‘Yılmaz'ın Yolu'ndan gidenler Kadıköy'de buluştu

Sadece Türkiye sinemasına değil dünya sinemasına da damgasını vuran, kendi sinema dilini yaratarak politik sinemanın yolunu açan, genç sinemacıların izinden gittiği en büyük usta Yılmaz Güney’in 74. doğum günü Kadıköy Belediyesi CKM’de yapılan bir etkinlikle kutlandı. Eşi Fatoş Güney ve yakın dostu, oyuncu Tuncel Kurtiz’in de katıldığı film gösterimi, söyleşi ve sergi açılışına Kadıköylüler yoğun ilgi gösterdi.

05 Nisan 2012 - 14:16

Türkiye’de politik sinemanın öncüsü Yılmaz Güney, 1 Nisan günü 74 yaşına bastı. Sinemanın “çirkin kralı” Güney’in doğum günü, 31 Mart Cumartesi günü Kadıköy Belediyesi’nin düzenlediği bir etkinlikle Caddebostan Kültür Merkezi’nde kutlandı. Büyük Salonu dolduran yüzlerce Kadıköylü, Yılmaz Güney’in hiçbir zaman unutulmayacağının en önemli göstergesiydi.

Etkinlikte önce Yılmaz Güney’in ilk politik filmi kabul edilen “Umut” filminin gösterimi yapıldı. Senaristliğini, yönetmenliğini, yapımcılığını ve başrol oyunculuğunu Yılmaz Güney'in yaptığı 1970 yapımı filmde, atı araba çarpması sonucu ölen ve geçimini bu ata bağlamış olan faytoncunun meçhul bir definenin peşinden koşması anlatılıyor. Sınıf çelişkisinin ilk kez Türkiye sinemasında bu kadar açık anlatıldığı Umut filmi, Sansür Kurulu tarafından yasaklanmıştı. Kurul yasaklama gerekçesi olarak “filmde yer alan faytoncunun giyimi ve kuşamının, fakirliğin bir sembolü olarak ele alınmasını, zengin otomobil sahibi hakkında takibat yapılamayacağı kanaati verilmesini, faytoncunun iş ararken zengin-fakir ayrımı yapılmasını, Cabbar'ın (Yılmaz Güney) Amerikalı zenciyi soymasını, sabah namazının güneş doğarken kılınmasını” göstermişti. 2. Adana Altın Koza Film Festivali’nde ödülleri toplayan, Antalya’dan da en iyi erkek oyuncu Altın Portakalına değer görülen Umut, yasaklı yılların ardından ilk kez Kadıköy’de beyaz perdeye yansımış oldu.
TUNCEL KURTİZ: ‘UMUTSUZLUK BİR UMUT OLMUŞTUR ARTIK’
Film gösterimine, Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk’ün davetlisi olarak Yılmaz Güney’in eşi Fatoş Güney, yakın dostu oyuncu Tuncel Kurtiz, yapımcı Abdurrahman Keskiner, Umut filminin müziklerinde imzası olan oyuncu Arif Erkin, filmin görüntü yönetmeni Kaya Ererez, Güney Vakfı yöneticisi yönetmen Hüseyin Karabey, oyuncular Müjdat Gezen, Süleyman Turan, Arkadaş filminde birlikte oynadığı Melike Demirağv e yönetmen Yılmaz Atadeniz katıldı. Seyircilerle birlikte Umut filmini izleyen Yılmaz Güney’in dostlarıyla film gösteriminin ardından bir söyleşi gerçekleştirildi. Gazeteci Gürhan Hacır’ın moderatörlüğünde yapılan söyleşide konuşan Tuncel Kurtiz, Umut filminin 42 yıl sonra hala güncelliğini koruduğuna dikkat çekti: “Yılmaz benim çok eski dostumdur. 21 yaşında bir öykü yazdı ve büyük komünist oldu. Hayatımız Komünizmle Mücadele Dernekleri ile mücadeleyle geçti. Bu filmde görüyorsunuz cinler var. Ama hala cinler var ekranlarda. Umutsuzluk bir umut haline gelmiştir artık. Film çok günceldir.”
Moderatör Hacır’ın Yılmaz Güney ile ilgili “25 ayrı cezaevine sürülmüş, çünkü mahkûmları örgütleme gücü büyükmüş. Sadece sol ve devrimci çevrelerde değil halk üzerinde de müthiş bir önderlik gücü varmış Güney’in, değil mi?” sorusu üzerine Kurtiz şunları söyledi: “Elbette. Devamlı hapishane hapishane dolaştırılmasının nedeni buydu. Bütün mahkûmları toplar onlara haklarını anlatır, onları örgütlerdi. Bu yüzden tedavi bile etmediler. Ülseri vardı, tedavisi mümkündü ama yapmadılar. Kayseri Hapishanesi’nde görüşe gittiğimde ne kadar zor koşullarda kaldığını gördüm. ‘İşte halim budur Tuncel kardeş’ demişti.”
FATOŞ GÜNEY: ‘TEK RAKİBİM SİNEMAYDI’
Kurtiz, Yılmaz Güney’in “Boynu Bükük Öldüler” kitabını da filme çekmek istediğini ancak ömrünün buna yetmediğini belirtti. Tuncel Kurtiz, Güney’i sadece devletin değil aydınların da yeterince anlamadığına dikkat çekti: “Kitabı basılacağı zaman, çok değerli büyük şairimiz Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın yayınevine gitti. Ama Dağlarca “Ben Çirkin Kral’ın kitabını basmam” dedi. Tanımıyor çünkü, bilmiyor Yılmaz Güney’i. Yani kendi aydınımız tanımadı onu. Sonra Onat Kutlar arkadaşımız sahip çıktı. Kitaplarını bastı, Güney’le çalışmak istedi.”
Tuncel Kurtiz, Yılmaz Güney’le son telefon konuşmasını da anlattı: “Yılmaz’ın bana son sözleri şu oldu: ‘İhtiyar, midemin yarısını aldılar. Bundan sonra daha ekonomik yaşayacağız demektir. Kimseye söylemeden ilk sen duy istedim. Senin için senaryo yazıyorum.’ Son nefesine kadar yazdı, sinema ve halkı için yaşadı.” 
Eşi Fatoş Güney de, Yılmaz Güney’in en büyük aşkının sinema olduğunu söyledi. Güney, “Yılmaz’ın etrafında her zaman güzel kadınlar olurdu. Hepsi ona hayrandı. Ama ben bir kez bile Yılmaz’ın bu kadınlara yan gözle dönüp baktığını görmedim. Benim tek rakibim vardı. Çok güzel, ulaşılamaz bir rakip. O da sinemaydı” dedi.
Filmin görüntü yönetmeni Kaya Ererez ise, Umut filmi çekildiğinde henüz 21 yaşında olduğunu belirterek, Yılmaz Güney’le çalışmanın genç bir sinema emekçisi için çok büyük bir fırsat olduğunu belirtti. Güney’den çok şey öğrendiğini belirten Ererez, “Umut filminin kötü bir kopyasını izlediğimizi” belirterek bu filmlerin restore edilmesi gerektiğini söyledi. Güney Vakfı Yöneticisi, genç yönetmen Hüseyin Karabey ise Vakıf olarak ilk işlerinin Yılmaz Güney filmlerini yenilemek, gelecek kuşaklara çok daha iyi kalitede filmler bırakmak olduğunu belirtti. Söyleşi, konuklara çiçek sunulmasıyla sona erdi.
ÖDÜLLERDEN, MAVİ MONTUNA HER ŞEY BU SERGİDE
Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi, Fatoş Güney’in katkılarıyla hazırlanan ve daha önce hiçbir yerde sergilenmeyen Yılmaz Güney’in çok özel eşyalarının bulunduğu “Yılmaz’ın Yolu” sergisine ev sahipliği yapıyor. 31 Mart Cumartesi günü film gösterimi ve söyleşinin ardından açılan sergi, 22 Mayıs tarihine kadar görülebilecek. Güney’in Cannes Film Festivali’nde kazandığı Altın Palmiye Ödülü, Locarno Film Festivalinden aldığı Altın Leopar Ödülü, 7 Altın Portakal, 9 Altın Koza, İşçi Sendikaları ödülü, Yabancı Film Festivalleri ödülleri ilk kez bu sergiyle gün ışığına çıkıyor.
Güney’in İmralı Yarı Açık Cezaevi’nde yaptığı yağlıboya tablosu, evlilik cüzdanı, diplomaları, gözlüğü ve daktilosu ile serginin en önemli parçası olan Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye Ödülü’nü aldığında giydiği kıyafeti ve “Duvar” filmini çekerken giydiği mavi montu da ilk kez sergileniyor.
Sanatçı Ara Güler’in objektifinden 7 özel karenin yanında, cenazesi sırasında Paris’te çekilen fotoğrafları, filmlerin orjinal afişleri ve cezaevinden Fatoş Güney’e yazdığı mektupların orijinal halleri de sergiyi gezenlerin oldukça ilgisini çekecek.
Semra ÇELEBİ
Fotoğraflar: M. Murat AYDIN–Gürbüz ENGİN

ARŞİV