Kadıköy Belediyesi Alzheimer Merkezi’nde 12 Şubat Salı günü “Alzheimer Hasta Yakınlarında Psikolojik Sağlamlık İçin Neler Yapılmalı?” semineri gerçekleşti. Seminerde konuşmacı olan Psikoloji Bilimi Uzmanı İdil Arasan Doğan, katılımcılarla konu başlığı altında değerli bilgiler paylaştı.
Alzheimer’in süreç içerisinde ağır bakım gerektiren hastalık olduğunu ve bakım veren üzerinde çok büyük bir bakım yükü meydana getirdiğini dile getiren Psikoloji Bilimi Uzmanı İdil Arasan Doğan, konuşmasına şöyle devam etti; “Bu durum bakım veren kişide fiziksel, psikolojik ve zihinsel olarak bir tükenmişliğe neden olabiliyor. O yüzden hastalıkla mücadele ederken ve bakım yaparken bu hastalıkla ilgili A’dan Z’ye her şeyin öğrenilmesi gerekiyor. Alzheimer hastalığında evre geçişleri var. Evre bazında yaşananlar çok farklı olduğu için bunun yanına psikiyatrik belirtiler de eklendiğinde çoğu zaman bakım verenler kişilik problemleriyle baş etmek zorunda kalıyor. Bu nedenle hastalık hakkında bilgi sahibi olunması ve bilinçlenilmesi gerekiyor. ”
TELEFONUN UCUNDA KİM VAR!
Bakım verenlerin sosyal destek mekanizmalarının farkında olmaları gerektiğinin üzerinde duran Doğan, “Bakım verenler kendilerini merkeze koyup çevrelerinde kimler var kimler yok bilmeliler. Bunlar aileden ya da aile dışından olabilir. ‘Bu hastalık anında onlara kimler destek veriyor. Bir telefonun ucunda kim var. Bir şey istedim kim yetişti.’ gibi soruları sormaları gerekiyor. Çevresini mutlaka gözden geçirmeli ve yardım istemekten hiçbir zaman çekinmemeli. Bakım veren birilerinin gücünü ne kadar yanında hissederse psikolojik olarak kendini o kadar sağlam görebilir.” diye konuştu.
YAZMAK HUZUR VERİR
“Bakım veren açısından baktığımızda sürecin zorlukları nedeniyle kendilerine zaman ayırmamaya, ve arkadaşlarıyla görüşmemeye başlıyorlar.” diyen İdil Arasan Doğan, “Halbuki farkında değiller. Bu durum zaman içerisinde onları tükenmeye belki depresyona sürüklüyor. Sosyal yaşama bağlı olmaları çok önemli. Hobilerinin olması gerekiyor. Özellikle ‘arkadaşımla bir çay içmem ve yürüyüş yapıp nefes almam lazım’ demeliler. Ve bunu kendilerine ilke edinmeleri gerekir. Nefes alsınlar ki hastalarına da nefes versinler. Bakım verenlerin günlük olarak yaşadıklarını yazmaları onlar için iyi olacak. Duygular dökülecek o sayfalara. Bu da bir rahatlamaya ve huzura sebebiyet verecek. Bunun faydalarını gördük.” şeklide konuştu.