı toplam 900’e yakın sahne...
Aslında değişmeyen yerleri bulup paylaşıyorum ama tabii ki değişimlere de tanıklık ediyorum. Beni en çok sevindirenler, ağaçlar. Birçok filmde, filmin adsız oyuncusu olmuş ağaçları buldum. Özellikle çınar ağaçları. Bazen 50 yıl önceki bir filmi izlerken mesela pencerenin kenarındaki çatlağın şu an hala durduğunu görüyorum. Bunun gibi çok örnek var ve beni bunlar çok sevindiriyor. Ayrıntılar, detaylar… Maalesef günümüze gelememiş, yıkılmış, değişmiş mekanlar da denk geliyor ama değişmemiş olanların mutluluğu bana yetiyor.
Bir misyon edinmedim kendime, bir amaç doğrultusunda da başlamadım bu hobiye. İddialı olurdu çünkü. Sadece insanların görmesini istedim ve zamanla beklediğimden daha çok olumlu tepki aldım. Bir süre sonra farkındalık yarattım. Her yerde Yeşilçam ve eski Türk Sineması ile ilgili paylaşımlar başladı, haberler yapıldı, nostalji canlandı. Benim gibi mekan bulan birçok arkadaş ortaya çıktı. Bunlar çok sevindirici. Bir amacım olmadığı halde bir şeylere vesile oldum, bu benim için yeterli. Birçok kişiden mesaj alıyorum sürekli. “Sizin sayenizde bu filmlerle tanıştık, sizin sayenizde Yeşilçam’ı sevdik, etrafa bakışımız değişti…” gibi şeyler. Daha mutlu olamam herhalde.
Bir ulaşma olmasa da fotoğraflar üzerinden yazıştığım Yeşilçam oyuncuları oldu. Aslında beni en mutlu eden olaylardan biri Cem Yılmaz’ın bu projemi beğenmesi ve birkaç kere hesabında paylaşması oldu. Daha sonra çağırdı kendisi beni ve tanıştık. Geçen yıl vizyona giren filmi “ArifV216” için bazı katkılarım oldu küçük de olsa. Ayrıca Arel Üniversitesi “Yeşilçam Mekanları” ile ilgili olarak bir söyleşi yapmak için beni konuk etti. Yaklaşık 2 saat süren bir sunum yaptım öğrencilere. Daha sonra plaket ve sertifika verdiler bana. Bu da benim için inanılmaz gurur verici bir olay oldu tabii ki.
Evet. 2017’de yaptık ve 2019’da bir tane yaptık. Tabii öyle tur düzenleyip gezdirmek de çok kolay değil. Bazı prosedürler var. Ben tek başıma olmuyorum. İşin yasal zorunlulukları var. Yanımızda lisanlı bir tur rehberi de oluyor. Beraber gezdiriyoruz insanları. O rehber arkadaşım da güzergahımızda ilave bilgiler ve mekanlar paylaşıyor. Daha keyifli oluyor.
Bir hedefim yok. Kitap ve belgesel ya da tv programı gibi çalışmalar düşündüm, birçok da görüşmem oldu. Ben hesabın ve fikrin tüm telif haklarını aldım noterden ama telifle ilgili başka sıkıntılar var. Çünkü kitap da olsa tv programı ya da video kanalı da olsa, muhakkak mekanını paylaştığım filmlerin sahnelerini göstermem gerekiyor. Bu da telif konusunu ortaya çıkartıyor. Bu süreçler aşılırsa belki farklı projeler sunabilirim insanlara.
İstanbul’da ilk yaşamaya başladığım yer Kadıköy’dür. Ziverbey’de oturuyordum ve yıllarım geçti. Eşimin de doğup büyüdüğü yer Kadıköy’dür. Kızım da Kadıköy’de doğdu. Bu nedenle Kadıköylüyüm diyebilirim. Kadıköy’ü çok severim.
10 civarı.
Tarihi yapı, gelişmişlik, imkanlar olarak sanırım Avrupa yakası Anadolu yakasından daha zengin. Filmlerde “şehir/kent” olarak hep Avrupa yakası vardır. Kadıköy ve civarı genelde sayfiye yeri olarak kullanılmış. Kadıköy daha dingin, daha sakin, daha düzenli ve rahat gelir insanlara. Avrupa yakası dediğimiz zaman genelde insanların zihninde kalabalık, trafik, keşmekeş, yoğunluk vs. oluşur ama birçok açıdan da çok zengindir Avrupa Yakası. Sanırım dönemin film yapımcıları, yönetmenleri de bu şekilde tercih etmiş çünkü her sahneye uygun bir sokak, bir mahalle bir mekan Avrupa yakasında çok kolay bulunabiliyor. Bazen de İstanbul arka planda fon oluyor filmlere. Boğaz, Sultanahmet ve civarı, Galata, Eminönü ve Karaköy, Beyoğlu gibi yerler… Buralar görsel açıdan çok zengin ve sanırım bu yüzden yönetmenler bu bölgeleri çok fazla kullanmış filmlerinde. Günümüz filmlerinde Kadıköy’ü eskiye nazaran daha çok görüyoruz.
Kadıköy denince ilk olarak akla Haydarpaşa Garı gelir. Özellikle göç filmlerinin unutulmaz ve eşsiz mekanıdır. Gerçekte de, filmlerde de çok değerlidir. Anadolu’dan Avrupa’ya açılan kapı Haydarpaşa’dır. Tüm umutların başlangıcıdır. Köyden kente göç olgusunun bir numaralı aktörüdür Haydarpaşa. Merdivenlerde durup bir karşıya bakar İstanbul’a ilk kez gelen kişi. Ya kazanacak ya da kaybedecektir. Hayalleri vardır, planları vardır, amaçları vardır ve tüm bunlar Haydarpaşa Garı’nda başlar. Birçok örnek verebilirim ama en önemlisi ve benim için en özeli Gurbet Kuşları’dır.
Aslında Kadıköy’de de az sayılamayacak kadar film çekilmiştir. Ben şimdiye kadar kalanları paylaşıyorum. Önemli olan günümüze kadar ulaşmaları. Aklıma gelen, bildiğim ve mekanlarını gezdiğim bazı filmler var. Mesela Cem Yılmaz’ın Pek Yakında filminin bazı sahneleri Yeldeğirmeni’nde çekilmiştir. Salkım Hanım’ın Taneleri var. Kaybedenler Kulübü vs… Bunlar popüler olanlar.
Ama Yeşilçam’ın siyah beyaz döneminde, özellikle 60’lı yıllarda Kadıköy, özellikle köşk sahneleri için çok uygundu. Mesela yönetmenliğini Atıf Yılmaz’ın yaptığı 1961 tarihli “Aşk Istıraptır” filmi Fenerbahçe’deki Belvü’de çekilmiştir. 1970 yapımı “Afacan” filmi, Devlet Bakanı Celal Yardımcı’nın Kalamış’taki köşkünde çekilmiştir. Bu köşkte Ülkü Erakalın’ın “Tophaneli Osman” filminin çekimleri de yapılmıştır ama şu an bu köşkün yerinde apartman vardır.
(Aile Şerefi filminden bir Bağdat Caddesi karesi...)
Kemal Sunal’ın Ahu Tuğba ile oynadığı “Dokunmayın Şabanıma” filmi Erenköy Ethem Efendi Caddesi’nde geçer. Avukat Kani Nazım Dilman’a ait bir villaydı. Yıllar önce aramıştım ama yıkılmıştı. Bu villa, Yeşilçam’ın birçok filmine ev sahipliği yapmıştır. Bir nevi Yeşilçam’ın platosudur bu ev. Mesela Cüneyt Arkın’ın çok sevdiğim “Deli Yusuf” filmi de Göztepe civarında çekilmiştir. Eski Ecevit Mahallesi, şimdiki adıyla Yenisahra bölgesinde. Hepimizin çok sevdiği, bir Yeşilçam klasiği olan “Aile Şerefi”nin birçok sahnesi Bağdat caddesinde çekilmiştir. Mesela arabaya yarışı yaparken çocuğa çarpma sahnesi de buradadır. Armatör Ali İpar’ın Caddebostan’daki köşkünde de Yeşilçam filmleri çekilmiştir 60’lı yılların başında. İlk akla gelen “Boş Yuva” filmidir. Daha eskiye gidersek, Muhsin Ertuğrul’un “Bir Millet Uyanıyor” filmi de 1932 yılında Erenköy civarındaki Mithat Paşa köşkünde çekilmiştir. Bostancı’daki Madam Tamara Köşkü de birçok Yeşilçam filmine ev sahipliği yapmış, keza genç aşıkların buluşma noktası olarak da Moda Burnu’nu Yeşilçam filmlerinde görebiliriz.
Kısaca Kadıköy, birçok kez ve birçok filmde Yeşilçam’a ev sahipliği yapmıştır. Önemli olan bu mekanların günümüze kadar ulaşabilmesi; ulaştıysa da bizim onları insanlara gösterebilmemizdir.