H3N2, klasik gribe göre daha fazla yayılıyor

Dünya genelinde vakaları artan H3N2 grip varyantı Türkiye’de yakından izleniyor. Uzmanlara göre virüs yeni değil ancak daha hızlı bulaşıyor; özellikle yaşlılar ve kronik hastalar risk altında

21 Aralık 2025 - 12:27

Dünya genelinde alarma yol açan ve ülkemizde de görülen H3N2 grip virüsünün Türkiye’de nasıl ve ne kadar etkili olacağı merak ediliyor. İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selim Badur, gündemdeki H3N2 virüsünün yeni değil ancak değişime uğramış bir virüs olduğunu söyledi. Klasik gribe göre daha hızlı yayılabilen yeni varyantın, bazı risk gruplarında daha ağır semptomlara yol açabileceği uyarısında bulunan Prof. Dr. Selim Badur, mevcut aşıların özellikle risk grubundakiler için yeni varyanta karşı koruyuculuğu olduğunu belirtti.

İnsanlarda pandemiye yol açtığı bilinen tek grip türünün İnfluenza A olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Badur, bu virüsün geçmişte 1918 İspanyol Gribi ve 2009 Domuz Gribi gibi küresel salgınlara neden olduğunu söyledi.

Son yıllarda yüksek ölüm oranlarına sahip kuş gribi virüslerinin (H5 ve H7 alt tipleri) yüzlerce vakaya yol açtığını ancak yayılım göstermediğini belirten Badur, H5N1 virüsünün Ocak 2025’ten itibaren hayvanlar arasında küresel dolaşıma girdiğini, buna karşın insanlarda sürekli bir enfeksiyon zinciri oluşturmadığını ifade etti.

H3N2 YENİ BİR VİRÜS DEĞİL

Mevsimsel gribe neden olan başlıca tiplerin H1N1 ve H3N2 olduğunu belirten Prof. Dr. Badur, H3N2’nin uzun yıllardır dolaşımda olduğunu vurguladı: “H3N2 virüsü yeni bir virüs değildir. Ancak grip virüslerinin kolay mutasyona uğrama özelliği nedeniyle sık sık değişime uğraması beklenen bir durumdur. Gündemdeki varyant, bilinen H3N2 virüsünün değişime uğramış halidir.”

Japonya ve İngiltere'de artan vakalarla ilişkilendirilen bu H3N2 varyantnın tüm kıtalarda tespit edildiğini kaydeden Prof. Dr. Selim Badur, “Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (ECDC) 20 Kasım’da yaptığı güncellemede, İnfluenza sezonunun, bu yıl önceki yıllara göre birkaç hafta daha erken başladığını ve son haftalardaki yükselişin esas nedeninin de İnfluenza A/H3N2 virüsleri olduğunu belirtmiştir. COVID-19 pandemisinin ardından uzun bir süre çok az genetik veya antijenik değişim gösteren İnfluenza A/H3N2 virüsleri, kuzey yarımkürenin 2024–2025 İnfluenza sezonunda yeniden önemli biçimde evrimleşmeye başlamıştır.” dedi.

KLASİK GRİBE GÖRE DAHA HIZLI YAYILABİLİYOR

Yeni varyantın küresel dolaşımda olduğunu belirten Prof. Dr. Badur, şu değerlendirmeyi yaptı: “Klasik gribe göre daha hızlı yayılabilen ve bazı risk gruplarında daha ağır semptomlara yol açabilen bir virüs söz konusu. Henüz ağır bir hastalık tablosu oluşturduğuna dair net veriler yok. Ancak bulaşma hızının arttığı görülüyor. Buna rağmen bugün için pandemi oluşturacak bir yayılım söz konusu değildir.”

MEVCUT AŞILARIN KORUYUCULUĞU VAR MI?

Mevcut aşıların özellikle risk grubundakiler için yeni varyanta karşı koruyuculuğu olduğunu belirten Prof. Dr. Selim Badur, “İnfluenza A (H3N2) subklad K, aşı referans suşu ile karşılaştırıldığında hemaglütinin geninde K2N, T135K, S144N (+CHO), N158D, I160K, Q173R, K189R, T328A ve S378N değişikliklerini barındırmaktadır. Ancak şu ana kadar gerçek aşı etkinlik verilerinin sınırlı olması nedeniyle mevcut İnfluenza aşısının antijenik olarak uyumsuz varyantlara karşı da çapraz koruma sağlayabilmesi beklenmektedir ve özellikle ağır İnfluenza komplikasyonları açısından yüksek risk altındaki bireyler için kritik bir halk sağlığı aracı olmaya devam etmektedir.” dedi.

Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezinin (ECDC), genel nüfus için riski orta düzey olarak belirtirken, ciddi hastalığa yakalanma olasılığı daha yüksek olan kişiler için (özellikle 65 yaş üstü, başka hastalıkları olan, hamile kadınlar veya bağışıklık sistemi zayıf olanlar) riski daha yüksek olarak değerlendirdiğini kaydeden Prof. Dr. Selim Badur, “Grip virüsü yapısında gerçekleşen değişiklikler nedeniyle kısmen bağışıklık sistemimizden kaçabilmektedir. Ancak, mevcut grip aşıları, etkinlikleri bir miktar azalmış olsa da bu yeni tip için de koruma sağlayacaktır. Söz konusu değişimlere uğrayan virüsün aşıdan tamamen kaçması mümkün değildir.” dedi.

BELİRTİLERİ NELER?

İnsanların dolaşımdaki yeni varyant ile daha önce karşılaşmadıkları için virüsün hızla ve kolayca yayılması beklenen bir durum olduğunu belirten Prof. Dr. Selim Badur, “Klinik bulgular açısından, yeni varyantın yol açtığı enfeksiyonlarda şiddetli titreme sık görülmektedir; ayrıca genel grip belirtilerine uyumlu olarak yüksek ateş (39-40 dereceye kadar), şiddetli kas ve eklem ağrısı, kuru, boğulacak gibi bir öksürük söz konusudur. Bu sene dikkat çeken bir bulgu, sık olmasa da hastalarda ishal ve bulantı şikayetlerinin bulunmasıdır.” uyarısında bulundu.

Soğuk algınlığı, grip ve COVID-19'un belirtilerinin büyük ölçüde örtüştüğümü, yine de bazı ipuçlarının ayırıcı tanıda yardımcı olabileceğini kaydeden Prof. Dr. Selim Badur, “Soğuk algınlığı genellikle yavaş başlar; burun ve boğaz arkasını etkiler. Grip çoğunlukla aniden başlar ve eklem ve kas ağrısı, ateş ve halsizlik daha belirgindir. COVID-19 ise grip benzeri belirtiler göstermenin yanı sıra, koku veya tat kaybı ayırt edici bir işarettir. Ayrıca ‘jilet gibi kesici duygu uyandıran’ bir boğaz ağrısı ve ishal de sık görülür.” dedi.

Türkiye’de özellikle ilk ara tatil sonrası vaka sayılarında artış yaşandığını belirten Prof. Dr. Badur, yayılımın önce çocuklar arasında başladığını, ardından erişkinlere sıçradığını söyledi.

ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER NELERDİR?

Prof. Dr. Selim Badur, alınması gereken önlemlere ilişkin de şunları söyledi:

-Sağlık çalışanları, çocuklar ve özellikle de ağır hastalık açısından yüksek risk grubu mensupları (65 yaş üstü kişiler, altta yatan metabolik, pulmoner, kardiyovasküler, nöromüsküler ve diğer kronik hastalığı olanlar, gebeler veya bağışıklık sistemi baskılanmış kişiler, uzun süreli bakım tesisleri gibi kapalı ortamlarda yaşayanlar) gecikmeden aşılanmalıdır.

-Yüksek risk grubundaki bireylerde komplikasyon ve hastalık ilerleme riskini azaltmak için, etkilenen kişilerin erken dönemde (ilk 48 saat içinde) antiviral tedavisine başlanmalıdır.

-Uzun süreli bakım tesisleri gibi kapalı ortamlarda tespit edilen salgınlarda aşılama durumuna bakılmaksızın antiviral profilaksi planlanmalıdır.

-Sağlık kurumları, İnfluenza sezonunda sağlık sistemi üzerindeki baskıyı azaltmak için hazırlık planlarını gözden geçirmeli, enfeksiyon önleme ve kontrol uygulamalarını güçlendirmelidir. Semptomatik hastaların erken tanısı ve izolasyonu, solunum yolu virüslerinin dolaşımda arttığı dönemlerde personel ve ziyaretçilere maske kullandırılmalı, solunum yolu semptomları gösteren sağlık çalışanları derhal test edilmeli, gerektiğinde antiviral tedavi verilmeli ve mümkünse semptomları iyileşene kadar istirahat verilerek izolasyonu sağlanmalı, el hijyeni, düzenli çevre temizliği ve kapalı alanların havalandırılmasına özen gösterilmelidir.

-Bulaşmanın nasıl azaltılabileceği (aşılanma, el hijyeni, öksürürken veya hapşırırken ağız ve burnu kapatma, hastayken evde kalma ve kapalı alanları havalandırma) ve ağır hastalığın etkileri konusunda halka yönelik net mesajlar içeren kamu spotları oluşturulmalıdır.

-Risk değerlendirmesi ve uygun yanıt stratejilerinin belirlenmesi için zamanında yapılan İnfluenza virüsü dizilemesi ve aşı etkinliği izlemesi de dahil olmak üzere sürveyans (izlem) çalışmaları güçlendirilmelidir.

 


ARŞİV