“Bağımlılık bir beyin hastalığı”

‘Bağımlılık Dedikleri Nedir?’söyleşisinde konuşan Doç. Dr. Merih Altıntaş “Bir ülkeye bomba atarak belirli yerdeki insanları öldürebilirsiniz ama eğer o ülkeye uyuşturucu maddeyi sokarsanız, bütün gençleri ya da büyük bir çoğunluğunu zehirlersiniz. O ülkenin geleceğini mahvetmiş olursunuz” dedi

18 Ocak 2024 - 17:58

Kadıköy Belediyesi Çocuk Koruyucu Ruh Sağlığı Merkezi’nin, Halka Yönelik Ruh Sağlığı Toplantıları altında, düzenlediği ‘Bağımlılık Dedikleri Nedir?’ başlıklı söyleşisi Caddebostan Kültür Merkezi’nde (CKM) yapıldı.Doç. Dr. Hatice Kaya’nın moderatör olduğu söyleşide konuşmacı  Doç. Dr. Merih Altıntaş’tı.

İnsanların uyuşturucu maddeler, tütün ve alkol dışında belli davranışsal bağımlılıkların da olabileceğini söyleyen Altıntaş “Bağımlılık yapan şeyler, maalesef sadece keyif almak için kullanılmaz. Onun verdiği hazzı önce alır, vücut alıştıktan sonra onun yoksunluğunu ve yokluğunu gidermek için kullanılır” dedi. Alkol için sosyal içicilik kavramının kullanılabileceğini aktaran Altıntaş, uyuşturucu madde de ise bu kavramdan bahsedilemeyeceğinin altını çizdi. Bağımlılık denilince akla ilk sigara, alkol ve madde bağımlığının geldiğini kaydeden Altıntaş, “Madde için şöyle bir ayrıntıya gireyim; uyuşturucu madde terimi genelde kullandığımız bir terimdir. Ama bu maddelerin hepsi uyuşturmaz, bazıları insanları yükseltir keyif ve haz verir, daha coşkulu ve güçlü hissetmesini sağlar. Sağlık Bakanlığı’nın resmi kullanım dilinde biz bunlara bağımlılık yapıcı madde diyoruz” şeklinde konuştu. 

PANDEMİDEN SONRA ALIŞVERİŞ BAĞIMLILIĞI 

Davranış bağımlılığına kumar, dijital oyun, egzersiz ve alışveriş bağımlılığını örnek gösteren Altıntaş, “Pandemi döneminde çok fazla online alışveriş yapıldı, sonrasında buna yatkın olan insanlar alışveriş bağımlılığı ile bizlere geldi. Alışverişin fazla yapılması bazı psikiyatrik hastalıklarla karışıyor ama bugün alışveriş bağımlısı olarak tedavi görmek zorunda olan insanlar var” dedi. 

“ÜLKENİN GELECEĞİNİ MAHVETMİŞ OLURSUNUZ”

Altıntaş, “Biz bağımlılıkla mücadele ediyoruz, normal bir mücadelede karşınızda birisi vardır. Bu sektör öyle ki bizden çok daha hızlı ilerliyor. Bir madde ile mücadele etmeye çalışırken, onlar çoktan başka bir maddeyi piyasaya çıkarmış oluyorlar. Yeni maddeler, bizim eskiden bildiklerimiz gibi değiller” dedi. Yeni gelen maddelerin daha fazla zarar verdiğini  vurgulayan Altıntaş, “Beyine ve vücuda daha fazla zarar veriyor, bu nedenle bağımlılığa 10 yıl önce baktığımız gözle bakamayız” şeklinde konuştu. Altıntaş, “Bir ülkeye bomba atarak belirli yerdeki insanları öldürebilirsiniz ama eğer o ülkeye uyuşturucu maddeyi sokarsanız, bütün gençleri ya da büyük bir çoğunluğunu zehirlersiniz. O ülkenin geleceğini mahvetmiş olursunuz” dedi.

Bağımlılığın bir beyin hastalığı olduğunun altını çizen Altıntaş, “Beyinde hem görüntüyü hem de fonksiyonu bozabilen bir hastalık” dedi. Altıntaş bağımlılığın ayrıca Hepatit B ile Hepatit C ve HİV gibi hastalıklara da zemin hazırladığı kaydetti. 

“BEYNİ BOZMAYA BAŞLAR, HÜCRELERİ TAHRİP EDER”

Bağımlılığın zaman içerisinde meydana geldiğini dile getiren Altıntaş, “Beynimizde dopamin adlı bir madde var, buna keyif maddesi olarak söyleyebiliriz. Bizim hoşumuza giden herhangi bir şey olduğunda dopamin maddesi beyinde artıyor. Çok sevdiğiniz bir tatlıyı yersiniz dopamin 20 birim artar, çok sevdiğiniz bir arkadaşınızı görürsünüz sohbet edersiniz 40 birim artar. Ama madde kullanımında dopamin seviyesi kat ve kat artar 200-300 gibi düşünün” dedi. Altıntaş, “Kişiler ‘bu iyimiş, ben bunu alayım, bununla uyurum’ der. Sanki bir uyku ilacıymış gibi kullanmaya başlar ve derken, zaman içerisinde o dopamin yükselmeleri beyni bozmaya başlar, hücreleri tahrip eder” dedi. Bu durumda zamanla toleransın geliştiğini aktaran Altıntaş, “Bir esrarla beyin 10 dopamin salgılatıyorsa, artık nöron ve hücreler bozulduğu için, esrarla onu salgılatamıyor. İki tane içmesi gerekiyor, sonra daha da hızlı bozuluyor ve 4 tane içmesi gerekiyor. Zamanla esrar içmeyince başka şeylere yöneliyor” şeklinde konuştu.
 

ÇOCUĞUNUZ EVE GELDİĞİNDE SARILIN

Altıntaş konuşmasına şöyle devam etti: “Bir ergen eve girdiğinde, ebeveynlerin hoş geldin diyerek sadece sarılmasıyla, fark edeceği şeyler var. Sarıldığınızda kokup kokmadığını hissedersiniz, bazı maddeler olduğundan daha fazla ter yapar. Gözbebeklerinde büyüyüp küçülme ya da gözde kızarma görebilirsiniz. Madde kullanımına göre, ağız kenarında anlamsız yapışkan maddeler ile yanık, kolda izler görebilirsiniz. Çocuğun sizinle göz göze gelmesini sağlamanız gerek, gözünü sizden kaçırıyorsa bir şey vardır. Ergen eve gelir direkt odasına girer cümlesi yanlış. Bazı aileler ‘şüpheleniyoruz, çok üzülüyoruz gece uyuyamıyoruz’ diyor, biz ‘eğer çocuğunuzun madde kullandığıyla ilgili bir şüpheniz varsa uyumayın, fark edin’ diyoruz. Yoksa tedavi algoritmaları çok daha zorlaşıyor, işimiz daha zor hale geliyor”. 

Altıntaş, madde kullanımına başlandığında; kişisel görünümde, sağlıkla ilgili gözlenebilecek durumlarda, kişisel alışkanlıklarda ya da eylemlerde, davranışsal durumlarda, okul ev ve sosyal yaşamla ilgili durumlarda değişimler olabileceğini söyledi. Çocukların parasının yetmemeye başladığında, dikkat edilmesi gerektiğini kaydeden Altıntaş, “Pazartesi verilen para salı bitiyorsa, ailenin bu paranın nereye gittiğini biliyor olması lazım. Anlamsız bir harcama varsa bunu çocukla konuşmak ya da gözlemlemek gerekir” dedi.  Altıntaş, “Neredeyse üniversite çağına gelmiş, denemeyen çocuk kalmamış gibi bir durum var. Liselerde kullanım var, ortaokulda da kullanımı duyuyoruz” uyarısında bulundu.


 


ARŞİV