Erken teşhis ve riskleri yönetmek hastalığı yavaşlatır!

Alzheimer hastalığının tedavisinde uykunun, beslenmenin, fiziksel aktivitenin ve sosyal etkinliklerin önemine dikkat çeken Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Gülay Kenangil, erken teşhisin ve risk faktörlerinin yönetilmesinin hastalığın ilerlemesini yavaşlatmada büyük önem taşıdığını söylüyor

19 Eylül 2024 - 09:15

Her yıl 21 Eylül’de Dünya Alzheimer Günü kapsamında Alzheimer hastalığı hakkında farkındalık yaratmak amacıyla etkinlikler düzenlenir. Peki günlük yaşantımızda artık sıkça duyduğumuz bu hastalık nasıl bir hastalık? Türkiye Alzheimer Derneği Kadıköy Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi, Nöroloji Uzmanı Prof. Dr.  Gülay Kenangil ile Alzheimer’ı, Alzheimer’ın nedenlerini, tanısını ve tedavisini konuştuk.

  • Alzheimer hastalığı nedir? 

Öncelikle demansın ne olduğunu tanımlamalıyız. Beyin hücrelerinin zarar görmesi veya ölmesi nedeniyle hafıza, düşünme ve sosyal becerilerde bozulmaya neden olan bir grup semptomu ifade eder. Demans bunamanın genel adıdır. Alzheimer hastalığı ise tüm bunamalar içinde en yaygın görülen formudur ve tüm dünyada milyonlarca kişiyi etkileyen bir nörodejeneratif hastalıktır. Genellikle 65 yaş üstü kişilerde daha sık görülse de nadiren daha genç yaşlarda da ortaya çıkabilir. Beyinde anormal protein birikimleri ve sinir hücrelerinin zarar görmesiyle karakterizedir. 

Alzheimer hastalığı, ilk kez 1906 yılında Alman nörolog Alois Alzheimer tarafından tanımlanmıştır. Alzheimer, 51 yaşında bir kadın hasta olan Auguste Deter üzerinde çalışırken, hastanın ciddi hafıza kaybı, dil sorunları ve anormal davranışlar sergilediğini gözlemledi. Hasta öldükten sonra beynini inceleyen Alzheimer, beyin dokusunda anormal protein birikintileri (amiloid plaklar) ve sinir hücrelerinin içinde bir tür karışıklık (nörofibriler yumaklar) fark etti. Bu bulgular, günümüzde Alzheimer hastalığının tanımlayıcı özellikleri olarak kabul ediliyor. Hastalığın tanımlanmasından sonra, Alois Alzheimer'ın adı bu hastalıkla özdeşleşti ve bu beyin bozukluğu "Alzheimer hastalığı" olarak adlandırıldı.

ALZHEİMER’IN EVRELERİ 

Alzheimer hastalığı genellikle 3 ana evrede sınıflandırılır:

Erken Evre (Hafif Alzheimer): Hastalığın ilk aşamasında, unutkanlık ve odaklanma güçlükleri dikkat çeker, ancak hastalar genellikle günlük aktiviteleri hala bağımsız bir şekilde sürdürebilir.

Orta Evre (Orta Derecede Alzheimer): Bu evrede hafıza kaybı ve bilişsel gerileme daha belirgin hale gelir. Kişilerde davranışsal değişiklikler, günlük yaşam aktivitelerinde artan bağımlılık ve dil becerilerinde zorluklar görülür.

Geç Evre (İleri Alzheimer): İleri evrede, hastalar bağımsız yaşamdan tamamen uzaklaşır. Temel ihtiyaçlarını bile yerine getirmekte zorlanırlar ve sürekli bakım ve gözetim gerektirirler.

  • Nedeni ve risk faktörleri nelerdir? 

Alzheimer hastalığının en temel biyolojik işaretlerinden biri beyinde amiloid beta adı verilen protein birikimlerinden oluşan plaklardır. Bu plaklar, beyin hücrelerinin birbirleriyle iletişim kurmasını engeller ve hücre ölümüne yol açar. Tau adı verilen bir protein, Alzheimer hastalığında beyin hücrelerinin içinde birikir ve sinir hücrelerinin yapısının bozulmasına neden olur. Bu durum, hücre içi taşıma sistemini çökertir ve hücre ölümüne neden olabilir. Alzheimer hastalığı, ailesinde Alzheimer öyküsü bulunan kişilerde daha yaygındır. Özellikle erken başlangıçlı (65 yaş öncesi) Alzheimer, genetik yatkınlıkla güçlü bir ilişkiye sahiptir. Hastalığın en büyük risk faktörü yaştır. 65 yaş ve üstü kişilerde hastalık daha yaygındır ve yaş ilerledikçe risk artar. 85 yaş üstü kişilerde Alzheimer görülme oranı çok daha yüksektir. 

“OBEZİTE RİSK FAKTÖRÜ”

Yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, diyabet, obezite ve damar hastalıkları gibi kardiyovasküler problemler, Alzheimer hastalığı riskini artırabilir. Sigara içmek ve aşırı alkol tüketmek, beyne zarar verebilir ve Alzheimer gelişme riskini artırabilir. Yetersiz fiziksel aktivite, kötü beslenme ve sosyal izolasyon gibi yaşam tarzı faktörleri de riski artırabilir. Ciddi kafa travmaları geçiren kişilerde Alzheimer riskinin daha yüksek olduğu bilinir. Özellikle tekrarlayan beyin yaralanmaları Alzheimer ile ilişkilendirilir. Oksidatif stres, hücrelerde hasara yol açan serbest radikallerin birikimi ile oluşur. Alzheimer hastalarında, oksidatif stresin beyindeki hücre ölümlerini hızlandırdığı düşünülmekte. Kadınlarda menopoz sonrası östrojen seviyelerinin düşmesi de Alzheimer hastalığı riskini artırabilir. Kadınlarda Alzheimer hastalığının daha yaygın olmasının olası bir nedeni hormonal değişiklikler olabilir. Bazı araştırmalar, daha az eğitim almış kişilerde Alzheimer riskinin daha yüksek olduğunu göstermiştir. Zihinsel olarak aktif kalmak, beyin hücrelerini koruyabilir ve hastalık riskini azaltabilir. Nadir görülen bazı genetik mutasyonlar, özellikle erken başlangıçlı Alzheimer’a yol açabilir. Ayrıca, mitokondriyal bozukluklar ve diğer metabolik hastalıklar da Alzheimer’ın gelişimine katkıda bulunabilir.

Özetle, Alzheimer hastalığının nedeni, genetik yatkınlık, biyokimyasal bozukluklar, yaşam tarzı ve çevresel faktörlerin karmaşık bir etkileşiminin sonucudur. Tek bir sebebe indirgenemeyen bu hastalığın erken teşhisi ve risk faktörlerinin yönetilmesi, ilerleyişini yavaşlatma konusunda büyük önem taşır.

  • Hastalığın  belirtileri nelerdir? 

İlk ve en yaygın belirtisi, özellikle yakın geçmişteki olayları veya bilgileri hatırlamada zorlanmadır. Hasta, aynı soruları tekrar tekrar sorabilir ve önemli randevuları unutabilir. Kişi, doğru kelimeleri bulmakta veya konuşmayı takip etmekte zorlanabilir. Basit konuşmalar bile kafa karıştırıcı hale gelebilir. Hastalar, yön bulmakta veya mesafeleri algılamakta zorluk yaşayabilirler. Örneğin, bir kapının önünde durup kapının nasıl açılacağını bilemeyebilir.

 Kişiler, günlük aktiviteleri planlamak veya gerçekleştirmekte zorluk çeker. Yemek hazırlamak, fatura ödemek veya bir oyunu kurallara uygun şekilde oynamak zor olabilir. Alzheimer hastaları, zaman ve mekan kavramını kaybedebilir. Nereye gittiklerini, orada ne yaptıklarını unutabilir. Hastalığın ilerlemesiyle birlikte kişilerde depresyon, kaygı, sinirlilik, sosyal geri çekilme veya paranoya gibi ruh hali değişiklikleri ortaya çıkabilir.

- Tanısı nasıl konur?

Alzheimer hastalığının tanısı, hastanın ve yakınlarının geleceği planlamasında büyük önem taşır. Erken teşhis ile hastalığın ilerlemesi yavaşlatılabilir ve semptomlar daha etkili bir şekilde yönetilebilir. Tedavi, yaşam kalitesini artırmayı ve hastalığın ilerlemesini yavaşlatmayı amaçlar. Doktorlar, Alzheimer tanısı koyarken hastalığın diğer demans türleri ile karıştırılmaması için kapsamlı bir değerlendirme yapar. Alzheimer’ın tanısal süreçleri, diğer nörolojik hastalıkları dışlamak için de kullanılır.

“BİLİŞSEL TESTLER KRİTİK YOL OYNAR"

Unutkanlık yakınması olan bireyler mutlaka bir nöroloji hekimine başvurmalıdır. Başvuruda ilk önce hastanın tıbbi geçmişi sorgulanır. Doktor, hastanın ve ailesinin verdiği bilgilere dayanarak değerlendirme yapılır. Ardından detaylı nörolojik muayene yapar. Nörolojik muayene, beynin işlevlerini değerlendirir ve Alzheimer’a benzer belirtiler gösteren diğer bazı nörolojik durumların dışlanmasına yardımcı olur. Muayenede; göz hareketleri, refleksler, kas gücü ve tonusu, duyu testleri koordinasyon ve denge değerlendirilir.  Bilişsel gerilemeye neden olabilecek diğer tıbbi sorunları dışlamak için bazı kan testleri yapılır. Bu testler, tiroit sorunları, B12 vitamini eksikliği, enfeksiyonlar veya elektrolit dengesizlikleri gibi durumlardan kaynaklanan hafıza problemlerini elemek için kullanılır. Hastaların tanınmasında zihinsel işlevleri değerlendiren bilişsel testler (nöropsikolojik testler) kritik rol oynar. Bu testler, hafıza, dikkat, problem çözme ve dil becerilerini ölçer. Bu nöropsikolojik testler bu unutkanlığın nasıl bir unutkanlık olduğu ve derecesini ölçebilmek için alanında uzman kişiler tarafından yapılmalıdır.  Depresyon, anksiyete veya diğer zihinsel sağlık bozuklukları Alzheimer semptomlarına benzer belirtiler gösterebilir. Psikiyatrik değerlendirme, bu bozuklukların olup olmadığını anlamaya yönelik yapılır. Depresyon gibi sorunlar Alzheimer ile birlikte de görülebilir. 

“GÖRÜNTÜLEMENİN TANIDA ÖNEMLİ ROLÜ VAR”

Beyin görüntüleme, Alzheimer tanısında çok önemli bir role sahiptir. Beyindeki yapısal ve fonksiyonel değişiklikleri görmek, diğer demans türlerinden ayırt etmek ve Alzheimer’ın karakteristik özelliklerini değerlendirmek için çeşitli görüntüleme yöntemleri kullanılır. Öncelikle Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRI), beynin yapısal görüntülerini elde etmek için kullanılır. Alzheimer hastalarında, özellikle hipokampus bölgesinde küçülme gözlemlenir. Pozitron Emisyon Tomografisi (PET), beyin fonksiyonlarını ve metabolizmasını değerlendiren bir görüntüleme tekniğidir. Alzheimer hastalarında beyin metabolizmasında belirgin bir azalma olabilir. Amiloid PET Tarama, halen ülkemizde çok sık kullanılmasa ve yüksek maliyetli olsa da bu görüntüleme yöntemi beyinde amiloid plaklarının varlığını gösterebilir ve Alzheimer’ın biyolojik işaretlerinden biridir. Rutinde ülkemizde henüz kullanılmamaktadır. Beyin omurilik sıvısı (BOS) incelenmesi, Alzheimer hastalarında, beyinde biriken amiloid ve tau protein seviyeleri beyin omurilik sıvısında ölçülebilir. Bu sıvıdan örnek alınarak yapılan analizler, hastalığın teşhisini doğrulamaya yardımcı olabilir. Araştırmalar dışında; rutin kullanılmamaktadır. Genetik testler, ailede erken başlangıçlı Alzheimer vakası olan kişilerde, belirli genetik mutasyonların varlığına bakmak için genetik testler yapılabilir. 

  • Alzheimer hastalığının tedavisi nasıl yapılıyor?

Alzheimer hastalığının şu an için kesin bir tedavisi yok. Ancak belirtilerin yönetilmesi ve hastalığın ilerleyişinin yavaşlatılması için kullanılan bazı tedavi yöntemleri mevcut. Tedavi seçenekleri genellikle ilaç tedavisi ve destekleyici tedavilerden oluşur. İlaç tedavileri beyindeki kimyasal dengesizlikleri düzenleyerek hafıza, öğrenme ve bilişsel işlevlerin korunmasına yardımcı olabilir. İlk grup ilaçlar kolinerjik tedavide kullanılan ilaçlardır ki bunlar beyindeki asetilkolin seviyelerini artırarak hafızayı ve bilişsel fonksiyonları destekler. Asetilkolin, öğrenme ve hafıza ile ilgili sinir hücrelerinin iletişiminde rol oynayan bir kimyasaldır. Donepezil, rivastigmin ve galantamin bu gruptaki ilaçlardır, genellikle hafif ve orta derecede Alzheimer da kullanılır. 2. grupta NMDA reseptör antagonisti memantin mevcuttur. Memantin; glutamat adı verilen bir kimyasalın beyinde aşırı uyarılmayı tetikleyerek sinir hücrelerine zarar vermesini engeller. Bu tedavi, genellikle Alzheimer'ın orta ve ileri evrelerinde kullanılır. Ek olarak bu iki  ilaç grubu kombinasyon tedavisi şeklinde de kullanılabilir.Anksiyete, depresyon, uyku sorunları, ajitasyon ve halüsinasyon gibi davranışsal ve psikolojik belirtiler ortaya çıkabilir. Bu belirtileri yönetmek için çeşitli ilaçlar kullanılabilir.

“TEDAVİDE ÜMİT VERİCİ GELİŞMELER”

Son yıllarda Alzheimer hastalığının tedavisinde önemli gelişmeler yaşandı. Önce Aducanumab 2021'de ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından hastalığın tedavisi için onaylandı Bu ilaç, Alzheimer hastalığı tedavisinde FDA onayı alan ilk ilaçlardan biri olma özelliğine sahip. Özellikle amiloid beta plaklarının beyinden temizlenmesini hedefleyen bir monoklonal antikor tedavisidir. Klinik deneylerde bilişsel gerilemeyi doğrudan yavaşlattığına dair yeterli kanıt gösterilememiş olsa da beyindeki amiloid plakların azaltılmasına katkıda bulunduğu gösterildi. Aducanumab'ın onayı, bilim dünyasında ve tıp camiasında tartışmalar yaratmış, bazı uzmanlar tedavinin klinik etkinliği konusunda endişelerini dile getirdi. Ancak, FDA ilacın amiloid plaklarını hedefleyen biyolojik mekanizmasını göz önüne alarak onay verdi. Daha sonra 2023 yılında Lecanemab ve 2024 yılında Donanemab adlı ilaçlara hastalığın tedavisinde onay verildi. Bu ilaçlar da Alzheimer hastalığının temel sebeplerinden biri olan beyindeki amiloid plaklarının azaltılmasına yönelik antikor tedavileridir. Alzheimer’ın erken evrelerinde kullanılması planlanıyor. Ancak bu ilaçlarla bazı hastalarda beyin ödemi ve beyin kanaması gibi ciddi sorunlar gelişebilmesi nedeni ile hastalar tedavi öncesinde dikkatlice değerlendirilmelidir. Hasta seçimi çok iyi yapılmalıdır. Bu yeni ilaçlar, Alzheimer tedavisinde bir dönüm noktası olarak kabul ediliyor ve hastalığın biyolojik kökenine yönelik doğrudan müdahaleler sunduğundan dolayı ümit vericidir.

 Alzheimer hastalarının tedavisinde, ilaç tedavisine ek olarak yaşam kalitesini artırmak için bazı destekleyici yaklaşımlar kullanılabilir. Hafızayı, dili ve problem çözme becerilerini korumaya yönelik aktiviteler ve oyunlar, hastanın zihinsel fonksiyonlarını korumada faydalı olabilir.  Düzenli fiziksel aktivite, hem beyin sağlığını hem de genel sağlık durumunu destekler. Egzersiz, hastalığın ilerlemesini yavaşlatabilir ve ruh halini iyileştirebilir. Sağlıklı bir diyet, Alzheimer hastalarının genel sağlığı ve beyin fonksiyonlarını korumasına yardımcı olabilir. Akdeniz diyeti gibi sebze, meyve, tam tahıl, zeytinyağı ve omega-3 açısından zengin beslenme modelleri önerilir. Alzheimer hastaları için sosyal etkileşimler, zihinsel stimülasyon sağlayarak hastalığın ilerlemesini yavaşlatabilir. Müzik terapisi, sanat terapisi ve diğer yaratıcı aktiviteler de hastaların duygusal ve bilişsel becerilerini destekleyebilir.

 “HASTA YAKININA DUYGUSAL DESTEK VERİLMELİ”

Alzheimer hastaları sıklıkla uyku sorunları yaşar. İyi bir uyku düzeni sağlamak, hastanın ruh hali ve genel sağlık durumunu iyileştirebilir. Düzenli uyku programı oluşturmak ve uyku hijyenine dikkat etmek önemlidir. Alzheimer hastalarının tedavisi, profesyonel sağlık ekiplerinin yanı sıra aile üyeleri ve bakım verenler tarafından da desteklenir. Alzheimer hastalarına bakan kişiler için de duygusal destek önemlidir. Destek grupları ve danışmanlık, bakım verenlerin psikolojik sağlığını korumasına yardımcı olabilir. Sonuç olarak, hastalığın kesin bir tedavisi olmasa da ilaçlar ve yaşam tarzı değişiklikleri hastalığın ilerleyişini yavaşlatmada ve semptomları yönetmede etkili olabilir. Tedavi süreci, hastanın ihtiyaçlarına göre bireyselleştirilir ve düzenli olarak gözden geçirilir. Erken teşhis ve uygun bakım, hastanın yaşam kalitesini artırmada ve bağımsızlığını korumada büyük önem taşır.


ARŞİV