Bütün hastalıkların kaynağı: Obezite

TMMOB Gıda Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nin ‘Dünya Gıda Günü’ etkinlikleri kapsamında düzenlediği sempozyum 20 Ekim Cumartesi günü Barış Manço Kültür merkezinde gerçekleştirdi

26 Ekim 2018 - 11:22

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) kuruluş tarihi olan 16 Ekim, her yıl Dünya Gıda Günü olarak kutlanıyor. Örgüt tarafından 2018 yılı teması #ZeroHunger (#AçlığaSon) olarak belirlenirken, gün kapsamında TMMOB Gıda Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, Kadıköy Barış Manço Kültür Merkezi’nde sempozyum düzenledi. Sempozyumda Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu da konuşma yaparken, Nuhoğlu panelistlere plaket takdim etti.

20 Ekim Cumartesi günü gerçekleşen sempozyum, Şube Başkanı Zafer Şenyurt’un  açılış konuşmasının ardından ‘Sıfır Açlık ve Güvenli Gıdaya Erişim Hakkı’ konulu 1. oturumunda Gıda Mühendisi ve Spor Spikeri Emre Tilev kolaylaştırıcı olarak görev alırken,  İstanbul Aydın Üni. Gıda Müh. Bl. Başkanı Prof. Dr. Z.Dilek Heperkan “İsraf”, Yeditepe Üniversitesi Gıda Müh. Bölüm Başkanı Prof. Dr. Yeşim Ekinci “Sürdürülebilirlik”, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Erk “Obezite” ve Tarım ve Gıda Etiği Derneği Genel Sekreteri Petek Ataman “Gıda Güvenliği” konularında konuşmacı olarak yer aldı.

“MESLEK ODALARI TÜRKİYE’NİN GÜCÜDÜR”

Sempozyumda konuşan Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu, “Bu toplantıları çok önemsiyorum. Türkiye’de meslek odaları çok önemli. İnsanlar mesleklerine başladıktan sonra odalarla ilişkilerini geliştirmeli. Bunun için de yasal olarak odaların daha güçlü olduğu bir Türkiye yaratmalıyız. Odalar güçlü olursa hem mesleki anlamda denetim artar, hem de mevcut demokrasi tablosu içinde denetimle birlikte devlet kurumlarında da şeffaflık süreci daha sağlıklı işler. Sadece Gıda Mühendisleri Odası değil diğer tüm meslek odaları da Türkiye’nin gücüdür.” şeklinde konuştu. Konuşmasının ardından panelistlere plaket takdim eden Nuhoğlu’na da Şube Başkanı Zafer Şenyurt tarafından plaket verildi.

“OBEZİTE BİR ÇELİŞKİNİN SONUCU”

Panelde obezitenin bütün hastalıkların kaynağı olduğunu söyleyen İstanbul Üniversitesi’nde görevli Prof. Dr. Osman Erk, “Obezite vücutta fazla miktarda yağ depolanması olarak tabir edilebilir. Atalarımızın yaşamına baktığımızda, her zaman avlanarak dönmezlerdi. Avlanamadıkları dönemlerde avlandıkları dönemde yedikleri gıdaları vücutlarında depolayarak hayatlarını devam ettirirlerdi. Yağ depolayabilenler yaşadılar, yağ depolayamayanlar dünyadan silindi. Günümüzde her an her yerde gıdaya ulaşmak mümkün. Onun için yağ depolamaya gerek yok. Bu çelişki sonucunda obezite ortaya çıkıyor. Obezite bütün hastalıkların kaynağıdır. Dünya obezite ve obeziteden kaynaklanan hastalıklar nedeniyle ölüyor. Obezite tuzak hastalık. Dünyada ne değişti de obezite arttı? Obezite yanlış, hatalı beslenme ve fizik egzersiz eksikliği kadar basit bir şey değil.” dedi.

“BİTKİSEL BESLENMELİYİZ”

Gıda sektörünün yanlış konumlandığını belirterek, insanların yılda ortalama 5 kilo katkı maddesi tükettiğini söyleyen Prof. Erk, “ABD tarzı beslenme düzenini tersine çevirmeliyiz. Bitkisel besinlerden oluşan beslenme düzeni olmalı. Günümüzde 5 binden fazla katkı maddesi var. İnsanlar bir yılda 5 kilo katkı maddesi alıyor. Katkı maddelerini tükettiğinizde vücut kendi rezervlerindeki vitamin ve mineralleri tüketir ve vitamin eksikliğine neden olur. Gıda katkı maddeleri, gıda izlenimi uyandırmış maddelerdir.” dedi.

“GIDALARIN ÜÇTE BİRİ ÇÖPTE”

Prof. Dr. Dilek Heperkan, ihtiyaçtan fazla gıda ürünü satın alınmasının ya da hatalı üretimlerin israfa neden olduğunu kaydederken, “Yiyecekler ağır metal ya da ilaçlar gibi çeşitli nedenlerle kirlenebiliyor. Bu gruptaki gıdalar artık canlı tüketimine uygun olmadığı için atılıyor. Hatalı uygulamalar nedeniyle bozuluyor. İnsanlar ihtiyaçlarından fazla yiyecek alıp, tüketmeden atıyorlar. Dünyada üretilen gıdaların 3’te 1’lik kısmı çöpe atılıyor. Problem tarladan itibaren başlıyor. Geç kalırsanız aşırı olgun oluyor. Erken hasat ederseniz olgunlaşmamış oluyor ve tüketici almıyor. Taşıma çok önemli. İsrafta bireysel atıkların çok önemli rolü var. Yüzde 50’sini aşırı satın alma oluşturuyor. Dünya, 2050’ye kadar insan nüfusunu besleyebilecek gıdaya sahip. Alışveriş disiplinine sahip olmamak, pazarda ne görürsek almak gibi durumlar israfa neden oluyor. Alışverişi haftada bir kez yapmak değil 2-3 sefere bölmek önemli. Gıda işletmelerindeki israf değerlendirilebilir. Atık ürünlerin tekrar katma değeri yüksek olan ürünlere nasıl dönüştürüleceğini araştırmak gerekiyor.” şeklinde konuştu

“TARIMA MÜDAHALE ETMELİYİZ

Günümüzde uygulanan politikaları eleştiren Petek Ataman, küçük üreticilerin önemine dikkat çekerek, “Aslında biz bir serbest ticaret politikası altında politika güdüyoruz. ‘Üretici kar etmiyorsa üretmesin’ diyoruz. Hatayı burada yapıyoruz. O çok kıymetli ürünlerimizi, örneğin Ayaş domatesi, taşımaya uygun olmadığı için ticaretle birlikte tercih etmiyoruz. Bu da üreticinin daha az maliyetle daha fazla ürün elde etmek için kullandığı fakat insan sağlığına zararlı uygulamalara mecbur olması anlamına geliyor. Gıdaya bakış açısının değişmesi lazım. Tarımda müdahale politikaları yapmak zorundayız. Siz üreticinizin maliyetini düşürecek politikaları uygulamadığınız sürece üretici üretimden kaçar. Tarım yüzde 15 küçüldü. Çok acı ithalat hikayelerimiz var. Buğday üretiminde düşüş var. Bundan sonra bizden ürün bekleme diyecekler. Ürünleri raylı sistemle taşıma gerekiyor. Biz rayları söküyoruz” dedi.

“KÜÇÜK ÜRETİCİNİN YAŞAYACAK HALİ YOK”

İklim değişikliği baş gösterince küçük üreticinin ne kadar kıymetli olduğunun farkına varıldığını söyleyen Atalay, “Karbon ayak izini düşürelim diye aile çiftçiliği tekrar gündeme geldi. Bir kişi bile üretim yapıyorsa onun üretimden vazgeçmemesini sağlamalıyız. İklim değişikliği ile birlikte bitki hastalıklarında artış var. Fındık başta olmak üzere pek çok bitkisel ürünümüzü kaybedeceğiz. Küçük üreticinin yaşayacak hali yok. Aslında ister sofradan çıkıp tarlaya gelelim, ister tarladan çıkıp softaya gelelim ezberleri bozmak gerekiyor” diye konuştu.

“İHTİYAÇ KADAR ÜRETİM”

Sürdürülebilirliğin sadece bugünü değil yarını da düşünen bir yaşam felsefesi olduğunu kaydeden Prof. Dr. Yeşim Akıncı, “Sürdürülebilirlik kavramı, tarımda gerilemeye başlanması, iklim değişikliği başlaması, israfın artması ve bir yandan çelişkiyle obezitenin artmasıyla ortaya çıktı. Temel eksiklik planlamayı gerçekleştirmemiş olmak. İhtiyaç kadar üretim yapılmalı” ifadelerini kullandı.


ARŞİV