Aşı, yıl sonunda piyasada ama erişim sıkıntı

Korona virüse karşı Oxford’un geliştirdiği aşı, yüksek ihtimalle yıl sonuna kadar piyasaya sürülmüş olacak ancak erişim konusunda sıkıntılar yaşanabilir. Dr. Mehmet Berktaş’a göre en erken 2021 sonuna kadar virüse karşı bağışıklık kazanmamız zor.

23 Haziran 2020 - 16:41

Yeni tip korona virüsü ilk olarak Aralık 2019’da Çin’de görüldü ve Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) ilk enfekte kişiyi açıklamasının üzerinden altı ay geçti. Bu hafta itibarıyla altı ay boyunca 213 farklı ülkeden 9 milyonun üzerinde vaka bildirildi. Türkiye ise toplam vaka sayısı açısından dünyada 12. sıradayken, korona virüs enfeksiyonuna bağlı ölüm sayısında dünya genelinde 17.sırada bulunuyor.

Salgın etkisini devam ettirirken dünyada tartışmanın seyri, olası ilaç tedavileri ve aşı çalışmalarına yönelmiş durumda. Farmakoepidemiyoloji ve farmakoekonomi uzmanı Dr. Mehmet Berktaş, hem ilaç tedavilerinde hem de aşı çalışmalarında gelinen süreci anlattı.

Berktaş, Türkiye’nin 83 milyonluk nüfusunu göz önünde bulundurarak ilk aylarda nispeten başarılı olduğunu söylerken, “Ancak rakamlara biraz daha dikkatlice baktığımızda salgının Türkiye’de düşündüğümüzden daha ciddi bir durumda olabileceğini görüyoruz” diye uyarıyor: “Neden böyle düşündüğümün sebebini açıklayayım. Türkiye nüfusa göre test sayısında dünyada 61. sırada ve nüfusun yaklaşık yüzde 3,5’sine test yapılmış durumda. Oysa nüfusu bizimkine benzer Avrupa ülkelerinde bu değer yüzde 5’in üstünde. Ülkemizdeki veriler ile yaptığım analize dayanarak söyleyebilirim ki test ve hasta sayıları arasında kuvvetli bir ilişki var ve eğer Avrupa ülkelerinin test performansını yakalamış olsaydık, toplam hasta sayımızın şu anda açıklananın yaklaşık iki katı olacağını düşünüyorum. Bu düşüncemi, sebebi açıklanamayan fazla ölüm sayıları da destekliyor. Örneğin İstanbul için kaba ölüm hızının son beş yıldaki gidişatına göre bu yılın ilk altı ayını değerlendirdiğimizde beklenenden iki kat fazla ölüm gerçekleştiğini görüyoruz.”

“MAALESEF GERİ DÖNDÜK” 

Şu anda hastalığın önlenmesinde veya tedavisinde etkinliği kanıtlanmış bir seçenek yok” diyen Berktaş, hala yapabileceğimiz tek şeyin maske kullanımına, sosyal mesafeye, hijyen kurallarına dikkat etmek olduğunu söylüyor. Önlemlerin kademeli şekilde, zamana yayarak kaldırmanın önemine değinen Berktaş, ülkemizde tüm önlemlerin kısa sürede kaldırıldığını belirtiyor: “Bu nedenle hasta sayılarında artış gözlemliyoruz ve salgının hızlanma dönemine malesef geri döndük.”

Salgınla ilgili bir diğer tartışma ise ikinci dalganın gelip gelmeyeceği. Berktaş, enfeksiyonun kaç kişiye bulaştırıldığını açıklayan R değerinin bunu anlamak için önemli olduğunu vurgulayarak şöyle devam etti “Temel olarak iki çeşit R değeri bizim için önemlidir bunlarda ilki hiçbir önlem yokken ki durumu gösteren R0 değeridir. Alınan önlemler ile R değeri azaltılabilir ki bu durum zamana göre değişim gösteren Ri değeri ile değerlendirilir. R değeri 1 sınırın altında olduğu sürece salgın yavaşlar, 1 sınırının üstünde olduğu zaman hızlanır ve hasta sayısı artış gösterir. Yaptığımız analizlere göre Türkiye’de koronovirüs için R0 değeri 2 ile 2,4 arasında, yani hasta olan bir kişi ortalama 2 ila 2,4 kişiye virüsü bulaştırıyor. Salgının gidişatına baktığımızda; alınan önlemler ile Ri değeri 18 Nisan’da 1 sınırın altına indi, bu nedenle söyleyebiliriz ki salgın Türkiye’de ilk tepe noktasını bu tarihte yapmış oldu. Akabinde Ri değeri uzun süre 1 sınırında altında devam etti. Haziran başında önlemlerin gevşetilmesi ile tekrar 1 sınırının üstüne çıkan Ri değeri hala bu şekilde devam ediyor.

Kısaca, Ri değeri 1 sınırın üstünde olduğu sürece hasta sayıları artar. Dolayısıyla önlemleri azalttığımız her dönemde hasta sayıları artacaktır. Ri değeri eğer 3 haftadan daha uzun süre 1 sınırın üstünde kalırsa salgınının ikinci bir tepe noktası yapmasını bekleyebiliriz.”

Berktaş, sonbahar aylarında havaların soğuması ve kapalı alanlarda daha fazla vakit geçirmenin risk olduğunu söylerken şöyle devam ediyor: “Aynı dönemde diğer solunum yolları hastalıklarının görülme sıklığı artacak, bu nedenle korona virüsü ile hasta olan kişilerde hastalık büyük ihtimalle daha ağır seyrecek. Bu nedenle havaların soğuması ile kişisel korunma önlemlerine daha fazla özen gösterilmesini öneririm.”

Birçok ilacın klinik araştırmalarının devam ettiğini söyleyen Berktaş, “Ancak şu anda hastalığı kesin şekilde tedavi eden bir seçeneği elimizde maalesef yok. Türkiye salgının başından beri farklı bir tedavi yaklaşımı uyguluyor ve bu yaklaşımın etkin ve güvenli bir tedavi olup olmadığı geçtiğimiz ay içinde ülkemizde başlatılan bir klinik araştırmada değerlendiriliyor. Yaz sonuna doğru ilaçlarla ilgili ilk sonuçları duymaya başlayacağımızı düşünüyorum” diyor.

AŞIYA ERİŞİM SIKINTILI OLACAK

Dünya genelinde bu ay itibarıyla  klinik araştırma aşamasına gelmiş altı tane aşı mevcut. Önümüzdeki ay ise bu rakamın sekize çıkması bekleniyor. Oxford’daki aşı çalışmaları ise ruhsat almak için gerekli olan son aşamaya ulaştı. Son aşama da olumlu sonuçlanırsa sonbaharda ruhsat başvurusunun yapılması ve aralık ayına kadar aşının piyasaya sunulması bekleniyor. Diğer aşı grupları ise Oxford’un en az üç ay gerisindeler. 

Berktaş, aşıların onaylandıktan sonra yüksek miktarlarda üretilmesinin belli bir süre alacağına dikkat çekerken aşıya ilk dönemlerde erişim konusunda sıkıntılar olabileceğini söylüyor: “Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve diğer bazı ülkeler aşı çalışması yapan kurum ve kuruluşlar ile halihazırda anlaşma imzalayıp ön ödeme dahi yaptılar. Dolayısıyla aşı kullanıma sunulduğunda ilk bu ülkeler aşıya erişecekler. Türkiye’nin bu tarz bir anlaşma yaptığını veya planladığı henüz duymadım. Bu sebeple ülkemizde aşının uygulanmasının diğer ülkelerden daha sonra olacağını düşünüyorum.”

“BAĞIŞIKLIK ZOR”

Berktaş, kendi yaptığı salgın modellemesine göre Türkiye’de toplumsal bağışıklığın oluşması için nüfusun yüzde 50-59’unun, 42-29 milyonun hastalığı kapması gerektiği sonucuna ulaşmış. Bunun için de en hızlı 32 ay, en yavaş ise 177 ay daha bu virüse maruz kalacağız. Berktaş, aşılama çalışmalarının en erken 2021 ilkbaharında başlayacağını kabul ederek, gelecek senenin sonuna doğru aşılama ile toplumsal bağışıklık sağlanabileceğini öngörüyor.


ARŞİV