İstanbul Tabip Odası, vakalar Sağlık Bakanlığı tarafından il il açıklanmaya başlamadan önce raporlarla İstanbul’daki vaka sayılarını ortaya koymuş, en az iki bin hastanın hastanelerde tedavi görmekte olduğunu açıklamıştı.
Bununla birlikte uzun bir süre Bilim Kurulu’nda halk sağlığı uzmanlarının bulunmadığını ve Türk Tabipleri Birliği’nin süreçten dışlandığını savunan hekimler, hastanelerde görev yapan sağlık çalışanlarının ek koruyucu ekipmanlar sağlanarak enfekte olmasının önüne geçilmesi gerektiğini belirtiyor.
Sağlık çalışanlarına yeterli tıbbi koruyucu ekipmanın sağlanıp sağlanmadığı tartışılmaya devam ederken İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi Dr. Recep Koç, sorularımızı yanıtladı.
“SÜREÇ ŞEFFAF YÜRÜTÜLMEDİ”
Süreci özetler misiniz, salgınla mücadelede eksiklikler nelerdi?
Çin’de 2019 yılı Aralık ayında başlayan ve bütün dünyaya yayılan yeni korona virüsü enfeksiyonu (Covid-19) ülkemizde mart ayından itibaren görülmeye başlanmış, ilk resmi vakamız 11 Mart günü Sağlık Bakanlığı tarafından kamuoyuna açıklanmıştı. İran sınırının kapatıldığı 23 Şubat'tan, umreden dönenler 15 Mart gecesi apar topar öğrenci yurtlarında karantinaya alınana kadar, Bakanlık olayı tam tespit edemedi ve önlemleri zamanında alamadı. Yine Bakanlık verilerine göre 1 Mart-15 Mart arası ülkeye 372 bin kişi elini kolunu sallaya sallaya giriş yaptı. Cuma namazlarına devam edilmesi, spor karşılaşmalarına seyircisiz olsa bile izin verilmesi, asker sevkiyatlarının devamı, giriş çıkışların birçok ülkeden devam etmesi, eğlence merkezleri ve AVM’lerin açık bırakılması, piknik ve mesire yerlerinin kapatılmaması bu virüsün yayılmasını kolaylaştırdı. İstanbul'a giriş çıkışların serbest bırakılması, karantina ve izolasyon önlemlerinin geç alınması da vakaların ve bulaşımın artmasına, toplumda yayılmasına yol açtı.
Sağlık Bakanlığı bu salgını nasıl karşıladı?
Sağlık Bakanlığı bu salgına hazırlıksız yakalanmış, tedbirler almakta geç kalınmıştır. Organizasyon ve kurumlar arası koordinasyon bozukluğu baştan beri göze çarpmaktadır. Doğru ve yeterli sayıda testin başlangıçta yapılamaması, ücretsiz maske dağıtımı, 45 gün sonra hizmete açılacağı söylenen sahra hastaneleri bunlara birer örnektir. Aynı şekilde özel hastaneleri pandemi hastanesi ilan edip, hastalardan ilaç, tetkik ve tedavi ücretlerinin alınması, daha sonra çıkarılan bir tebliğ ile tetkik ve ilaçlara SGK tarafından belirli bir ödemenin yapılacağının açıklanması bu görüşü kuvvetlendirmektedir. Buradan artık özel hastanelerin ücret almayacağı sonucu çıkarılmasın. Aradaki fark, fatura olarak hastalara yansıyacaktır.
İstanbul Tabip Odası olarak korona virüsü salgınında kamu hastaneleri, özel hastaneler, birinci basamak kurumları ve işyerleri hekimliklerini kapsayan raporlar hazırladık ve web sitemizde yayınladık. (www.istabip.org.tr adresinden erişim sağlanabilir.) Sağlık Bakanlığı sürecin başından beri şeffaf değildi, illere göre vaka dağılımı, test sayıları, vefatlar açıklanmıyordu.Gizlilik söz konusuydu.Tabip odalarımızın il il raporlar yayınlamasından sonra günlük açıklamalara başlandı.
AİLE HEKİMLERİ ZOR DURUMDA
Enfekte olan hekim ve sağlık çalışanı sayısı 601 olarak açıklandı. Size gelen bilgiler bu yönde mi, yoksa daha mı fazla?
İstanbul'da Tabip Odası’na gelen bildirimlerden 400 civarı hekim ve sağlık çalışanlarımızın enfekte olduğunu görüyoruz. Bir bölümü hastalığı ayakta tedavi ve karantina ile atlatırken, hastanede yatarak tedavi gören, hatta yoğun bakıma alınan meslektaşlarımız da var. Görevi başında virüse yakalanarak vefat eden Cemil Hocamızın yanı sıra emekli olan meslektaşlarımızdan da hastalıktan vefat edenler bulunuyor.
Maske, eldiven ve diğer koruyucu ekipmanlar yeterli mi?
Pandeminin ülkemizi etkilediği mart ayından beri üniversite hastanelerinde, kamu hastanelerinde, aile sağlığı merkezlerinde kişisel koruyucu sağlık ekipmanı olarak adlandırdığımız cerrahi maskeler, N-95 maskeler, eldivenler, koruyucu giysiler, boneler, siperlikler, gözlükler yeterli miktarda dağıtılmamıştı. Eksiklikler söz konusuydu. Son günlerde Sağlık Bakanlığı buralara malzemeler göndererek, bu eksikliği tamamlamaya çalışıyor. Aynı zamanla gönüllü kuruluşlar da takviye yapıyor. Aile Sağlığı Merkezleri ise cari gider ödendiği gerekçesiyle bu desteğin dışında bırakıldı. Aile hekimleri eldiven, siperlik, maske, dezenfektan, alkol gibi malzemeleri piyasadan fahiş fiyatlar ile almak zorunda kaldılar. 35'i aile hekimi olmak üzere, İstanbul'da 55 civarında hastalığa yakalanan aile sağlığı çalışanımız var. Bizleri üzen durum, bırakın ücretlerinde ek artış yapılmasını, aile hekimi ve çalışanlarımızın rapor ve karantinada geçen sürede ücretlerinin yüzde 50’sinin kesilmiş olması. Aile hekimliği mevzuatının bir an önce düzeltilmesi ve negatif performansın kaldırılması gerekmektedir.
“KARARLAR EKSİK VE YETERSİZ”
Sizce, Sağlık Bakanlığı ve oluşturulan Bilim Kurulu, süreci iyi yönetiyor mu?
Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu’nda son günlere kadar halk sağlığı uzmanı bile yoktu. Salgının sahadaki durumunu ortaya koyacak ve önlemlerin yararlarını tartışacak uzmanlardır bu kişiler. Şimdi genişleme kararı ile bu eksik tamamlandı ama Türk Tabipleri Birliği, Türk Eczacılar Birliği, Türk Diş Hekimleri Birliği temsilcileri yine çağrılmadılar. İllerde, valiler başkanlığında kurulan pandemi kurullarında da meslek odalarımız temsil edilmiyor. O yüzden alınan birçok karar, eksik ve yetersiz. Bilim Kurulu kararlarının ne kadarının yürürlüğe konduğu da bilinmiyor.
Son olarak, bundan sonrası için nasıl hareket etmeli?
İstanbul'da yayılmaya devam eden bu salgın, başka illere dağılmadan önü alınmalıdır. İtalya, İspanya gibi olmadan, yatay bir çizgiden gitmesi, yoğun bakım ve ölüm olaylarının en aza indirilmesi hepimizin arzusudur. Bunu hep birlikte başarmak zorundayız. İzolasyon ve sosyal mesafe en önemli unsurlar. Ülkemizdeki sağlık sisteminin yeniden elden geçirilmesinin, özelleştirmeden vazgeçilip kamusal, bütüncül bir sağlık sistemini tartışmamızın ve uygulamaya koymanın zamanı gelmiştir.