“Eczacılar riskli grupta görülmüyor”

Korona salgını nedeniyle tüm sağlık çalışanları gibi eczacılar da üstlendikleri önemli rolleriyle sürekli gündemde. Lakin çok da adı geçmeyen bir grup var ki o da pandemi hastanelerinde görevli kamu eczacıları… Bu sefer söz onlarda!

30 Nisan 2020 - 16:33

Geçen haftalarda sayfalarımızı pandemi hastanelerinin yoğun bakım servislerinde çalışan hemşirelere açmış, nasıl zorlu bir süreçten geçtiklerini onlardan dinlemiştik. Bu hafta ise, pek görülmeyen başka bir sağlık çalışanı grubuna yer vermek istedik; kamu eczacıları. Evet aslında hepimizin bildiği ancak sadece ağır hasta olup hastanede yattığımızda ihtiyaç duyduğumuz; her sokakta gördüğümüz eczanelerde çalışanlar kadar görünür olmayan bir grup kamu eczacıları. Oysa ilaç temin edip doktorlara direkt ulaştıran, tedarik zincirinin en önemli halkası onlar.

Ve iki aydır tüm ülkeyle birlikte, pandemi hastanesine dönüştürülen hastanelerinde korona virüsüyle savaşıyorlar. Aynı doktorlar, hemşireler, hasta bakıcılar ve temizlikçiler gibi… Büyük risk altındalar ama doğrudan yoğun bakım servisinin içinde olmadıkları için “riskli grupta” görülmüyorlar. Halbuki Covidli hastalar da, hasta yakınları da, doktorlar ve hemşireler de hastane eczacılarıyla doğrudan temas halindeler. 

Biz de iki kamu eczacısıyla süreci nasıl yönettiklerini konuştuk. Tabi ki isimleri değiştirerek ve hastane ismi vermeden…

“ZAMANLA YARIŞIYORUZ”

Eczacı Nehir, 22 yıldır bu meslekte ve 12 yıldır kamuda çalışıyor. Eczacı Yeşim ise henüz 4 yıllık meslek hayatının 3 yılını devlet hastanesinde geçirmiş. İkisi de Anadolu yakasının en büyük hastanelerinden birinin eczanesinde kamu çalışanı olarak görev yapıyor. Öncelikle serbest eczanelerden çalışma şekli olarak nasıl bir farkları olduğunu soruyoruz. Eczacı Nehir, bu soruyu şöyle yanıtlıyor: “Kısacası ilacı buluyor ve alıyoruz. Sağlıklı ortamda koruyoruz. Doktorların tedavide uygun gördüğü ilacı yatan hastaya ulaştırıyoruz, doğru ilacın, doğru zamanda doğru dozda, doğru sürede kullanımını ve etkileşimlerini, istenmeyen ve beklenmeyen etkilerini takip ediyoruz.”

Eczacı Yeşim ise hastane eczacılığının hala pek bilinmeyen bir meslek olduğunu vurgulayarak şöyle devam ediyor: “Oysaki hastanede ilacın olduğu her aşamada eczacı da mutlaka var. Hastane eczacılığının diğerlerinden en büyük farkı her ilacın hastane eczanesinde bulunması mümkün değilken (mevcut ihale bakiyesinden ilaç çekilir) doktorun o an hasta için uygun gördüğü ilacı temin ederken uyulması gereken prosedür yoğunluğu ile tedavinin yetişmesi için zamanla yarışmamız.”

“HAZIRLIKSIZ YAKALANDIK”

Tabi ki tüm dünya korona virüsüyle savaşırken, çalıştıkları hastanenin pandemi hastanesi ilan edilmesiyle eczacılar da diğer tüm sağlık çalışanlarıyla birlikte zorlu bir sürecin içinde bulmuş kendilerini. Türkiye’de pandemi ilan edildikten sonra yaşadıklarını, “Hızla vaka sayısı arttı. Hiç kullanılmayan ilaçların bilinen endikasyonları dışında, hiç alışık olmadığımız dozlarda ve sürelerde kullanımı başladı. Bu ilaçların temini normal süreçlerden çok daha hızlı ve değişken bir akışla olmaya başladı. İdarecilerle, diğer kurumlardaki meslektaşlarımızla,  doktorlar ve hemşirelerimizle hatta şoförümüzle sürekli iletişim halinde olmamız gerekti. Gelişmeleri takip etmemiz anlık değişikliklere ve yönlendirmelere uyum sağlamamız, kararlar almamız gerekti. Bir yandan da kendimiz, ailemiz ve yakınlarımız için endişeleniyoruz. Her geçen gün enfekte sağlık çalışanı sayısı artıyor ve maalesef kaybettiklerimiz oldu, oluyor. Kimsenin zorunlu olmadıkça yaklaşmadığı vaka dolu hastanelere her gün gidip geliyoruz.” diye anlatıyor Eczacı Nehir. Başta koruyucu ekipmanlara erişmekte zorluk yaşamaları da bu kaygıyı arttırmış ancak neyse ki uzun sürmemiş: “Başta hazırlıksızdık, yetersizdik. Maskeler, el dezenfektanları yetersizdi. Stoklar normal sürece göre yapılmıştı. Onlar da öncelikli birimlerde; yoğun bakım, acil gibi birimlerde kullanılıyordu. İki aydır Çin’de devam eden salgın bize gelmeyecek gibi hazırlıksız yakalanmıştık. Ancak uzun sürmedi. İlk haftadaki karmaşadan sonra eksikler büyük oranda tamamlandı.”

ECZACIYA TEST UYGULANMIYOR

Covid yoğun bakım servisinin dolu olduğunu ve hasta sayısı arttıkça temas riskinin arttığını vurgulayan eczacılar temaslı sağlık çalışanlarına yapılan testler arttıkça pozitif sağlık çalışanı sayısının da arttığına dikkat çekiyor. Oysa direkt temaslı oldukları halde iki aydır eczacılara test uygulanmamış! Eczacı Nehir bu durumu şöyle açıklıyor: “Serbest eczaneler her yerde bulunan ve ilk ulaştığımız sağlık uzmanımızdır. Dolayısıyla bulaşının da ilk ulaştığı ve yaygın olduğu bir alandır. Maalesef meslek kuruluşları da hazırlıksız yakalandı ve önlemleri zamanında ve yeterince sağlayamadı. İlk kayıplarımızdan biri bir eczacı ve teknikeriydi. 

Hastanelerde ise bulaşı riskinin düşük olduğu düşünülen bir birim eczane. Sonuçta hastayla doğrudan teması yok deniliyor. Bu nedenle önlemler en son ve uğraşlarla sağlanabildi birçok hastane eczanesinde. Bizim hastanede test yapılan bir eczane çalışanı yok! Oysa hastayla direkt teması olan herkesle, ilaç taşıma personeli, hemşire, doktor, depocu, kargocu, hasta yakını ile doğrudan temastayız. İade ilaçlar, belgeler vs. 7 gün 24 saat hiç kapanmayan hastane eczanesine gelir gider. Enfeksiyon riski oldukça yüksektir bu nedenle ama hala Covid testi yapılmadı…”

Çalıştığı hastanede şu an için 30-40 pozitif sağlık çalışanı bulunduğunu belirten Eczacı Yeşim ise “Eczanesi olan eczacılar ve biz (kamu eczacıları) riskli grupta görülmedik. Maalasef Covidden kaybedilen ilk sağlık çalışanı eczacıydı ve geçen haftalarda İstanbul’da çok genç bir eczacıyı daha kaybettik. Hastane eczanelerinde nasıl olsa hasta girmiyor algısı olsa da ayakta tedavi gören Covidli hastaya ilacı hastane eczacıları verir. Ayrıca yatan hastadan iade gelen ilaçlar da eczaneye girer, bu da bulaşı riskini arttırıyor.” diyor.

“KAYGILI AMA GÜÇLÜYÜM”

Her gün, çoğumuzun gitmekten sakındığı virüs dolu hastaneye adım atmak zorunda olan eczacılar kaygı seviyelerini ve nasıl baş ettiklerini ise şöyle anlatıyor: “Korkunç bir dönem, kimin ne zaman ne kadar acıyla bu süreci tamamlayacağı belli değil. Kaygılıyım kendim ve yakınlarım için aynı zamanda güçlü hissediyorum çünkü işe yarıyorum. İyi bir hayatı olan bir insan ertesi gün yoğun bakımda solunum güçlüğü ve akciğerlerine cam parçacıkları batırılıyormuş gibi ağır acılarla veya solunum cihazına bağlı yoğun bakımda bulabiliyor kendini. Biz büyük bir ekip olarak tedavisini sağlıyoruz. Acılarını daha çekilir kılıyoruz. Elimizdeki tüm silahları seferber ediyoruz. Bir tek hastaya bile fayda sunduğumuzda çok mutlu oluyoruz.”

“İLK İŞİM SAHİLE GİTMEK OLACAK”

Peki bu kadar risk altında çalışan eczacıların özel hayatında neler değişti? Eczacı Nehir bu sorumuzu şöyle yanıtlıyor: “Eşim evden çalışmaya başladı. Hem görevini yapıp hem de ev işlerini omuzladı. Kızım okullar tatil olduğundan beri hiç dışarı çıkmadı. Temassız yaşamaya çalışıyoruz. Tabii ki en büyük korkum sevdiklerime bulaştırmak. Her akşam eve geldiğimde tüm giysilerimi yıkıyor, kendim de yıkanıyorum. Kızıma sarılmıyorum. Oğlumla, annem ve babamla sadece görüntülü görüşme yapıyorum. Çoğu arkadaşım ailelerinden ayrı yaşıyor bu dönem.” 

Eczacı Yeşim ise ev ve iş arasında mekik dokuduğunu belirterek “Yeğenim en son emekliyordu, sanırım pandemi bitene kadar yürümüş olacak. Bu süreç bitince yapacağım ilk şey sahile gitmek olacak.” diyor. 

“ALKIŞ GÜZEL AMA…”

1 Mayıs’ın ön gününde, kamu eczacıları adına Eczacı Nehir’in bir de talebi var: “Sağlıkçılar tüm dünyada günlerce alkışlandı. Bu çok güzel. Ek ödemelerin tavandan ödenmesi geldi gündeme. Ancak bu desteklemenin ek ödeme üzerinden yapılması adil bir teşekkür tablosu oluşturmadı. Ek ödeme katsayıları çok farklı olduğundan, bir memur maaşının onda biri kadar alırken bir doktor maaşının 3 katı kadar ek ödeme alabiliyor. Oysa maaş üzerinden yapılsaydı herkes üç ay çift maaş alsaydı daha adil olurdu. Çünkü temizlikçisinden eczacısına hemşireden doktoruna canını dişine takmış koca bir ekibiz.”




 


ARŞİV