Davranım bozukluğu, öfke ve saldırganlık

Kadıköy Belediyesi Çocuk Koruyucu Ruh Sağlığı Merkezi'nden Uzman Klinik Psikolog Bağış Demirel, çocuklarda davranım bozukluğu, öfke ve saldırganlıkla nasıl mücadele edileceğini anlatıyor

16 Ocak 2017 - 15:07

Uzman Klinik Psikolog Bağış Demirel

Kadıköy Belediyesi Çocuk Koruyucu Ruh Sağlığı Merkezi  

Davranım bozukluğu, başkalarının temel haklarına saldırıldığı ya da yaşa uygun başlıca toplumsal doğru ve değerlerin ya da kuralların hiçe sayıldığı, yineleyici bir biçimde ya da sürekli olarak görülen saldırgan davranışlar olarak açıklanabilir. Çocuk ve gençte gözlemlediğiniz ve aileyi, çevreyi, en önemlisi aslında yine çocuğun, gencin kendisini rahatsız eden bu görünümler arasında:  
*çoğu zaman kavga - dövüş başlatmak, kabadayılık etmek,
*başkalarının ciddi bir biçimde fiziksel olarak yaralanmasına neden olacak bir ‘silah’ kullanmak (sert bir cisim, taş, sopa, kalem, bıçak gibi),
*insanlara karşı fiziksel olarak acımasız davranmak, ısırmak, tükürmek,
*hayvanlara karşı fiziksel olarak acımasız davranmak,
*başkasının gözü önünde çalmak, hırsızlık,
*eşyalara zarar vermek, yangın çıkartmak, *kuralları ciddi bir biçimde ihlal etmek, yalan söylemek, evden okuldan kaçmak ve birisini cinsel etkinlikte bulunması için zorlamak şeklinde görülebilir.

Peki çocuk ve genç bunu neden yapar?

Her bir davranışın altında çocuğun bireysel gelişim öyküsüne, geçmiş deneyimlerine bağlı olarak farklı sebepler yattığını söyleyebiliriz. Çevrenizden, benzer sorunu olan bir aileden, bilimsellikten uzak yayınlardan edindiğiniz bilgilere dayanarak çocuğunuzdaki bu tip davranışların sebebini çözmeye çalışmak, sorunları gidermeyecek; dahası çocuğunuz ile aranızdaki mesafeyi daha da artıracaktır. Kaldı ki çocuğunuz aslında sizin onu anlamanızı, aranızdaki ilişkiyi düzeltmek adına bizzat sizin onunla ilgilenmenizi bekler ve bu davranışlar, artık onu görmeniz gerektiği mesajını da taşıyan yardım çağrıları anlamına gelebilir.

Bu açıdan bakıldığında, bu tip uygunsuz davranışlar sergileyen çocukların ebeveynleri (anne baba ya da ona bakımveren başka bir yakını) ile yaşantıladıkları geçmiş ya da yeni bir sürece bağlı ilişkilerinde sorun olduğu gerçeğine odaklanılmalıdır. Yani konu sadece çocuk değil, çocuk ve sevdiği/nefret ettiği kişi arasındaki ilişkidir. Çok nüfuz edici, çocuğun bireyselleşmesine engel olan, izin vermeyen ya da hiç ilgilenmeyen bir anne; çok korkutucu, saldırgan  ya da her türlü isteğe onay veren sınırsız bir baba; torunu üzülmesin diye sürekli küçük yalanlarla durumu idare etmeye çalışan bir büyükanne; kızından boşandığı için damadına (çocuğun babasına) sürekli öfke ve nefret söylemi içinde olan bir dede gibi bir çok örnek sunulabilir. Buradan yola çıkarak yetiştirme tutumlarının, çocuğun dürtülerini kontrol edebilmesinde, öfke-suçluluk duygularını sağlıklı şekilde aktarmasında en büyük etken olduğu söylenebilir.

Davranım bozukluklarının içeriğini oluşturan öfke ve saldırganlık, canlı doğasının bir parçası ve  yaşam için temel gerekli bir mekanizmadır ve eğitim ile uygun şekilde dışa vurumu sağlanabilir.

Toplum içinde  yaygın olarak bilinen bir tutum “çocuklar anne babalara kızmaz!”dır; oysa ki insan seven, üzülen, hayal eden, kıskanan ve kızan bir canlıdır ve herhangi bir engellenmede, kendisine saldırı tehdidi hissettiğinde öfkelenmesi gayet doğaldır. Diğer bir deyişle çocuk, kendisine karşı bir saldırı tehdidi altında hissettiğinde salırganlık göstererek korkusuyla baş etmeye çalışır. Çocuk da bir birey olarak bu duyguları yansıtmaya hakkı olan bir canlıysa eğer neden sevdiği bir kişiye bir konuda kızdığını ifade edemesin?  Burada bahsettiğimiz saldırganlık korku ve öfkeye karşı oluşan doğal bir savunma iken; şiddet ise salt insan mahsulü sınırsız bir yıkıcılıktır ve yıkıcılığın olduğu yerde yaşamdan, sevgiden, şefkat ve arzudan  bahsetmek olanaksızlaşır. Haftaya çocuğunuzun öfkesi ile nasıl başedebileceğinize dair tutumların gözden geçirileceği bir yazı ile beraber olacağız.


ARŞİV