Korona virüsü ile mücadele sürerken normalleşme sürecinin başlamasıyla tatilciler deniz sezonunu da başlattı. Havaların ısınması, güneşli günlerin gelmesiyle hem terlemeye hem de güneş ışığına bağlı dermatolojik rahatsızlıklarda artış görülebiliyor. Özellikle güneş maruziyeti ile ortaya çıkan güneş yanıkları ve güneş alerjileri kişilerin yaşam kalitelerini bozabiliyor. Uzmanlar doğru güneşlenmede saatin ve sürenin önemli olduğunu belirterek, yanığa sürülen diş macunu ve yoğurt gibi maddelerin alerjik reaksiyona yol açabileceği uyarısında bulunıyor.
Peki uzun süre güneşte kalmak ne tür riskler taşıyor? Güneş yanıklarına müdahale ederken nasıl bir yol izlenmeli? Gazete Kadıköy olarak bu soruların cevabını sizler için araştırdık ve Dermatoloji Uzmanı Doç. Dr. Şule Güngör ile konuştuk.
“BRONZLAŞMAK DERİ HASARLANMASIDIR”
Güneşlenmenin günlük hayatta güzellik olmadığını hasara yol açabileceğini söyleyen Dermatoloji Uzmanı Doç. Dr. Şule Güngör, “Deri rengi, güneşe karşı ne kadar dayanıklı olduğumuzu belirleyen en önemli faktördür. Derimize rengini veren melanin pigmenti, hücre DNA’sını güneşten korur ve DNA hasarını önler. Dolayısıyla melanin pigmentinden zengin koyu derili kişiler güneşe karşı daha dayanıklı iken, melanin pigmenti yeterli olmayan açık renkli bireyler güneşe karşı daha hassastırlar. Açık renkli bireyler güneşte daha hızlı yanarlar, çillenirler ve yıllar sonra güneşe bağlı cilt kanseri gelişme riskleri daha fazladır. Açık renkli bireyler kızarıp, çillenerek; koyu renkli bireyler bronzlaşarak güneş hasarına cevap verir. Özellikle açık renkli bireylerde su toplayan güneş yanıkları görülebilir ki bu durum melanom (en öldürücü kanserlerden biridir) riskini iki kat artırır. Bronzlaşmak sosyal hayatta güzellik normlarında kabul edilse de aslında bronzlaşmak deri hasarlanmasıdır. Bu nedenle açık tenliler kadar risk altında olmasalar da koyu tenlilerin de güneşte bronzlaşacak kadar çok kalmamaları önerilir” şeklinde konuştu.
“İDEAL GÜNEŞLENME SÜRESİ 5-10 DAKİKADIR”
İdeal güneşlenme süresinin coğrafyaya göre değişkenlik gösterdiğini belirten ve özellikle 18 yaş altının riskli gruplar olduğuna dikkat çeken Güngör, “Güneş aynı zamanda D vitamini salgılamamızı da sağlar, D vitamini salgılamamız için gereken güneş coğrafi bölge, mevsim, saat ve cilt tipine göre değişmekle birlikte ortalama günlük 5-10 dakikadır. Yani ideal güneşlenme süresi 5-10 dakikadır. Sahil bölgelerinde kum ve sudan yansıyan güneş, gölge yapıcı ağaç ya da binaların bulunmaması güneş ışınlarından daha çok etkilenmemize neden olur. Bu nedenle sahil bölgelerinde mutlaka güneşten koruyucu kullanılmalıdır. Cilt tipinden sonraki diğer önemli nokta güneşe maruz kalınan yaştır. 18 yaş öncesi görülen güneş daha tehlikelidir. Bu nedenle çocukların güneşten korunması çok önemlidir” dedi.
“BAZI LEKELER KANSER ÖNCÜSÜDÜR”
Vücutta oluşabilecek güneş yanıklarına insanların yanlış müdahale ettiğinie dikkat çeken Doç. Dr. Şule Güngör, “Güneş yanıklarında halkımızın kullandığı domates, yoğurt, diş macunu sürmek deri hasarını daha da artırır. Güneş yanığı sadece kızarıklık şeklinde ve dar alanda ise güneş sonrası aleo vera, çinko içeren nemlendiriciler yeterlidir. Evinde aloe vera yetiştirenler, bitkinin yapraklarının içindeki jöle kıvamındaki özsuyu nemlendiricilerine karıştırabilirler; fakat güneş öncesi değil, güneş sonrası uygulama yapılmalıdır. Güneş öncesi sürülen aloe vera leke yapabilir. Geniş kızarıklıklar ve su toplayan güneş yanıklarında ise medikal tedavi gereklidir bu nedenle sağlık birimlerine başvurulmalıdır” ifadelerini kullandı. Güngör sözlerini şu cümlelerle sürdürdü “Güneş lekeleri güneş hasarına karşı derinin savunma sistemidir. Güneşe maruz kalan deri, hücre DNA’sını korumak için melanin pigmentini artırır, bu artış homojen olursa bronzlaşma, düzensiz olursa leke olarak ortaya çıkar. Bu lekelerin bazıları kanser öncüsüdür ve yıllar sonra bu lekelerin üzerinden cilt kanseri gelişebilir. Güneş lekelerinin iyi ve kötü alt tipleri vardır, bu alt tiplere göre güneş lekeleri kriyoterapi, lazer ya da bazı ilaçlar ile tedavi edilebilir.