Teknolojinin hayatımıza girmesiyle birlikte birçok şeyin kolaylaştığını ve her bilgiye hızlıca ulaşabildiğimizi söylemek mümkün. Ancak tüm bu olumlu gelişmelerin yanı sıra teknolojilinin zararları da herkes tarafından biliniyor. Hayatımızın her alanında artık kendi varlığını vazgeçilmez bir bağımlılığa dönüştüren teknolojinin çocukların hayatındaki yeri de oldukça önemli. Uzman Pedagog Oya Akbaş, teknolojinin olumlu yönleri kadar aileler ve çocuklar üzerinde yıkıcı etkilerinin de olduğunu söyledi ve aileler için tavsiyelerde bulundu.
“AİLE İÇİ ÇATIŞMALAR KAÇINILMAZ OLUYOR”
Tüm yenilikler gibi teknolojik yeniliklerin de faydalı ve zararlı birçok yönü olduğunu kaydeden Akbaş, “Burada elbette ailelere çok iş düşüyor fakat belli bir yaş grubundaki çocuklara maalesef aileler de söz geçiremiyor. Hal böyle olunca aile içi çatışmalar kaçınılmaz oluyor. Çocukların onları cezbeden şiddet içerikli yayınlara, cinsellik ve küfür içeren yayınlara yönelmesi tüm dengeyi temelinden sarsıyor. Aslında çerçevedeki resme yakından değil de uzaktan bakmak gerek böyle durumlarda. Öndeki resmin değil de asıl arkadaki resmin bize ne anlattığına bakmak önemli” dedi.
“YASAK KOYUP SAVAŞ AÇMAKTANSA…”
Akbaş, “Ben çoğu kez hayıflanıyorum. Keşke bizim zamanımızda da bilgi erişimi bu kadar kolay olsaydı diye. Mesela herhangi bir derste bir konuyu anlamadın mı? Aç gerekli sistemi, öğretmenleri oradan dinle. Fayda sağlanması tercih edilen her alanda inanılmaz kolaylık sağlıyor. Sanal olarak müzeleri gez, hatta dünyayı dolaş. Tüm bunlar tercih meselesi. Çocuğunuzun neyi ne kadar tercih ettiği önemli ve tabii arkadaş çevresinden nasıl etkilendiği de. Çocuklarımıza teknoloji alanında yasak koyup savaş açmaktansa, tercihlerinin ne olduğunu öğrenerek doğru tercihler yapmaları gerektiği konusunda rehber olmak gerekli” ifadelerini kullandı.
“DEPRESYON KAÇINILMAZ OLUYOR”
Dijital platformların gençler üzerinde olumsuz etkilerinin de olduğuna dikkat çeken Akbaş, “Sosyal medyanın ve dijital platformların gençler üzerinde yıkıcı etkileri bulunuyor. Bunlardan biri, onları bir şekilde depresyona itiyor olması. İzledikleri şeylerden çok çabuk etkileniyorlar. Telefonundan canlı yayın yaparak intihar girişiminde bulunan bir gencin arkasından yazılan övgü dolu sözler diğer gençleri de buna teşvik ediyor. Kendi aralarında sosyal medya üzerinden oluşturdukları bir dille birbirlerine her anlamda fazlasıyla zarar veren gençlerin yanı sıra, elbetteki farklı görüntüleme sistemleri toplu olarak ders çalışma, bir konu üzerine tartışma gibi olumlu çalışmaları da sağlayabiliyor. Sosyal medyadaki olumsuz ilerleyen iletişimin sonu elbetteki hüsran oluyor ve depresyon kaçınılmaz bir şekilde geliyorum diyor. Aşırı üzüntü, umutsuzluk, kaygı, değersizlik hissi ve tüm bu olumsuzlukların arkasından gelen aileden uzaklaşarak içine kapanma, zevk aldığı şeyleri bile yapmayı istememe hali, ani ve anlamsız öfke patlamaları. Tüm bunların arkasından gelen hayatın yaşanmaya değer olmadığı hissiyatı” şeklinde konuştu.
“ÇOCUĞUNUZUN ÜZERİNE GİTMEYİN”
Tüm bu yaşanan durumların aileler üzerinde de yıkıcı etkilerinin olduğundan bahseden Akbaş, “Anne baba çaresizlik içinde, çareler arıyor. Böyle durumlarda profesyonel yardım alınmalı. Çocuğun üzerine gitmeden, onu zorlamadan iletişim kurmaya çalışarak duygularını öğrenmeye yönelmek en iyisi olacaktır. Konuya girerken önce sizi endişelendiren davranışları belirleyerek başlayabilirsiniz. ‘Son zamanlarda çabuk öfkelendiğini fark ettim’, ‘Normalden daha fazla uyuyor olman beni endişelendiriyor’, ‘Seni rahatsız eden bir şey mi var?’, ‘Sana böyle hissettiren şey ne?’ Tüm bu ve buna benzer sorulara cevap vermek istemeyebilir ilk etapta. Böyle bir durumda uygun zaman ve ortamı kollayarak sormaya devam edilmeli. O konuşurken tüm dikkatinizi ona vererek ve sözünü kesmeden dinleyin. Bağımlılık yaptığını düşündüğünüz teknolojik araçlardan onu koparmak isterken, yanlış davranışlarla onu teknolojiye daha da itmeyin. Saygılı bir tavırla kendinize çekmeye, aileye tekrar dahil etmeye çalışın. Onun dikkatini cezbedecek tekliflerle gidin yanına” dedi.
Akbaş şöyle konuştu: “Akşam yemeği sonrası ailecek yürüyüş yapabilirsiniz. Yatmadan önceki son 2 - 3 saati elektronik cihazsız zaman olarak belirleyin ve kutu oyunu, sohbet gibi faaliyetlerde bulunun. Mutfakta yeni lezzetler için çalışmayı da teklif edebilirsiniz. Onun sevdiği, ilgi alanı olan şeylere siz de katılın. Müzik dinlemek, dans etmek gibi. Teknoloji ile mücadele ederken, sosyal olarak aktif ve etkileşimde hissetmesi için ona iyi gelen, hayatındaki önemli arkadaşlıklarını sürdürmesi yönünde destek olun. Aynı zamanda sanat ve spor dallarında yeni bir aktivite veya hobi denemesi için onu teşvik edin.”
“RUHU OLMAYAN BİR ZEKA”
Akbaş, sözlerini şu şekilde noktaladı: “Genç nesil çoğunlukta. Bu bir avantaj elbette lakin iletişim kurmak şu zamanda güç diyebiliriz. Okulda, evde sorunlarla boğuşan birçok genç insan başını belaya sokmaktan geri duramıyor. Biz profesyoneller elbette ki hem o gençlere hem de ailelere yardımcı olmak için var gücümüzle teknikler geliştiriyoruz. Sorun şu ki; çoğuna zihnen, ruhen ulaşamıyor, kalplerine dokunamıyoruz. Karşımızda öylece oturuyorlar. Ruh yok, sadece zeka var. Ruhu olmayan bir zeka. Çocuklarımız maalesef özellikle çağın onlara sunduğu bu teknolojik savaş içerisinde var olmak için mücadele ederken tüm duygusal zekalarını yok sayarak o özelliklerini köreltiyorlar. Beklentileri farklı, düşünce merkez gelişimleri teknolojik. Empati bilmiyorlar, bireysel istekleri ön planda. Aslında tüm teknolojik yapıya bakıldığında geldiğimiz şu durum içinde istenilen tam da buydu. Gençlerle bu anlamda zıt karşıt olarak mücadele etmektense aynı paralellik içerisin de onları anlamaya çalışarak, bizimle aynı çember içinde tutmaya çalışmak yapılacakların başında geliyor ve bir diğer husus ki bu en önemlisi, düşünce yapılarının içine girerek, gerçekte ne düşündüklerini öğrenmek ve birlik, bütünlük içerisin de, düşünmeyi öğrenmek kavramını yerli yerine oturtmak gerekiyor.”