Fazla kilolar, hareketsizlik, yanlış duruş ve oturuş, hatta aşırı topuklu ya da babet ayakkabılar giymek… Günümüzde gerek sağlıksız yaşam tarzı, gerekse ilerleyen yaş gibi etkenlerle erişkin skolyozu giderek yaygınlaşıyor. Acıbadem Maslak Hastanesi Omurga Sağlığı Merkezi, Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Alanay, erişkin skolyozunun yaşam kalitesini diğer kronik hastalıklar kadar çok etkilediğini belirterek “Yapılan çalışmalar; erişkin dejeneratif (sonradan ortaya çıkan) skolyozun, yaşlanan nüfusla birlikte sıklığı artan, çağımızın yeni halk sağlığı sorunu olduğunu ortaya koyuyor” diyor.
Erişkin omurga bozuklukları çocukluk ve ergenlik çağında ortaya çıkan hastalıkların devamı niteliğinde olabileceği gibi, erişkinlik döneminde de başlayabiliyor. Ergenlik döneminde başlayan, ancak o dönemde farkına varılmayan ya da farkına varıldığı halde tedavi edilmeyen ve belirtileri ilerleyen skolyoza ‘erişkin idiyopatik skolyoz’ deniliyor. Bu skolyoz tipinde ağrı ve duruş bozukluğu gibi belirtiler zamanla ortaya çıkıyor. Erişkin dejeneratif (sonradan ortaya çıkan) skolyoz ise; yaşlanma ile birlikte omurga yapısının yıpranması ve osteoporoz (kemik erimesi) sonucu oluşuyor. Çalışmalar; bu tip skolyozun 60 yaş üstünde görülme sıklığının yüzde 60’ın üzerinde olduğunu gösterirken, uzmanlar, erişkin dejeneratif skolyozun, çağımızın yeni halk sağlığı sorunu olduğunu söylüyor.
İleri derecede erişkin skolyozlu kişilerde omurga ve gövde yana ya da öne doğru yatarken, hareket kabiliyetinde kısıtlanma, sırt ve bel ağrısı, kaslarda güç kaybı, bacaklarda uyuşma, kramp ve yürüme mesafesinde kısalma olabiliyor. Yaygın bilinen ifade biçimiyle ‘bel kayması’ yani bir omurun diğeri üzerinde öne, arkaya veya yana doğru yer değiştirmesi de tabloya eklenirse şikayetler artabiliyor. Erişkin idiyopatik skolyozda ise, omurga eklemlerinde bozulmalarla şiddetli ağrı olabilirken, göğüs kafesi baskılanarak çabuk yorulma ve solunum sıkıntısı yaşanabiliyor. Tüm bu şikayetler hastaların yaşam kalitesini çok ciddi ölçüde düşürüyor.
Hastanın şikayetleri ve skolyozun eğrilik derecesi tedavinin yönünü belirliyor. Doktor, hasta şikayetlerini değerlendirerek radyografi, manyetik rezonans görüntüleme (MRG), bilgisayarlı tomografi (BT) ya da elektro-tanısal testler isteyebiliyor. Erişkin skolyoz tedavisinde seçilecek yöntem, ağrı ve skolyozun eğrilik derecesine, eğriliğin ilerleyici olup olmamasına göre planlanıyor. Genellikle hastaya önce cerrahi olmayan tedavi yöntemleri uygulanıyor.
Erişkin skolyozu olan hastalar için; fizyoterapist eşliğinde uygulanacak fizik tedavi ve egzersizler, ilaç ve enjeksiyonlar, korse tedavisi gibi yöntemler tek tek veya birlikte uygulanabilir. Skolyozun türüne ve kişinin fiziksel kondisyon durumuna göre doktorlar her hasta için farklı ve en uygun olan yöntemi seçecektir. Ancak korse tedavisinin uzun süre uygulanması faydadan çok zarara neden olabileceği gibi, fizik tedavi ve egzersizler de ilerleyici bir skolyozu önlemedeki yetersiz kalabilir.
Erişkin skolyoz ameliyatında, ameliyat süresinin ve cerrahi işlem sayıları genç hastalara göre daha fazla olabiliyor. Özellikle hastanın kalp ve akciğer gibi hastalıkları, diyabeti ve osteoporozu var ise cerrahi tedavi daha da zorlaşabilir. Ancak hastanın iyi hazırlanması ve gerekli tedbirlerin alınması ile cerrahi tedavi sonuçları son derece yüz güldürücü olabilir.
Skolyoz ameliyatında eğriliğin dengeyi sağlayacak kadar düzeltilerek omurların kaynaştırılması (füzyon) ve sinir basılarının ortadan kaldırılması hedefleniyor. Erişkin skolyoz ve omurga deformitelerinde minimal invaziv cerrahiler genelde ilk seçim oluyor. Minimal girişimle maksimum fayda sağlamayı amaçlıyoruz. Ancak bazı durumlarda füzyon gibi daha agresif cerrahiler gerekebiliyor. Vida ve çubuk kullanılan füzyon ameliyatlarında planlama ve özellikle omurganın normal bel ve sırt kıvrımlarının hastaya özgü şeklinin sağlanması çok önemlidir. Aksi taktirde yeni ameliyatlar gerekebilir. Bu tür ameliyatlar için bilgisayarda yapılan kişiye özel analiz ve simülasyonlarla ideal omurga yan şeklini sağlıyoruz. Böylece ameliyat sonrası mekanik komplikasyonları en aza indiriyoruz. Cerrahinin ne kadar agresif olacağına karar vermemizde hastanın deformite analizi ve genel sağlık durumu etkili oluyor. Günümüzde yapay zeka kullanarak oluşturulan risk hesaplayıcılar ile hasta için en uygun cerrahi yöntemi seçmeye çalışıyoruz.
BU 4 HATAYA DÜŞMEYİN!
Prof. Dr. Ahmet Alanay, 60 yaşın üzerindeki her 100 kişiden 60’ında omurga deformitelerine rastlandığını ve gelecek yıllarda bu sayının çok daha artmasının beklendiğini belirterek “Erişkin skolyoz ve omurga deformiteleri artışının önüne geçebilmek için, günlük yaşantımızda alışkanlık haline gelen bazı hatalı davranışlarımızın mutlaka değiştirilmesi gerekiyor” diyor. Prof. Dr. Ahmet Alanay, erişkin skolyozu ve omurga deformitelerine yol açabilen 4 hatayı şöyle sıralıyor:
Fazla kilolar omurgaya binen yükü artırıyor ve hareketlerin kısıtlanmasına neden oluyor. Sağlıklı beslenerek formunuzu koruyun ve omurganızı rahatlatın. Ayrıca kalsiyumdan zengin ve dengeli bir beslenme sisteminizin olması kemiklerinizin de kuvvetlenmesini sağlıyor.
Sağlıklı bir omurga yapısı için kasların kuvvetli olması şart. Egzersizden uzak, hareketsiz bir yaşam kasların güçsüzleşmesine, omurgada sorunların ortaya çıkmasına yol açıyor. Bu nedenle hayatınıza hareket katın. Her gün mutlaka en az yarım saatinizi egzersize ayırın.
İyi bir duruşa sahip olun. Sağlıklı omurganın ilk kuralı sağlıklı bir duruşa sahip olmaktan geçiyor. İyi bir duruş sayesinde omurga en az şekilde enerji kullanıyor ve yıpranmıyor. Dolayısıyla ilerleyen yıllarda omurgada sorunların ortaya çıkma riski azalıyor.
Aşırı topuklu ya da babet ayakkabılar; diz, kalça ve omurga sağlığını olumsuz etkiliyor. Bu nedenle ayakkabı topuğunuzun boyu 3- 4 santim olmalı.