2 Temmuz 1993’te, Pir Sultan Abdal Kültür Şenlikleri için geldiği Sivas’taki Madımak Oteli’nde, kör cehaletin devlet eliyle körüklediği büyük yangının içinde kaldı Metin Altıok… Çoğu insan O’nu bu katliamla tanıdı. Oysa “Evde Yoklar”ın, “Kavaklar”ın, “Kuşlu Gazel”in, “Düşerim”in, “Kimliksiz Ölüler”in şairi, 13 kitabın yazarıydı O. Ve elbette onlarca öğrencisinin gönlüne kelimeler konduran bir öğretmen…Şimdi, yani o günden tam 21 yıl sonra, “Ben hep ölüme ve aşka inandım” diyerek gittiği sonsuzdan bıraktığı dipsiz sözleri, müzisyenlerin şarkılarında nidalanıyor. Aralarında Sezen Aksu, Zülfü Livaneli, Zuhal Olcay, Candan Erçetin, Mazlum Çimen, Doğan Duru, Demet Sağıroğlu, Birsen Tezer gibi isimlerin de olduğu 30'a yakın sanatçı, “Anka” adı verilen albümde, yepyeni bestelerle Metin Altıok şiirlerine ses oluyor.Şairin kızı Zeynep Altıok Akatlı ile öncülük ettiği albümü, fonda şarkıları dinlerken konuştuk.
-Metin Altıok, bu albümle bir “taş olup gölümüze”, “yaş olup gözümüze” düşüyor. Siz ne düşürmek istediniz dinleyene bu albümle?
Aslına bakarsanız bu albümle en çok akıllara şiir düşürmek istedim. Şiir daha çok insana ulaşsın şarkı olup çoğalsın istedim. Metin Altıok’un talihsiz sonuyla değil şiiriyle yaşamasını istiyorum.
-Bildiğim kadarıyla uzun bir hazırlık sürecinin sonucu… Nasıl bir dönem yaşadınız bu albümü yaparken? Kişisel olarak o süreç sizi nasıl etkiledi?Doğru, proje 5 yıldan fazladır aklımızda şekilleniyor. Reel adımlarını atmamızın ise iki yıl geçmişi var. Babamla ilgili onun şiirle var olmaya devam ettiğini hissedebildiğim her şey bana inanılmaz bir güç ve enerji veriyor. Bu nedenle bu projenin her adımını zevkle ve mutlulukla yaptım. Bu fikir en yakın dostlarım ile bir buluşmamız sırasında gelişti. Fazıl Say’ın aralarında bu albümde de yer verdiğimiz babamın iki şiirinin de olduğu şiir şarkıları diyebileceğimiz harika şansonlarını dinliyorduk. Bunların, Metin Altıok oratoryosundaki babamın şarkıları hariç profesyonel kaydı hiç yapılmamıştı. 20 yıla yakın zamandır bir albüm yapmasını hayal ediyorduk Fazıl’ın. Bunu konuşurken babamın şiirlerinden başta Onno Tunç bestesi Sezen Aksu şarkısı Kavaklar olmak üzere mevcut bestelenmiş şarkıları bir araya getirmekten ve yeni bestelerle zenginleştirmekten konuştuk. Proje zaman içinde kafamda demlendi, zenginleşti. Sevgili arkadaşlarım Fazıl (Say) ve Çiğdem Erken’in destek ve katkılarıyla güzelleşti.
-Bestelenecek şiirleri siz mi seçtiniz? Bir konsept var mıydı zihninizde bu şiirleri seçerken?
Şiir seçimlerini tamamen sanatçılara bıraktık. Özellikle de böyle olmasını istedim. Hem müzik ve şiirin uyumu, prozodisi benim bilebileceğim bir iş değil hem de bu albüm sipariş bir albüm değil. Tamamen Metin Altıok’a yaraşır bir buluşma hayal etmiştik. Bir gönül ortaklığı, aynı yöne bakan insanların yer alacağı bir albüm olsun istemiştik. Albümde satış getirsin diye popüler isim aramadık. Hatta olmasın istedik. Metin Altıok’un şiirini taşıyabilecek dünya görüşüne sahip dostlar bir araya gelsin istedik. Bu anlamda da çok içime sinen bir iş oldu. Mevcut şarkıların yanı sıra babamın geçmişine ait farklı kesitleri, onun zevklerini de içerecek yeniliklere açıldık. Örneğin Ruhi Su’yu babası kadar seven, ilk gençliğinde onunla ortak bir duruş sergileyen Metin Altıok’a yapılan bir albüm bağlamasız düşünülemezdi. Ömrünün 10 yılını sürgün geçirdiği Bingöl ve o coğrafyanın gerçeği albümde olmalıydı. Bu anlamda benim seçtiğim ve yapılmasını özellikle istediğim tek şiir Kimliksiz Ölüler’dir.
-Evet, Altıok’un en çarpıcı şiirlerinden biri “Kimliksiz Ölüler”… Çoğu aydın ve sanatçı bu ülkede Kürtlerin varlığından bile habersizken M. Altıok bu şiiri yazmıştı. Mirady’nin Kürtçe’ye, Kardeş Türküler’in Zazaca’ya çevirip bestelemesi sizin fikriniz miydi?Evet. Bunu hem albümün bütünselliği içinde babamın yaşamının en önemli dönemini de kapsayabilmek için istedim hem de daha önemlisi bu benim için Doğu’ya ve Kürt halkına bir selam duruşuydu. Babamın tanıklık ettiği gerçek bir olayın etkisiyle ve kendisini de çok hırpalayarak yazdığı bu şiir aslında o coğrafyanın gerçeğini öyle etkili ortaya seriyor ki. Mutlaka olsun istedim. Ve mutlaka Kürtçe olsun istedim. Anadil hakkının hala verilmediği zamanlardayız. Ortada balondan bir barış süreci var. Musa Anter gibi büyük bir Kürt aydınının ve nice insanların öldürüldüğü ve faili meçhul kaldığı bölgenin gerçeği değişmiyor. İşte 21. yy da bugün Musa Anter’in torunu Asiwa’ın adında w var diye babası Dicle Anter kızını nüfusa yazdıramıyor. Bu acıları bilerek öylece durmak ağırıma gider. Bu albümde Kürtçe olarak o gerillanın hikâyesi yer almalıydı. Kimliksiz Ölüler 5 farklı şiirden oluşan bir bütün. Biz 4. bölümü Mirady ile Kırmanci, 5. bölümü Kardeş Türküler ile Zazaca yaptık. Şahane iki şarkı.
-Metin Altıok’un “Kor Düşseydi” şiirini ilk kez albümde kendi sesinden dinliyoruz. Bu kaydın hikâyesi nedir?
Babamım Ankara’da, sanırım Sivas’a gitmeden hemen önce, yine Sivas’ta yitirdiğimiz şair Behçet Aysan ve Salih Bolat’la katıldığı bir şiir buluşmasının kaydı. Remzi İnanç arşivinden elime ulaşmıştı yıllar önce. Elimdeki tek kayıt. Sesini daha önce Metin Altıok Ödül gecelerinde bile kullanmamıştık. İlk kez bu albümde olsun istedim. “Anka” onun sesiyle yeniden doğsun istedim. Bu kayıtta ‘Alaturka Şiirler’ kitabındaki şiirlerin tamamını kitap yayınlanmadan önce ilk kez okuyor. O kitaptan ‘Kor Düşseydi’ şiirini seçtik.
-Müziğin farklı tarzlarında çalışmalar yürüten isimleri de bir araya getirdi bu albüm, Demet Sağıroğlu’ndan Mazlum Çimen’e kadar… Bu sanatçıları nasıl belirlediniz?
Bu bir duruş albümü aynı zamanda. Çok da belirleyici olmak istemedik. Yolları şiirle ve Metin Altıok’la kesişmiş, müziğine geçmiş, yolları, gönülleri kesişmiş sanatçılar bir araya geldiler. Doğrusunu isterseniz kapı kapı da gezmedik. Çoğu zaten kendiliğinden gelişen buluşmalar oldu. Albümü hazırlarken bir önemli kriterim de buydu. Kimseye ricacı olmak istemedim. Gerçekten Metin Altıok’un her anlamda farkında olan sanatçıların birlikteliğiydi önemsediğim. Mazlum Çimen ise bu albümün olmazsa olmazıydı. Albümde Sivas’ta yitirdiğimiz büyük ozan Nesimi’nin de soluğu olması, ona da bir selam duruşu olması açısından bu önemliydi benim için. Bunun yanı sıra babamın Bingöl Lisesi’nde konservatuar eğitimi alması için teşvik ettiği öğrencisi opera sanatçısı Tevfik Rodos, CSO keman sanatçısı yeğeni Elif Nayman gibi elinin gözünün değdiği güzel sanatçılar da yer alıyor albümde. Ve adı künyelerde saklı birbirinden kıymetli onlarca müzisyen dostumuz çalgılarıyla yürekleriyle destek verdiler. Babamın 25 şiirinden beste var albümde, 2 şarkı ise ona ithafen yazılmış şarkılar. Biri sevgili Ataol Behramoğlu’nun Sivas’ın ardından yazdığı müthiş şiiri ‘Yangın Yeri’ Zülfü Livaneli’nin elinde ve sesinde bambaşka bir boyut kazanmış benim çok sevdiğim şarkılardan biriydi. Bu albümde olmasa eksik kalırdı. Diğeri sözlerini Murat Evgin’le benim yazdığım ‘Bir Mektup Yazsam’.
-Büyük bir konser düşünüyor musunuz? Albüme katkı sunan bütün sanatçılarla birlikte Metin Altıok’u anma gecesi gibi…
Konu babam olunca hayallerle yaşayan ve çoğunu da gerçekleştirmeyi başarmış biriyim. Böyle büyük bir buluşma muazzam olur. Çok da isterim ancak bu kadar çok sanatçıya uyacak ortak tarih, orkestra ve bütçe gibi zorlukları çok olan bir iş bu. Aklımda öncelikle birkaç daha küçük konser ve elbette böyle büyük bir organizasyon var.
-Son olarak; Sivas katliamının zaman aşımına uğramasına karşı “zamansız şarkılar” diyebilir miyiz ‘Anka’ için?
Ne güzel söylemişsiniz. Tam da öyle olsun istedim. Diyebiliriz hem de gönülden...