İçinde bulunduğumuz pandemi sürecinde kronik hastalığı bulunanlar beslenmenin bozulması, fiziksel aktivitenin azalması ve kontrollerin aksatılması gibi sebeplerle daha büyük risk grubunda yer alıyorlar. Özellikle hipertansiyon hastaları, kullandıkları ilaca rağmen yüksek seyreden tansiyonlar nedeniyle, ilaç artırımı ve ek destek tedavilere ihtiyaç duyabiliyorlar. NB Kadıköy Diyabet Hastanesi’nde İç Hastalıkları Uzmanı olarak görev yapan Dr. Ferhat Çetin, hipertansiyonu ve hipertansiyon hastalığı bulunan bireylerin pandemi sürecinde nelere dikkat etmeleri gerektiğini gazetemize anlattı.
HİPERTANSİYONA YAKALANMA YAŞI DÜŞTÜ
Dr. Ferhat Çetin, hipertansiyonu şöyle tanımlıyor: “Damar içinde akan kanın damar duvarına yaptığı basınca “tansiyon” denir. Bu basıncın beklenenden yüksek olmasına da “hipertansiyon” diyoruz. Kan damarlarını, vücuda besin ve oksijenin taşındığı bir boru hattı gibi düşünürsek, bu boru hattının başına gelecek en önemli felaketler ya boru hattının patlayıp sızdırması ya da tıkanıp hedefteki tarlaları besleyememesi olurdu. Hipertansiyon kontrol altına alınmadığı takdirde, bu yüksek basınç, damarları bir yerden çatlatarak felç gibi klinik tablolar oluşturabilen kanamalara ya da basınca karşı direnen damarın yapısal bozulmaları (damar sertliği, damar tıkanıklığı) sonucu kalp krizi, inme, göz ve böbrek hasarı gibi diğer uç organ hasarlarına yol açabilecek bir tehlikedir.”
ERKEKLERDE DAHA FAZLA
Hipertansiyonun hem ülkemizde hem de dünyada çok yaygın bir hastalık olduğunu belirten Çetin, “Diyabet, obezite, insülin direnci, yüksek tuz içerikli hazır gıdaların artan tüketimi, egzersiz imkânlarının azaldığı ofis mesaisi, duygusal ve organik stres faktörlerinin kaynağı olan şehir hayatı gibi hipertansiyon risk faktörlerinin yaygınlaşması nedeniyle, eskiden orta-ileri yaş hastalığı olarak algılanan hipertansiyona yakalanma yaşı, günümüzde çok daha genç yaşlara inmektedir. Yapılan bir çalışmada 2000 yılında 20-30 yaş arası erkeklerde %11, kadınlarda %7 olan hipertansiyon sıklığının sadece 20 yılda neredeyse ikiye katlanarak, günümüzde erkeklerde %19 kadınlarda % 13’e ulaştığı görülmüştür. Çalışan, üreten ve doğurgan olan 20-40 yaş grubunda neredeyse her 8 kişiden birinin yüksek tansiyonu olduğu ön görülmekte olup, bunların en az yarısınınsa hastalığından haberdar olmadığı düşünülmektedir” diyor.
“SADECE HAP YUTARAK TEDAVİ EDİLMEZ”
Korona virüsünün hipertansiyon hastaları üzerindeki etkilerinden bahseden Çetin, “Covid pandemisinin hipertansiyon hastalarına etkisini iki ayrı başlıkta değerlendirmek kolay olabilir. Bir yanda hipertansiyonu olup Covid geçiren hastalar, diğer yanda da hipertansiyonu olup Covid kaygısıyla sağlık erişimi kısıtlanan grup var. Tüm ağır enfeksiyonlarda olduğu üzere, altta yatan sistemik hastalığı olan bireyler Covid’e yakalandıklarında sıklıkla daha ağır bir tablo ile etkilendiler. Hastaneye yatırılması ya da yoğun bakım desteği gereken vakaların arasında hipertansiyon, obezite, diyabet ve kalp damar hastalıkları olan bireyler çoğunluğu oluşturdu. Covid’i ister ev izolasyonunda ister hastane şartında geçirsin; hipertansiyon hastaları kullandıkları ilaca rağmen yüksek seyreden tansiyonlar nedeniyle, ilaç artırımı ve ek destek tedavilere ihtiyaç duydu. Azımsanmayacak oranda bir hipertansiyon hastası grubu Covid tedavisinin bitiminde bile, eski tedavisi ile tansiyonları dengeye sokulamadığı için, daha yüksek ilaç dozları veya ek ilaç tedavileri ile taburcu edildi. Hipertansiyon hastalığı, sadece sabah akşam hap yutarak tedavi edilmez. Tedavinin önemli bir ayağı da iyi uyulan bir diyet ve egzersizden oluşan yaşam tarzı değişiklikleridir. Covid pandemisi ve ülke genelinde uygulanan kısıtlamalar, en disiplinli hastalarda bile egzersiz süre ve kalitesini azalttı. Hazır yemek ve fast food siparişleri önceki yıllara nazaran katlanarak arttı. Covid bulaşma kaygısıyla aksatılan takipler ve poliklinik kontrol randevuları, eksik kalan tetkikler de eklenince kronik metabolik hastalıkları, hipertansiyonu, şekeri, kolesterolü olan birçok hastanın da tedavisine engel oldu.”
“HİPERTANSİYON HASTALARININ SAYISI ARTTI”
Pandemi ile beraber hipertansiyon hastalarında artış olduğunu belirten Çetin, “Covid enfeksiyonu geçiren bazı hasta gruplarında, henüz açıklanamayan bazı mekanizmalarla enfeksiyon iyileşme döneminde ve sonrasında damar hastalıkları, pıhtılaşma bozuklukları ve tansiyon yükseklikleri gözlemlenmiştir. Ancak bugünkü bilgimizle Covid etkeninin tek başına hipertansiyon yaptığını söylemek için yeterli kanıtımız yok. Buna karşın, pandemi süreci ve sonrasında polikliniklerde hipertansiyon hastalarının sayısının arttığı da bir gerçek” diyor. İçinde bulunduğumuz pandemi sürecinde hipertansiyon hastalarının nelere dikkat etmeleri gerektiğinden de bahseden Çetin, “Gerek pandemi yasakları döneminde, gerekse de normalleşme sürecine girdiğimiz şu günlerde, hipertansiyon ve diğer kronik hastalıkları olanların dikkat etmeleri gereken en önemli mesele takip ve tedavilerini aksatmamaları olacaktır. Kullanılan ilaçların zamanında alınması, evdeki stokların takibi ve zamanında teminine dikkat edilmelidir. Egzersiz için, pandemi izolasyon önerilerine mutlaka uyarak fırsatlar yaratılmalıdır. Spor salonları, atletizm sahaları, park ve bahçeler kapalı olabilir. En kötü senaryoda apartmanın etrafındaki yağmur giderlerinin olduğu saçak altı betonları, sitelerin bahçe sınırları, sizden başka kimsenin kullanmayacağı güvenli spor pistleridir. Dijital çağda, sadece yemek siparişi sitelerinin değil, egzersiz uygulama ve videolarının da cep telefonunun ekranında olduğu unutulmamalıdır. Sağlıklı ve dengeli beslenmenin, tuz kısıtlamanın, günde en az 5 porsiyon taze meyve sebzenin her şeyden önemli olduğu unutulmamalıdır” diyor.