Beykoz Lojistik Meslek Yüksekokulu Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nükhet Güz tarafından yönetilen “Gençlerin Organ Bağışına Bakışı“ adlı araştırma çarpıcı sonuçlar içeriyor. Beykoz Lojistik Meslek Yüksekokulu öğrencilerinin, İstanbul’da
18-25 yaş arası 1745 kişi üzerinde yaptığı anket çalışması, gençlerin, organ bağışı konusuyla ilgili yaklaşımlarını ortaya koyuyor.
Araştırmaya göre gençlerin büyük çoğunluğu organ bağışını, insanlık için gerekli bir davranış olarak gördüğü halde, organ bağışında bulunan gençlerin oranı yüzde 10'u bile bulmuyor. Veriler, ülkemizde organ nakline ihtiyaç duyanların sayısının, her geçen yıl katlanarak arttığını
gösteriyor. Var olan hasta sayısını ve artış oranlarını dikkate alan uzmanlar, örneğin, bugün 60 bine yakın olan böbrek yetmezliği çeken hasta sayısının 2016 yılında 100 bini bulacağını belirtiyorlar. Ancak bu artışa karşın, bağışlanan organ sayısının son derece yetersiz olduğu
görülüyor. Türkiye'de beyin ölümü gerçekleşmiş kişilerden yapılan organ bağışı (tıpta buna “kadavradan bağış deniyor”) yıllık olarak 300-400 civarında.
Acıbadem Sağlık International Hospital Organ Nakli Merkezi Başkanı Prof. Dr. Alihan Gürkan, bu oranın beş binlere varması gerektiğini ifade ediyor. Böbrek yetmezliği olan hastaların çok az bir kısmı canlıdan nakil yoluyla tedavi olabiliyorken, kalp ve karaciğer yetmezliklerinde kadavradan nakilden başka çare bulunmuyor. Söz konusu sorunun üstesinden gelmenin tek yolu, organ bağışı.
Beykoz Lojistik Meslek Yüksekokulu öğrencilerinin, üniversitede okuyan gençler arasında yaptığı anket çalışması, genel olarak gençlerin, organ bağışını insanlık için gerekli bir davranış olarak gördüğünü ancak bu konuda harekete geçenlerin ve geçmeyi düşünecek
olanların oranının düşük olduğunu gösteriyor. Organ bağışı kartı olanların oranı yüzde 10'u bile bulmazken, “Organ bağışında bulunmayı düşünüyor musunuz?”sorusuna olumlu yanıt verenlerin oranı yalnızca yüzde 55. Yüzde 45'lik kesim organlarını bağışlamayı düşünmediğini dile
getirmiş.
Ankete göre, gençleri organ bağışı konusunda alıkoyan üç önemli etken var. Bu etkenlerin başında kişilerin kendi sağlıkları ile ilgili endişeleri geliyor. Gençler, acil durumlarda hastaneye gittiklerinde, üzerlerinde organ bağışı kartı bulunduğu takdirde doktorların kendilerini kurtarmak için yeterince uğraşmayacağına inanıyor. Medicana Hastanesi uzmanlarından Prof. Dr. Muzaffer Sarıyar, Akademi Beykoz
Dergisi'nde yayınlanan röportajında bu endişenin yanlış olduğunu, bugüne kadar bu anlamda polise intikal etmiş bir vaka olmadığını ifade ediyor. Ölüden (kadavradan) nakil diye tanımlanan durum, yalnızca hastanelerin yoğun bakımlarında gerçekleşen beyin ölümleri
sonucunda mümkün. Beyin ölümü gerçekleşen kişinin üstünden organ bağışı kartı çıksa bile,
yakınlarının rızası olmadan organlarının alınması söz konusu değil.
Organ bağışına engel olduğu düşünülen ikinci etken organ mafyası olarak görülürken (yüzde 33), dini inançlardan kaynaklanan endişeler (yüzde 24) üçüncü sırada geliyor. Özellikle kulaktan kulağa (ya da internette) şehir efsanesi olarak yayılan organ mafyasına ilişkin asılsız haberler
ve cenazede beden bütünlüğünün bozulmasına ya da ahirete eksik gitme düşüncesine ilişkin endişeler, gençlerin organ bağışı konusunda çekimser davranmasına neden oluyor.
Gençler, organ bağışı konusunda bilinç düzeyinin yüksek olmadığının da farkında. Ankete katılanların yüzde 92'si “Organ bağışı konusunda halkın yeterli derecede bilinçli olduğuna inanıyor musunuz?” sorusuna “hayır” yanıtı vermiş ki bu oran, ankete katılanların büyük çoğunluğunun organ bağışı konusuna neden sıcak bakmadığını açıklayan bir başka etken.
Anket çalışmasında son olarak, gençlerin, medyanın konuya yaklaşımı ile ilgili soruya verdikleri cevap ise düşündürücü. Gençlerin yüzde 90’ı, medyanın organ bağışı konusuna
yeterince yer vermediğini düşünüyor.