Sofralardaki gıda ürünleri sağlıklı mı? Değilse bunun için nasıl bir kamu politikası izlenmeli? Kent bostanları, atalık tohumlar ve kooperatifleşme mevcut gıda krizine alternatif oluşturabilir mi? Tanzim satış merkezleri neden kuruldu? Alternatif Politika Forumu’nun İDEA Kadıköy’ün ev sahipliğinde gerçekleştirdiği söyleşide bu sorulara cevap arandı. Dr. Bülent Şık’ın konuşmacı olarak katıldığı söyleşide forum katılımcılarının günlük deneyimleri de konuşuldu.
“YOK OLUŞUN İÇİNDEYİZ”
Gıda güvenliği meselesinin iklim sorunu, kimyasal kirleticiler, aşırı kirlilikten bağımsız olmadığını ve bütün bunları birarada düşünmek gerektiğini söyleyen Bülent Şık, “Gıda güvenliği, yediğimiz gıdaların tarladan sofraya gelen süreçlerini kontrol altına almaktan oluşuyor. İnsan sağlığını tehdit eden şey aslında yeryüzü sağlığıyla ilgili. Yeryüzünün kirlenmesi başka bir şey olarak düşünülüyor. Meseleleri parçalarına ayırmak gibi bir alışkanlık oluştu son zamanlarda ama gıda bütün konularla ilgili. Kimyasal kirlenme konusu can alıcı olacak. Biz altıncı yok oluşun içindeyiz. Ve bu insan eliyle yapılıyor. Araştırdığım konulardan biri olduğu için söylüyorum; akademik bazda böyle bir yok oluşun içinde olduğumuzu gösteren belirtiler 1970’lere ortaya çıktı ve bugünlerde daha sık gündeme geliyor. Bence bu yok oluşun içindeyiz ve sonuçlarıyla karşılaşacağız.”
“KURUMLAR KALDIRILDI”
Son 40 yıl içinde gıda güvenliğini denetleyen kurumların ortadan kaldırıldığını söyleyen Şık, “Kamusal hayatta tartışmaları yaratacak kurumların ortadan kaldırıldığını söyleyebilirim. Tarım Bakanlığı var ama çok sayıda enstitüsü kapatıldı. Bizim bu kurumlara yeniden ihtiyacımız var. Devlet dediğimiz yapıda kamu sağlığı konusunda ciddi sorunlar var. Dolayısıyla ‘gıda politikalarında neler yapacağız?’ dediğimizde bir şeyler değişecek ama ne olacağına dair kesin bir çözüm var demek de mümkün değil.” dedi.
“ÇÖL İKLİMİ GELİYOR”
Gelecek yıllarda iklim ve su krizinin gündelik hayatta daha da hissedilir olacağını vurgulayan Şık, sorunların çözümünü tartışacak akademik ortamın da yok edildiğini ekledi. Şık konuşmasına şu sözlerle devam etti: “Aklı başında bir toplum olsak sorunları masaya koyarız ve geleceği tartışırız. Sorunları çözmemizi sağlayacak akademik birikim de yok maalesef. İklim krizinin olmadığını söyleyen akademisyenlerle karşılaşabiliyoruz. Gıda açısından baktığımızda sorunlara daha yeni başladık ve bunların devamı gelecek. Antalya’da yaşıyorum ve su varlıkları tüketilmeye başlandı. Yağış azaldı ve fırtınalı bir kış geçirdik. Birtakım tahminlere göre Batı Akdeniz ikliminin değişmeye başladığı düşünülüyor. Hatta bu ılıman iklim 30 yıl içinde çöl iklimine dönüşecek. Antalya’da önümüzdeki yıllarda kaç tane golf sahası açılacağı konuşuluyor ama kimse tarım ve iklim sorununu konuşmuyor.”
“TANZİM SADECE MAKYAJ”
Akdeniz’de tarımda yaşanan sorunların ülke genelinde yaşayan herkesi ilgilendirdiğini söyleyen Şık, seracılığa ve tarımsal faaliyetlere yüzde 40 oranında darbe vurulduğunu ifade ederek, “Devlet bu sorunu kısa süreliğine çözmek için ucuza alıp devlet eliyle satıyor. Medya da bunu çözüm olarak sunuyor ama ben bunun makyaj olduğunu düşünüyorum. Kamuyu temsil eden organizasyon her sorunu böyle çözmeye çalışıyor.” dedi.
Katılımcıların sorularını da yanıtlayan Şık, “Arı ölümleri neden arttı?” sorusuna şöyle cevap verdi:
“Son yıllarda arı ölümlerinde artış yaşanıyor. Bunun nedeni tarımda kullanılan zararlı ilaçlar. Arılar kovandan çıkıyor ama kovanlarına dönmüyorlar. Isı artışı ve diğer etkenler sosyal böceklerin yön bulma duygularına zarar veriyor. Ya da yön bulma hafızasını siliyor. Kimyasal maddeler 92’den beri kullanılıyor ve 5’i Türkiye’de ruhsatlı. Doğal hayata zararsız olduğu söyleniyor ama kullanılan bazı ilaçların DTT(Dikloro Difenil Trikloroethan) kadar tehlikeli olduğunu biliyoruz. Kamu kurumu niteliği taşıyan kurumlar bizim düşündüğümüz yerde değiller. Tarım bakanlığı görevini yapıyor ve ilaç sağlıyor çünkü Dünya Sağlık Örgütü buna izin veriyor. Bizim yapmamız gereken de bu sorunu ortadan kaldırmak için mücadele etmek.”
ALTERNATİF MÜMKÜN MÜ?
Gıda güvenliğinde alternatifler mümkün mü? sorusunu da cevaplayan Şık, “Ben yıllarca Ergene Havzası’nı inceledim. Mesela burası mühendislik teknikleriyle çözülebilir ama bunu sağlayacak siyasal irade yok. Biz sorunları nasıl çözeceğiz? Az bilgiye sahip olduğumuz sürece işimiz kolay değil. Bianet’te arada yazılar yazıyorum ve bir yazımda evde yoğurt yapımı örneği verdim. Bana inanılmaz sorular gelmişti. Sanırım sistem bizim becerilerimizi de yok ediyor. Evde yoğurt yapma isteği bir özerklik sağlıyor buna ekolojik tarım da dahil. Çok büyük meseleler var ama buna ufak ufak müdahale edilebilir. Uzmanlarına bırakmamıza gerek yok. Uzmanlık alanlarına hapsolmuş kamusal tartışmaların tabana yayılması lazım.
Bu sorunlar çerçevesinde çözümün kolay olacağını düşünmüyorum. Atalık tohumların hala takas edilmesi çok kıymetli bir şey. Bu küçük şeylerle sorunu tamamen çözemeyiz ama bir şeyler yapmak her zaman kıymetli.”