Halk sağlığı için tehdit: Aşı Karşıtlığı

Aşı karşıtlığı tartışması dünyada ve Türkiye’de büyümeye devam ediyor. Türkiye’de Sağlık Bakanlığı’nın paylaştığı verilere göre 2010 başlarında aşı yaptırmayı reddeden aile sayısı 100 iken 2016’da bu sayı 10 bini geçmiş ve 2017’de 23 bin aileye ulaşmış durumda

28 Haziran 2018 - 12:06

Tıbbi olarak dünyanın karşı karşıya olduğu en büyük problemlerden biri aşı karşıtlığı. Aşı karşıtlığının halk sağlığına birçok etkisi var ancak en başta bulaşıcı hastalıklarla mücadeleye zarar veriyor, kızamık gibi çabuk yayılan hastalıkların olağanüstü şekilde artış göstermesine sebep oluyor.

DİNİ, KÜLTÜREL SEBEPLER DE ETKİLİ

Aşı karşıtlığını savunanların kendilerine göre birçok sebebi var. Aşının otizme yol açtığı iddiası en yaygın argüman. Tıbbi iddiaların yanı sıra Türkiye gibi İslam ülkelerinde dini ve kültürel nedenler de aşı karşıtlığına sebep olarak gösteriliyor. Avrupa ülkelerinde de aynı durum söz konusu ve alternatif tıp, geleneksel tıbbi yöntemlere göre daha tercih edilir bir hale dönüşmüş durumda.

Halk sağlığı uzmanı Doç. Dr. Cavit Işık Yavuz bu konuda birçok gerekçe olduğunu kabul ediyor ve şu görüşü paylaşıyor: “Aşılara duyulan güvenin azalmasından dini gerekçelere, çeşitli faktörlerle aşıya ulaşamamaktan medyada yer alan haberlere kadar birçok etken var. Aşı karşıtlığı konusundaki tüm gerekçeler tek tek ele alındığında; her birine bilimsel temelli yanıtlar vermek mümkün.”

Dr. Melike Yavuz da bu iddiaların yanı sıra komplo temelli iddiaların da olduğunu öne sürerken “Bu komplo teorileri ile baş etmenin en etkili yolu ülke olarak çocuklarımıza yaptığımız aşıları kendimizin üretmesidir. Aşı gibi stratejik bir ürünü kendimiz üretmeliyiz diye düşünüyorum.” görüşünü paylaşıyor.

KIZAMIKTA YÜZDE 400 ARTIŞ

Dünya Sağlık Örgütü bu konuda birçok rapor yayınlarken Avrupa’da aşı karşıtlığının tartışıldığı odak noktası kızamık vakalarındaki yüzde 400 artış. Kızamıktaki artış olağanüstü boyutlarda. Yine Dünya Sağlık Örgütü’nün açıkladığına göre 2017 yılında Avrupa genelinde 21 bin 315 kişi kızamık hastalığına yakalandı, 35 kişi hayatını kaybetti.

Belçika’da bulunan Leuven ve Anvers üniversitelerinin çalışmalarına göre de Avrupa’da kızamığın yanı sıra boğmaca, difteri, kabakulak gibi hastalıklar katlanarak artıyor. Doç. Dr. Cahit Işık Yavuz aşılama yüzdesinin toplumda belirli bir oranın altına düşmemesi gerektiğini söylerken “Eğer aşı yaptırma oranı düşerse tüm toplum risk altında kalır ve salgınlar yaşanabilir. Aşı yaptırmayan sayısı arttıkça hastalık riski yükselir. Bu konudaki en güzel örnek de kızamık hastalığıdır.” diyor. Yavuz ayrıca otizmle kurulan ilişkiye dair gerekçelerin bilimsellikten uzak ve spekülasyona yol açan bilgiler olduğunu ekliyor.

AŞI İLE OTİZM ARASINDA BAĞ YOK

Fizikçi Edward Jenner tarafından 1796 yılında ilk başarılı aşı bulundu ve Jenner’in temel amacı 18. yüzyılda çok yaygın olarak görülen çiçek hastalığının önüne geçmekti. Aşı karşıtlığı son yıllarda bir hayli artış gösterse de ortaya çıkışı 1800’lü yılların ortasına dayanıyor.

İlk olarak dini sebeplerle karşı çıkılan aşı karşıtlığı özellikle İngiltere ve ABD’de başlıyor. Ancak dini sebeplerin dışında temel iddia otizme sebep olması. Bu fikrin taraftar bulması ise Andrew Wakefield’ın 1998 yılında İngiltere’deki The Lancet dergisinde yayınladığı makaleyle oluyor. Wakefield bu makalesinde kızamık ve kabakulak aşılarının otizme yol açtığını öne sürüyor.

Dr. Melike Yavuz, İngiltere’de Genel Tıp Konseyi’nin Wakefield’in çalışmasında çıkar çatışması olduğunu tespit ettiğini belirtti ve dayanak olarak kullanılan bu çalışmayla ilgili şunları söyledi: “Genel Tıp Konseyi’nin Wakefield aleyhine verdiği kararlar sonrası The Lancet dergisi 2010 yılında çalışmayı yayından kaldırdığını açıklamıştır. Daha sonra Wakefield’in tıbbi sicili elinden alınmış ve doktorluk yapması yasaklanmıştır. Bu çalışmanın yayınlandığı tarihten bugüne kadar geçen 20 yıl boyunca yapılan epidemiyolojik çalışmalar, KKK aşısı ile otizm arasında bağlantı olduğuna dair bir kanıt bulamamıştır.”

UZMANLAR ÇÖZÜM ARIYOR

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Mart ayında aşılamanın zorunlu olması için Sağlık Bakanlığı'na başvurdu ancak hala sonuç alınabilmiş değil. Yine TTB yayını Toplum ve Hekim Dergisi, Mayıs-Haziran sayısını aşı karşıtlığına ayırdı. Dergide tıpçılar aşı karşıtlığını tüm yönleriyle ele alıyor.

Dr. Melike Yavuz aşıların tüm toplumu koruduğunu dikkat çekiyor ve “Aşı olma/olmama kararı bireysel olduğu kadar toplumsal bir karardır ve aşı karşıtlığı sadece bireylerin değil tüm toplumun sağlığını tehdit etmektedir. Aşıyla bağışıklık kazanan kişiler hasta olmayacakları için başkalarına da hastalığı bulaştırmayacaktır ve böylelikle hastalığın toplumda yayılması da engellenmiş olacaktır. Aşı kararsızlığını önemsemeli ve ailelerin aşıyla ilgili çekincelerini, kaygılarını anlayarak buna göre politika geliştirmek gerekmektedir.” diyor.

Doç. Dr. Cahit Işık Yavuz ise aşı karşıtlığının önüne geçilmesi için herkese önemli görevler düştüğünü belirtiyor ve görüşlerini şöyle sonlandırıyor: “Bu konuda aşı karşıtı fikirlerin medyada, internette özellikle sosyal medyada hızla yaygınlaştığını görüyoruz. Buna karşılık bilimsel temelli argümanlar geliştirmenin yanında farklı stratejiler de gerekiyor.


ARŞİV