4 Şubat, Uluslararası Kanser Kontrol Birliği (UICC) tarafından 2008 yılında yazılan “Dünya Kanser Bildirgesi”nin amaçlarını desteklemek üzere Dünya Kanser Günü olarak anılıyor. Dünya Kanser Günü'nün temel amacı, kanserin neden olduğu hastalık ve ölümleri önemli ölçüde azaltmak ve uluslararası toplumu önlenebilir kanserlere yaklaşım konusundaki adaletsizliği sona erdirmek için bir araya getirme fırsatı sunmak. İç Hastalıkları ve Tıbbi Onkoloji Uzmanı, Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Üyesi Dr. Halis Yerlikaya, 4 Şubat Dünya Kanser Günü dolayısıyla gazetemize konuştu. Yerlikaya, kanser türlerinden belirtilerine, tedavi aşamalarından alınabilecek önlemlere kadar pek çok konuda bilgi paylaştı.
“KANSER ÖNLENEBİLİR BİR HASTALIK”
Yerlikaya, kanser hastalığı hakkında şunları söyledi: “Türkiye’de her yıl yaklaşık 200 bin kişiye kanser tanısı konmaktadır. Elimizde çok net veriler bulunmuyor fakat Türkiye’de kalp damar hastalıkları ile birlikte kanserin en önemli ölüm nedeni olduğunu tahmin etmekteyiz. Aslında kanser önlenebilir bir hastalık. Sigaranın bırakılması, sağlıklı beslenme, normal vücut ağırlığına sahip olunması, hareketli yaşam şeklinin benimsenmesi, zararlı güneş ışınlarından korunmak, çevresel ve kimyasal kanserojenlerden kaçınmak kanserden korunmaya önemli derecede katkı sağlıyor. Yaşam tarzı değişiklikleri ve bireysel önlemlerle sınırlı bu faktörlerin tek başına yeterli olmadığını da bilmek gerekir. Örneğin hava kirliliği gibi tüm toplum sağlığını bozan ve kanserojen olan durumların kamu otoritesi tarafından önlenmesinin kritik önemde olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla sağlığın tüm alanlarında olduğu gibi kanser ile mücadelede de tek başına bireysel önlemlerin yeterli olmadığı ve tedavi edici çalışmalardan çok daha önemli adımın, hastalığın önlenmesine yönelik koruyucu halk sağlığı çalışmaları olduğunu bilmekteyiz.”
Her geçen gün kanser vakalarının arttığını dile getiren Yerlikaya, “Yıkıcı etkisini yaşamaya devam ettiğimiz COVID-19 pandemisi, antidemokratik uygulamaların yol açtığı sorunlar, derin yoksulluğun neden olduğu sağlıksızlık, bazı yerlerdeki alt yapı eksikliklerinden kaynaklı bulaşıcı hastalıklar, kalp-damar hastalıkları, posttravmatik stres bozukluğu gibi hastalıkları oluşturan birçok durumu düşündüğümüzde kansere yol açan etmenler ve kansere bağlı ölümler arka planda kalmakta, gözardı edilmektedir. Ancak her geçen gün daha fazla kişinin kansere yakalandığını ve kanser nedeniyle ölümlerin de giderek arttığını gözlemlemekteyiz” dedi.
“TARAMALAR AKSATILMAMALI”
Kanserde erken tanının hayat kurtardığını vurgulayan Yerlikaya, “Ülkemizde sık görülen meme, kalın bağırsak, rahim ağzı, prostat ve akciğer kanserleri için semptom ve bulgu olmadan teşhis edilmeleri amacıyla tarama yöntemleri bulunmaktadır. ‘Kanserden değil geç kalmaktan kork’ sloganı önemli bir gerçekliği ifade etmektedir. Kanserde erken tanı hayat kurtarır. Bunun için özellikle sık görülen kanserlerden meme kanseri, kalın bağırsak kanseri ve rahim ağzı kanserleri için belirlenen yaşlarda, önerilen taramaları yapmak kritik önemdedir. Böylelikle kanseri daha erken dönemde, bir takım belirtileri ortaya çıkmadan ve vücutta yayılmadan saptamak mümkün olabilmektedir. Belirli risk faktörlerine sahip ve belli bir yaşın üstündeki bireylerin erken teşhis için ve daha sonuç alıcı tedaviler için tarama yapmaları gereklidir” şeklinde konuştu.
“BÖLGEYE GÖRE FARKLILIK GÖSTERİYOR”
Her kanser türünün farklı şekilde kendini gösterdiğini söyleyen Yerlikaya, “Her organın kanser belirtisi farklı olur ancak genel olarak baktığımızda halsizlik, yorgunluk, istemsiz kilo kaybı, iştahsızlık gibi kabaca belirtilerden bahsetmek mümkün. Örneğin kalın bağırsak kanseri kabızlıkla, karın ağrısı şikayetleriyle ortaya çıkarken, akciğer kanseri daha çok nefes darlığı, kanlı balgam, öksürük gibi şikayetlerle kendini göstermektedir. Mesela kadınlarda en sık görülen kanser türü meme kanseridir. Meme kanserinin belirtileri arasında en dikkat çekeni ele gelen bir kitledir. Burada en önemli etken vücudumuzu tanımamızdır” dedi ve şöyle devam etti: “Her 8 kadından biri meme kanserine yakalandığı için, biz hekimler olarak 20 yaşından itibaren düzenli meme muayenesi öneriyoruz. Erkeklerde ise en sık görülen kanser türü akciğer ve prostattır. Ülkemizde dünyayla paralel olarak meme, akciğer, kolon kanseri türlerine çok sık rastlanmaktadır. Fakat bu kanser türleri bölge bölge de farklılık göstermektedir. Örneğin Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesinde en çok görülen kanser tipi mide ve yemek borusu kanseridir. Bunun ana sebebi ise aşırı tuzlu yemek tüketimi, tütsülenmiş (ateşte ve buharda pişen) gıdaların çok kullanılmasıdır. Ayrıca sebze ve meyveden alınan besin miktarının düşük olması da önemli etkenler arasında. Kanseri tetikleyen en önemli unsur sigara, obezite, çevresel kirlilik, beslenme gibi hususlardır. Fakat genetik faktörü de göz ardı etmemeliyiz, çünkü genetik yatkınlık kanseri tetiklemektedir.”
“HALKA EĞİTİM VERİLMİYOR”
Yerlikaya, “Kanserin önlenmesine ve kanser taramasının önemine ilişkin meslektaşlarımıza ve halka yaygın verilmesi gereken eğitimler hemen hemen hiç yapıl(a)mamaktadır. Anadilinde sağlık hizmetinin verilmemesi, gerekli eğitimlerin yapılmaması, taramanın yapıldığı yerlerden uzakta yaşayanların taramadan haberdar olmamaları ve erişimde yaşanan sıkıntılar, hastaların daha ilerlemiş ve tedavi edilemez aşamada hekime başvurmalarına yol açmaktadır. Bu durum kadınlar açısından daha da katmerli bir şekilde yaşanmaktadır. Mamografi taraması ile erken evrede kemoterapi gereksinimi dahi olmadan sadece ameliyat ile tedavi olabilecek meme kanserli hastalar, taramanın etkin kullanılamaması nedeniyle çok daha geç aşamada başvurmaktalar ve daha yoğun, kimi zaman sonuç alıcı olmayan tedavi gereksinimleri duymaktalar.” dedi.
“ÇOK SAYIDA İNSANIMIZI KAYBETTİK”
Dr. Yerlikaya, hala devam eden ve vaka sayılarının her geçen gün arttığı pandeminin kansere etkisiyle ilgili ise şunları söyledi: “İktidarın şeffaf olmayan, toplum katılımından uzak, bireysel tedbirlere indirgenmiş, yeterli önlemleri içermeyen politikaları sonucunda toplumsal düzeyde bulaşıcılık engellenemediği için COVID-19 nedeniyle çok sayıda insanımızı kaybettik. COVID-19 hasta sayısı ve ölümler artarken pandeminin etkisi ile başta kanser olmak üzere kronik hastalığı bulunan hastalara yeterli sağlık hizmeti sunulamadığı için COVID-19 dışı hastalıklara bağlı erken ölümleri de yaşanmaktayız. Pandeminin kontrol altına alınamaması sonucunda rutin tarama programlarına göre tarama zamanı gelen hastaların sağlık kuruluşlarına başvuramadığı, kanser belirti ve bulgusu olabilecek kitle tespit eden pek çok kişinin virüs bulaşı endişesiyle sağlık kuruluşlarına başvurmayı ertelediğini gözlemlemekteyiz. Birinci basamak sağlık kuruluşlarında, belirlenen yaşlarda önerilen kanser taramalarının yapıl(a)maması da eklendiğinde tanı ve tedavisi gecikmiş hasta sayısında önemli bir artış yaşamaktayız.”