14 Kasım Dünya Diyabet Günü için Caddebostan Kültür Merkezi’nde; iç hastalıkları uzmanı Dr. Ayşegül Karaçam, endokrinoloji ve metabolizma hastalıkları uzmanı Doç.Dr. Sinan Kırım ve diyetisyen Nursena Çoban Kadıköylülerle bir araya geldi. Şeker hastalığı olarak bilinen diyabetin konuşulduğu konferansta; prediyabet, tip 2 diyabet ve diyabet hastalarının nasıl beslenmesi gerektiği hakkında bilgiler verildi.
DİYABETTE AİLE HİKÂYESİ ÖNEMLİ
Diyabetin kronik hastalık olduğunu ve yaşam tarzına dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayan iç hastalıkları uzmanı Dr.Ayşegül Karaçam, “Ciddi bir sorundur. Dünyada ve Türkiye’de hızla artmaktadır. Türkiye’de diyabet yüzde 15 oranında.” dedi. Diyabetten önce prediyabet dönemi olduğunu söyleyen Karaçam, “Hastalara diyabet teşhisi konulduğunda arkada sekiz ila on senelik bir geçmiş var. Hücreler bir anda bozulmuyor.” şeklinde konuştu. Diyabetin tüm organlar ile damarlara zarar verdiğini kaydeden Karaçam, “Küçük damarların gittiği göz, böbrek ve sinir uçlarını bozarak büyük komplikasyonları yaratıyor.” dedi. Açlık şekeri değerinin 126’nın üzerinde veya herhangi bir anda ölçüm yapıldığında 200’ün üzerinde olmasıyla şeker hastalığının tespit edildiğini kaydeden Karaçam, “Burada hastanın kendi şikayetlerini değerlendirmesi ve aile hikayesi çok önemli. Ailenizde diyabet hastası ne kadar çoksa sizin de riskiniz o kadar yüksek oluyor.” şeklinde konuştu.
KAN DEĞERLERİ
Şeker hastalığının birçok komplikasyona sebep olduğunu dile getiren Doç.Dr. Sinan Kırım, “Büyük ve küçük damar hastalıkları olarak ikiye ayırıyoruz. Büyük damar hastalıklarında diyabet, damar sertliğini arttırır ve daha erken kalp krizi geçirme, felç olma, bacağa ve böbreğe giden damarların daralmasına neden oluyor. Küçük damar ise göz, sinir dokusu ve böbreklere zarar veriyor.” dedi. Hba1c olarak adlandırılan ortalama kan şekeri seviyesinin yüksek olmaması gerektiğinin altını çizen Kırım, “HBa1c tehlikeli olarak 7’den itibaren başlıyor yani bu kişilerin ortalama açlık ve tokluk şekerini 172 gibi düşünün. 8 değerinde pek çok komplikasyonun çıkabileceği belirtiliyor, 9 değeri ve üzeri ise yavaş ilerleyen intihar olarak adlandırılıyor.” şeklinde konuştu.
AYAK YARALARI
Şeker hastalığında ayak yaralarının ortaya çıkabileceğini belirten Kırım, konuşmasına şu sözlerle devam etti: “Sinir dokusu bozulduğu için küçük damarlarda da birtakım hasarlar çıkıyor. Ayrıca kişi ayağını ve ayak tabanını hissetmediği için travma sürekli devam ediyor. Örneğin; sağlıklı bir kişiye kumsalda yürürken kum ayağını yaktığında kaçar ve hemen terlik giyer. Ama kişi şeker hastası olup da ayak tabanını hissetmez olunca kendisini koruyamıyor ve kumun üzerinde devam ettiği için ayak tabanı parçalanıyor.”
ŞEKER HASTALARI NASIL BESLENMELİ?
Diyetisyen Nursena Çoban diyabet hastalarının nasıl beslenmesi gerektiğini şöyle anlattı: “Üç ana ve üç ara öğün tüketilmelidir. Lif ve fito besin oranı yüksek kuru baklagiller şekerin kana karışmasını yavaşlatır. Glisemik indeksi düşük besinler tercih edilmelidir. Düşük nişastalı veya nişastasız besinler yenilmelidir. Kurubaklagil, çavdar, yulaf, kinoa ile beslenilmelidir. Çünkü kan şekerini yavaşlatır tokluk sağlar. Tam tahıllı ve lifli besinler tercih edilmelidir. İnsülin ve kan şekerini dengelemek için ara öğünlerde karbonhidrat ve proteinden, yağ ve lif alarak besinler yenilmelidir. Somon, sardalya, karides ve ringa gibi civa oranı düşük veya civasız balıklar tüketilmelidir. Ceviz yağı ve zeytinyağı gibi doymamış yağlar tercih edilmelidir.”
Şekerimiz düştüğünde ne olur?
Şekerin düşmesi hipoglisemi ile; titreme, sinirlenme, endişelenme, kaygı bozukluğu, çarpıntı, soğuk terleme, güçsüzlük, aşırı açlık hissi, el ve ayağın boşalması yaşanır.
Şeker 20 ila 40’lı değerlere gerilerse; çift görme, sarhoşluk hissi, konsantre olamamak, kendi adını dahi hatırlamakta güçlük, bulunduğu yeri zamanı karıştırmak, beklenmeyen şekilde davranış değişiklikleri olur.
Şeker 20’nin altına düşerse sara nöbetleri, koma ve ölüm olur.
Diyabetik ketoasidoz semptomları nelerdir?
Tip 1 diyabet hastalarında görülür, Tip 2’de genellikle görülmez. Diyabetik ketoasidozun semptomları; halsizlik, iştahsızlık, bulantı, kusma, ağız kuruluğu çok sık su içme ve tuvalete çıkma, karın ağrısı, kramplar, nefes darlığı ve kilo kaybıdır.
Diyabet tedavisinde hangi besinler tüketilmeli?
Brokoli, kuşkonmaz, ıspanak, pazı, kıvırcık, beyaz lahana kara lahana, brüksel lahana, kırmızı üzüm, enginar, avokado, keten tohumu, kuruyemiş, tarçın, kudret narı, çemen tohumu, somon, sardalya, karides, sarımsak, karahindiba, zerdeçal, zencefil, sızma zeytinyağı ya da ceviz yağı, karabuğday, kurubaklagil, mor ve kırmızı orman meyveleri, yaban mersini, kiraz, böğürtlen, ahududu, erik, elma, armut.
Şeker hastalı hakkında mutlaka akılda kalması gereken bilgiler
Her iki şeker hastasından biri şu anda şeker hastası olduğunu bilmiyor. Birinci derece akrabalarda şeker hastalığı varsa 40 yaş üzeri ara ara sabah açlık kan şekerini ölçmeli.
Tip 2 şeker hastaları, tanı konulduğu andan itibaren hiçbir şikâyeti olmasa da her yıl mutlaka retina muayenesi yaptırmalı. Tip 1 ise ilk 5 yıldan sonra her yıl göz muayenesi olmalı.
Evde her zaman terlik veya çorap giyilmeli ve ayak yaralarına karşı ayak muayenesi yapılmalı.
Hba1c değeri 7’nin altı iyidir, 6,5 altı mükemmeldir. Ancak diğer hastalık ve faktörlere göre değişkenlik gösterebilir.
Hali hazırda şeker hastalığının kalıcı bir tedavisi yoktur. Ancak hastalığın size zarar vermesi önlenebilir.
Diyabet tedavisi doktor, hemşire, diyetisyen ve podolog gibi uzmanlık alanlarını içeren bir ekip işidir.