Güneş ışınları risk mi vitamin mi?

Karantina sürecinde kaldığımız bu dönemde D vitamini büyük önem taşıyor. Bazı uzmanlar gün ışığından yararlanılması gerektiğini savunurken, bir kısmı bu ışınların kalp krizi riskini artırdığını söylüyor

28 Mayıs 2020 - 15:50

Ülkemizde korona virüsü ile mücadele tüm hızıyla sürüyor. Vaka sayılarında yaşanan değişiklikler bazı tedbirlerinde gevşetilmesini beraberinde getiriyor. Bunlardan en önemlisi ileri yaştaki insanlarımızın yaşadıkları sıkıcı karantina sürecinden uzaklaşıp belirlenen saat aralıklarında dolaşarak nefes alması oldu. Kendilerini karantinaya alan insanlar güneş yüzü görmedikleri için D vitamininden mahrum kalıyor. D vitamini eksikliğinin önemli sebeplerinden biri sayılan güneş ışığından doğru ve yeterli bir şekilde faydalanmamak, birçok hastalıkla birlikte depresyonu da tetikliyor. Fakat bazı araştırmalar da, uzun süre gün ışığına maruz kalanlarda cilt hastalıkları, tansiyon, kalp krizi gibi hastalıkların daha fazla görülebileceğini belirtiyor. Gün ışığının ne kadar süre alınması gerektiğini, faydalarını ve etkilerini Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Fatih Gökalp ile konuştuk. Gökalp, her kalp hastasının kendi durumuna göre değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çekiyor.

10-15 DAKİKA YETERLİ

 Güneş ışınlarının yeterli miktarda alındığında risk oluşturmayacağını söyleyen Fatih Gökalp “Ortam ısısı arttığı zaman vücudumuzdaki damarlar gevşer ve bu durum kan basıncımızda değişimlere neden olur. Ayrıca terleme yoluyla da sıvı kaybettiğimiz için kanın akışkanlığı da azalabilir. Normal sağlıklı bireylerde bu çeşitli mekanizmalarla tolere edilebilirken, bazı bireylerde altta yatan kalp hastalıklarını tetikleyebilir ve ani damar tıkanıklıklarına yol açabilir. D vitamini güneş ışığı ile derimizde sentezlenir ve diğer bazı vitaminler ile bağışıklık sisteminin normal fonksiyon görmesini destekler. Fakat bunun için gerekli güneş ışığını 10-15 dakika öğlen saatlerinde almak yeterlidir. Bu kadarlık bir süre kardiyovasküler sistem açısından bir risk oluşturmayacaktır.” dedi.

“D VİTAMİNİNİ DOĞAL ALIN”

D vitamini takviye ilaçlarının gereksiz olduğunu ve doğal yoldan karşılanabileceğini vurgulayan Gökalp “Alınan D vitamini ilaçlarının, insanların moraline destek olmak dışında bir işlevi olmadığını düşünüyorum. Ancak doktorunuz yaptığı testler sonucunda eksikliğini saptarsa ve dışarıdan takviye gereksinimi olduğunu düşünürse kullanılmalı. Ek bir sağlık sorunu yok ise sağlıklı ve dengeli bir diyet ve uygun bir yaşam tarzı ile bu vitaminlerin eksiklikleri pek görülmez. Doğal takviyelerden alırken bazı besinlerden de uzak durmak gerekiyor. Bunları da artık hastalarımız çok iyi biliyor fakat hatırlatmak gerekirse tuz vücutta su tuttuğu için ve kalbin iş yükünü arttıracağından kaçınmak gerekiyor. Ama sıfır tuz tüketimi de hiponatremi dediğimiz sakıncalı bir durum oluşturabilir. Bu sebepten kan kolesterol değerlerine göre diyetlerindeki yağ oranları dengelenmelidir. Bir de diyabet hastası olan kalp hastalarına mutlaka sıkı şeker kontrolü yapılmalıdır.” şeklinde konuştu.

“KALP VE AKCİĞER BÜTÜN ÇALIŞIR”

Kalp hastalarının korona virüsü sürecinde risk grubu oluşturabileceğini belirten Fatih Gökalp “Kalp hastalıklarında sıklıkla kronik hastalıklar görüldüğünden kalp ve akciğer birlikte bir sistem oluşturduğu için bu hastalarımızda akciğer de çok dikkat edilmesi gereken bir organdır. Bu anlamda korona virüsü için artmış bir riskten söz edilebilir. Ama tatbiki ‘hastalık yoktur, hasta vardır’ düsturu burada da geçerli. Yani her kişiyi kendi durumuna göre değerlendirmek gerekir. Önerilerim genel olarak artık bilinen üst solunum yolu enfeksiyonlarından korunma yöntemlerine ek olarak kişisel hijyen, sosyal mesafe ve maske kullanımı olmalıdır. Korona virüsü hastalık sürecinde damar tıkanıklıklarına yol açabildiği için (mikroemboliler) doktorlarına danışarak engel bir durum yok ise kan sulandırıcı kullanmalarıdır. Bunlarla beraber artık dünyada da tedavi edici, onarıcı doğası gereği anti aging nedeniyle uygulanan kök hücre tedavileri (cilt gençleştirmek için ben bunu yıllardır kullanıyorum hastalarıma) bilimin ilerlemesi ile gitgide daha fazla hayatımıza giriyor. Korona virüsüne bağlı ağır yoğun bakım hastalarının tedavisinde de kullanılan bu kök hücre tedavileri yakın gelecekte çok fazla hayatımıza girecek gibi görünüyor.” ifadelerini kullandı.                                        


ARŞİV