“Bilgi kirliliği kalbi olumsuz etkileyebilir!”

Kalp krizi ile korona virüsü arasında kanıta dayalı bir ilişkinin tespit edilmediğine işaret eden Doktor Nuri Çağlar, bilgi kirliliğinin kalp sorunu olmayan bireylerde aniden sorun yaşanmasına neden olabileceğine dikkat çekiyor

21 Nisan 2020 - 15:11

Bir vakayla başlayan daha sonra hızlı bir şekilde yayılan korona virüsü, yaşamı tehdit etmeyi sürdürüyor. 60 yaş üstü ve kronik hastalığı olan kişilerin daha çok risk altında olduğunu dile getiren uzmanlar, virüs ile mücadelede ise bağışıklık sisteminin güçlü olması gerektiğinin altını sürekli olarak çiziyor. Kronik hastalığı olan kişilerin risk grubunda olmasından hareketle kalp ile korona virüsü arasındaki ilişki hakkında Kadıköy Belediyesi Dr. Rana Beşe Sağlık Polikliniği’nde Kalp Hastalıkları Uzmanı Doktor Nuri Çağlar önemli bilgiler paylaştı.  

“KANITA DAYALI BİLGİ YOK”

Korona virüsü ile kalp krizi arasında kanıta dayalı bir ilişkinin tespit edilmediğine vurgu yapan Kalp Hastalıkları Uzmanı Doktor Nuri Çağlar, “Korona virüsü sürecinde  yapılan tetkiklerde kalp krizi sırasında da yükselen troponin denen enzim oldukça yüksek düzeylerde tespit edilmiş. Bu hastalara yapılan koroner anjiyolarda koroner arterlerde herhangi bir daralma tespit edilmemiştir. Bu sonuçlar da bize korona virüsü ile akut kalp krizi arasında bir ilişki olmadığını göstermektedir.” diyor. 

Korona virüsünün her yaştaki bireyi etkileyebilmesine rağmen virüsten en fazla etkilenen yaş grubunun orta ve ileri yaştakiler olduğuna değinen Doktor Nuri Çağlar, “Bunun en önemli sebebi de bu yaş grubu bireylerde hipertansiyon ve şeker hastalığının olması. Koroner arter hastalığı (by-passlı-stentli ya da ilaç tedavisi alanlar) gibi kronik hastalıklar olması ve vücut dirençlerindeki değişiklikler enfeksiyona ek olumsuzluklardır. Ayrıca korona virüsüyle birlikte bazı olgularda miyokardit ya da perikardit ritim bozuklukları gibi olumsuzluklar gelişebilmekte bu nedenle de tedavide olumsuzluklar oluşabilmektedir.” şeklinde konuştu. 

Korona virüsünün toplumda ciddi kaygı ve strese neden olduğuna işaret eden Çağlar, şöyle devam etti; “Evde kalış süresi uzadıkça hareket eksikliği ile yeme ve içme düzensizliği artmakta ve uyku düzeni bozulmakta. Ayrıca bilgisayar ve televizyon karşısında oturma süresinin uzaması, olumsuz haberler ve kanıta dayalı olmayan bilgi kirliliği gibi nedenler kalp sorunu olmayan bireylerde de aniden sorun yaşanmasına neden olabilir.”

“İLAÇLAR DÜZENLİ KULLANILMALI”

“Hepimiz bilmeliyiz ki bu süreç yaşanacak ve sonuçlanacak.” diyen Nuri Çağlar, yapmamız gereken en önemli şeyin evde kalarak kendimizi korumamız olduğuna işaret ettiği konuşmasını şöyle sürdürdü; “En az 7-8 saat gece uykusunu almalıyız. Uyku düzensizliği kalp hastalıklarını, hipertansiyonu, şeker hastalığını ve kaygıyı çok artırmaktadır. Evimizde gücümüz ve yerimiz yettiği kadar günde en az üç defa 20'şer dakika yürümeliyiz. Evde kaldık diye gözümüz mutfakta olmamalı. Yeme ve içme düzeninde nelere sahipsek tuz ve miktar kontrollü her şeyi tüketebiliriz. Kronik hastalığımız varsa bu hastalıklarla ilgili ilaçları düzenli kullanmalıyız. Tansiyon ilaçlarının vücut direncini düşürdüğü ile ilgili söylenen bilgiler kanıta dayalı olmadığı için dikkatinizi çekmesin.”


ARŞİV