Temiz Hava Hakkı Platformu’nun (THHP) 2016 yılından bu yana düzenli olarak hazırladığı, Türkiye’deki hava kalitesi ve hava kirliliğinin insan sağlığına etkilerini inceleyen Kara Rapor 2024 yayınlandı. Raporda yer verilen bilgilere göre hava kirliliği dünya genelinde de Türkiye’de de halk sağlığını tehdit eden ve ölümlere yol açan çevresel riskler arasında birinci sırada yer alıyor. 2019 yılında dünya genelinde yaklaşık dört milyon insan dış ortam hava kirliliğine bağlı hastalıklar nedeniyle yaşamını kaybederken, Türkiye’de yaşayan bir insan, yıllık ortalamada 26 μg/m3 PM2,5 kirliliğine maruz kalıyor. Bu değer DSÖ’nün yıllık kılavuz değeri olan 5 μg/m³’ün 5,2 katı. 2022 yılında ülke genelinde 70 bine yakın insanın PM2,5 kirliliği yüzünden yaşamını kaybettiği hesaplandı.
Türkiye genelinde 2022 yılında 365 adet hava kalitesi izleme istasyonu olmasına ve bu sayı 2023 yılında 380’e yükselmiş olmasına rağmen, istasyonların tamamında mevzuata göre izlenmesi gereken parametreler izlenemiyor. Örneğin PM2,5 var olan istasyonların yarısından azında izleniyor. Ayrıca istasyonlardan veri alımı yeterli düzeyde değil. Ülke genelinde en yaygın izlenen parametre PM10 olmasına rağmen, 365 istasyonun sadece 225’inden yani yüzde 61’inden yeterli PM10 verisi alınabildi. Bu oran ince partikül maddede yüzde 25 oldu. 2013 yılında ise toplam istasyon sayısı artmış olmasına rağmen, yeterli veri alımı sağlanan istasyon sayıları 2022 yılına göre daha düşük.
“DÜZENLİ TAKİP EDİLMİYOR”
Rapor hakkında konuşan Temiz Hava Hakkı Platformu Koordinatörü Deniz Gümüşel, “Temiz hava hakkı, temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevrede yaşama hakkının önemli bir bileşeni ve bir insan hakkı. Bu hakkın etkili biçimde kullanılabilmesinin ön koşulu, soluduğumuz havanın kalitesini bilmek. Bu da ancak etkin bir hava kalitesi izleme sistemi, bu sistemden elde edilen verilerin doğru değerlendirilmesi ve kamuoyu ile şeffaf süreçlerle paylaşılmasıyla mümkün. 2022 ve 2023 yıllarında Türkiye genelinde hava kalitesi izleme ağındaki istasyon sayıları artsa da hava kirliliğinin izlenmesi verimi hala çok düşük. Yani altyapımız var, ama bu altyapıyı etkin işletemiyoruz. Özellikle fosil yakıt kullanan ağır sanayinin olduğu bölgelerde hava kalitesi düzenli takip edilmiyor. Maalesef Türkiye’de nüfusun yüzde 92’sinden fazlası hala Dünya Sağlık Örgütü standartlarına göre kirli hava soluyor.” dedi.
“YETERLİ ŞEKİLDE ÖLÇÜLMÜYOR”
Kara Rapor’a göre hava kirliliğine yol açan partikül maddeler PM10 ve kanserojen PM2,5, üç büyük şehir İstanbul, Ankara ve İzmir’de düzenli ve yeterli ölçülmüyor. Her ne kadar Türkiye’deki en geniş hava kalitesi izleme ağı İstanbul’da olsa da ağdaki istasyonlardan veri alımında sorunlar devam ediyor.
Raporda, İstanbul’un hem trafik yoğunluğu nedeniyle hem de sanayi tesisleri ile iç içe geçmiş kentsel yapısı ile insan faaliyetlerinden kaynaklı hava kirliliği açısından riskli bir il olduğu kaydedilirken şu bilgiler paylaşıldı: “Bakanlığın Ulusal Hava Kalitesi İzleme Ağı veri tabanından elde edilmiş verilere göre 2022 yılında, PM10 parametresi için yeterli veri alınabilen istasyonlar arasında P10 kirliliği en yüksek üç istasyon Sultangazi, Esenyurt ve Mecidiyeköy istasyonları oldu. Bu istasyonlar bir önceki yıl olarak 2021’de de havası en kirli semtler olarak öne çıktı. Esenyurt ve Mecidiyeköy’de kirliliğin ana kaynağı trafik iken, Sultangazi ilçe sınırları içinde kalan taş ocaklarının etkisi altında. İlin 2022 yılı ortalamasına bakıldığında İstanbulluların yıl boyu 38,42 μg/m3 PM10 kirliliğine maruz kaldıkları görüldü. 2023’te ise PM10 düzeyi yıllık ortalaması 39,77 μg/m3 olarak hesaplandı. Bu değer DSÖ kılavuz değerlerinin 2,65 katı.”
GÖZTEPE’DE TRAFİK ETKİSİ KİRLİLİK
Rapora göre aynı yıl içinde PM10 düzeylerine bakıldığında, yeterli veri alınabilen istasyonlar arasında PM10 kirliliği en yüksek üç istasyon Göztepe, Kağıthane ve Tuzla istasyonları oldu. Bu istasyonlardan Göztepe İstasyonu, “kentsel-trafik” istasyonu , Kağıthane ve Tuzla istasyonu “kentsel arka plan” istasyonu olarak sınıflandırıldı. Yani vatandaşlar, Göztepe’de trafiğin yoğun olduğu yerlerde PM10’a yüksek düzeyde maruz kalıyor.
“MEME KANSERİNE YOL AÇIYOR”
Kara Rapor 2024’ün en çarpıcı vurgularından biri, hava kirliliğiyle meme kanseri arasındaki ilişkinin ortaya konması oldu. Dünyada meme kanseri ile hava kirliliği arasındaki ilişkiye işaret eden bilimsel araştırmaların sayısının giderek arttığına dikkat çeken raporun yazarlarından halk sağlığı uzmanı Prof. Dr. Gamze Varol şu değerlendirmelerde bulundu: “Ev ve işyerlerinde hava kirliliğine maruz kalma ile meme kanseri arasındaki ilişkiye dair yeni araştırma bulguları tespit edildi. Hava kirliliği yüksek olan yerlerde yaşayan ve çalışan kadınların, daha az kirli bölgelerde yaşayan ve çalışan kadınlara göre meme kanseri olma olasılığı daha yüksek. Avrupa Tıbbi Onkoloji Derneği Kongresi’nde sunulan bir araştırmada, konut ve işyerinde hava kirliliğine maruz kalmanın meme kanseri riski üzerindeki etkileri ilk kez bir arada değerlendirildi. Çalışmada 1990-2011 döneminde meme kanseri olan 2 bin 419 kadının ev ve işyerinde hava kirliliğine maruz kalma düzeyi, meme kanseri olmayan 2 bin 984 kadınınkiyle karşılaştırıldı. Sonuçlar, PM2,5 kirliliğine maruz kalma düzeyinin her 10 μg/m3 artışında meme kanseri riskinin yüzde 28 arttığını gösterdi. Tüm bu bilimsel çalışmalardan yola çıkılarak, kanserleri önlemek için kirliliği azaltmanın gerekliliğine dair yeterli klinik ve ekonomik nedenler bulunduğu kesin olarak söylenebilir. Güneş ışınlarından, tütün dumanından korunmak gibi birtakım çevresel maruz kalışlardan bireysel olarak korunmak olanaklı olsa da kirli hava solumaktan kaçınmak neredeyse olanaksız. Bu nedenle sağlıklı olmak için ön koşul olan sağlıklı bir çevrenin sağlanması kamunun sorumluluğu ve yurttaşlarına karşı bir ödevidir. Yurttaşların da bu hakkı talep etme sorumlulukları bulunmaktadır.”
“70 BİNE YAKLAŞTI”
Kara Rapor kapsamında her yıl düzenli olarak yürütülen sağlık etki değerlendirmesine göre 2022 yılında Türkiye’de hava kirliliği sonucu gerçekleştiği tahmin edilen ölümler hem sayısal hem de orantısal olarak önceki yıllara göre daha yüksek. Sağlık etki değerlendirmesi çalışmasını yöneten halk sağlığı uzmanı Prof. Dr. Çiğdem Çağlayan konuya dair şöyle konuştu: “2022 yılında illerdeki ortalama ince partikül madde (PM2,5) düzeyleri DSÖ kılavuz değeri olan 5 μg/m3’e indirilebilseydi 68 bin 440 ölüm önlenebilirdi. 2022’de kazalar, yaralanmalar ve COVID19 nedenli ölümler harici gerçekleşen 30 yaş üstü toplam ölümlerin yüzde 14,2’si hava kirliliği kaynaklıydı.”
DSÖ değerlerine göre hava kirliliğine atfedilen ölümlerin sayısal olarak en fazla olduğu il, İstanbul (8 bin 357); onu İzmir (4 bin 852) ve Bursa (3 bin 657) izledi.
Partikül Madde (PM): Hava içinde askıda bulunan partiküllerin çeşitli ve kompleks karışımını içerir. Partiküller maddenin esas kaynakları fabrikalar, enerji tesisleri, yakma tesisleri, inşaat faaliyetleri, yangınlar ve rüzgârdır. Bu partiküller solunum sisteminde depolanabilirler.
PM 2.5: 2.5 mikrometreden (milimetrenin binde biri) küçük hava kirletici maddelerdir. İnsan saçının bir telinin çapı yaklaşık 70 mikrometre, kum tanesi ise 50 mikrometre olarak bilinir.
PM 10: PM 10, 10 mikrondan küçük hava kirletici parçacık maddeleridir. Kömür-dizelin yakılması, endüstriyel faaliyetlerden, trafikten ve kentlerde toza neden olan kaynaklardan ortaya çıkar.