“Onaylayan biri yoksa narsisistik yapı yoktur”

Narsizmin temellerinin çocuklukta atıldığını söyleyen Klinik Psikolog Dr. Meral Aydın “en başarılı”, “en güzel” gibi ifadelerin çocukları narsisistik yapıya teşvik ettiğini söylüyor

09 Aralık 2022 - 06:46

Son yıllarda çok sık duyduğumuz terimlerden biri “narsisizm”. Bir yandan kişisel gelişim kitapları, diğer yandan sosyo - politik düzen insanlara önce kendini düşünmesini öğütlerken bunu yapan insanlara ‘narsist’ der olduk. Peki bencil ya da kibirli yerine artık daha çok kullandığımız bu ifade ne anlama geliyor? Narsisizm gerçekten ne?  Klinik Psikolog Dr. Meral Aydın’a merak ettiklerimizi sorduk.

  • Bir insan nasıl narsist olur? Çocukluk ve yetiştirilme ile nasıl bir bağı var?

Erken çocukluk, bebeklik döneminde bebek normal gelişim sürecine bağlı olarak kendi zihni ile yetişkinin zihnini ayrıştıramaz. Tek zihinlilik vardır. Dünyayı da kendi aklı yönettiğini sanır. Burada dünyanın sınırlarının yavaş yavaş tanıtılması gerekiyor. Yani o merak zamanında hem ilginin yaratılması hem de dünyanın onun hayal ettiği gibi olmadığının, başkalarının ve başka gerçeklerin olduğunun anlatılması, tanıtılması ve yavaş yavaş hayal kırıklıklarına karşı tolerans geliştirilmesi gerekiyor. 

  • Yani “ne istediyse aldık”, “ne istediyse yaptık” çok iyi bir şey değil.

Değil. Bu narsisistik yapıya teşvik eder. Tabii sağlıklı narsistik ihtiyaçlarımız da var; talep etme, görünür olma gibi. Bunların da belli düzeyde desteklenmesi gerekiyor. Bunlar tamamen men edilir, kırılır ve cezalandırılırsa orada da gizli narsistik dediğimiz yapılar oluşuyor.

DEĞERSİZLİK HİSSİ

  • Anladığım kadarıyla narsisizm erken çocukluk döneminde tohumları atılan bir şey…

Kişilik bozuklukları 2-2,5 yaşları arasında başlar, 3-4 yaşlarına kadar yapı taşları atılmıştır. Sonraki gelişim sürecindeki ilişkiler, tutumlar, yaşam biçimi onun daha esnek, daha olgun, daha ilkel, daha patolojik olup olmama seviyelerini belirliyor.

Birçok aile çocuklarını kendi olamadıkları, hayal ettikleri şeye  yönlendirir. Harika olsun, hiçbir engeli olmasın isterler. “En güzel benim çocuğum”, “en başarılı benim çocuğum olacak” gibi şeylerin çocuğa yansıtılması aslında çocuğa şu mesajı veriyor; ‘güzel değilsen değersizsin, en çalışkan değilsen önemin yok’. Oysa herkesin başka güzellikleri var. İyi bir okulda okursan iyi bir eğitim alırsın ama insan olarak senin değerinle ilgili hiçbir şeyi tanımlamaz. Özellikle bizim toplumumuzda insani değerimiz performans ve başarı üzerinden tanımlanıyor. 

Yani bu çocuklara ‘başarılı, güzel’ denerek iyi bir şey yapılmıyor, ona sahip olmadıkları noktada değersizlik öğretiliyor. Dolayısıyla narsistik yapılar da sürekli kendi içlerinde bu değersizliği hissetmeme mücadelesi veriyorlar. Onun için de o kadar agresif, saldırgan, talepkâr oluyorlar. Bunun için güç peşinde koşuyorlar. Bir şeyi alacak, bir konuda kendini iyi hissedecek ki içindeki değersizlik duygusuna düşmesin.

  • Narsisizmde asıl mesele kişinin içinde yaşadığı değersizlik mi?

Değersizlik ve onaylanmamaya, kabul görmemeye ve birinden daha altta olmaya karşı duyduğu kırılganlık.

“HİÇBİR KAYNAK SINIRSIZ DEĞİLDİR”

  • Bizim kuşağımız “her şeye karışma, söyleme, bilme” denilerek yetişti. Bundan kaynaklı bir özgüven sorunumuz oldu. Oysa kişisel gelişim kitapları “en önemli sensin” diyor. Dengeyi nasıl bulacağız?

Bizim zamanımızda çoğunlukla “ben varım”, “buradayım”, bir fikrim var” ifadelerimiz engelleniyordu. Bu kırılganlıktan gizli narsistik yapılar oluşuyor. Onlar da kendinden daha iyi ideal birinin himayesinde, ideal olanı yaparak ihtiyaçlarını tatmin etmeye çalışırlar. Ve hep başkalarından onay ararlar. Kendi kendilerini onaylayamazlar.  “Ben iyiyim” diyemez ama sürekli ona “iyi” dedirtecek bir şeyler yapmaya, birilerinin özeli ve ayrıcalıklısı olmaya çalışırlar. Bu yüzden öteki insanlar için uğraşırlar.

Kişisel gelişim kitapları?

Özellikle kişisel gelişim kitaplarındaki “iyi hissedelim, dünya bizim, her şeyin en iyisi bize” vb tanımlar çok sahte, yanıltıcı gerçekler. Dünya acıları, mutlulukları, varlıkları, yoksunlukları ile var. Biz sosyal bir varlığız, tabii ki kendimiz için iyi olanı seçeceğiz ama bu denge ve gerçeklik içinde olacak. Sınırlarımızı, zayıflıklarımızı, her şeye ulaşamayacağımızı kabul etmemiz gerekiyor. Yani bizim dönemimiz için söyleyecek olursak örselenen bir grandiose (büyüklenmecilik) vardı, burada da şişirilen grandiose var. Ve şişirilen her şey bir gün patlar. Dolayısıyla optimal bir seviyede gidebilmemiz gerekiyor. İnsanlar daha fazla güç, daha fazla tanınırlık, öne çıkmak ve hep almak arayışında olduğu için denge bozuluyor. Hiçbir kaynak sınırsız değildir. Karşılıklı etkileşim vardır. Gerçeklik her zaman aynı değil. Bugün almak gerekirse yarın vermek gerekir. Bugün ben konuşuyorum ama yarın dinlemem gereken yerde olacağım. O yüzden dinlemeyi öğrenebilmeliyim. Her zaman iyi olmak, her zaman istediğimizi yapmak gibi bir gerçeklik hiçbir zaman olmayacak.

  • Narsisizmi son yıllarda çok fazla duymaya başladık. Çağın gelişimiyle birlikte arttı mı yoksa biz mi bilir olduk?

Çağın gelişimiyle birlikte daha çok şizoid kişilik bozukluklarında bir artış oluyor. Biraz da gizli narsisistik yapıda artış var. Şizoid yapılar toplumsal etkileşim açısından daha fazla risk oluşturuyor ama onlar kendini saklayan gruplar oldukları için onları çok konuşmuyoruz. Narsisistik yapılar daha çok öne çıkıyor, konuşulur oluyor.

“NARSİSTLER MUTLU DEĞİLDİR”

  • “Güç zehirler” sözünden hareketle yaptığımız iş, olduğumuz şey örneğin star, müzisyen, politikacı, yönetici olmanın narsisizmin gelişmesinde nasıl bir etkisi var?

O kişiler bu iş süreçlerinin içinde oldukları için narsisizmleri gelişmez ve artmaz ama narsistik yapıları patolojik unsurdaysa böyle güçlere eriştiklerinde şişerler ve dengeleri şaşar. Hep daha çoğuna ihtiyaç duydukları için onlara yetmez, yetmedikçe saldırganlaşırlar. İçlerindeki tatminsizliği deneyimlemek zorunda kaldıkları için agresif bir hale gelirler. Narsisistik yapılar çok mutlu, keyfi yerinde gibi görünür ama öyle değiller.

  • Neden?

Çünkü her an bir şeyi almak, kullanmak, daha iyi, daha çok yapmaları gerekir. Bu çok yıpratıcı bir şey. Kendilerine bu da bana yeter, şükür diyemezler.

“DÜNYAYI KENDİ ZİHİNLERİ GİBİ ALGILARLAR”

  • Diğer insanlarla nasıl ilişki kurarlar?

Bir kere dünyayı kendi zihinleri gibi algılarlar. Yani “ben bir şey düşünüyor, beğeniyorsam doğrusu o” diye düşünürler. Narsistler için “manipülatiftir, yalan söyler” denir oysa narsistler yalan söylemez. Planlı ve çıkarcı yönde kullanırlar ama doğrusunun öyle olduğuna inanırlar. Tek doğrunun kendi inandıkları olduğunu düşünürler. Kendi sevdiği yemeğin dışında eşi, sevgilisi başka bir yemek seviyorsa hayal kırıklığına uğrarlar. Ötekinin başka zevkleri, başka ideal ve yönelimleri olduğunu algılamıyorlar. Eğer algılarlarsa o zaman bende bir kusur var diye düşünüyorlar. Çünkü narsisistik yapı öteki ile tek zihin, tek beden olma ihtiyacı ile var olur. ‘Ben iyiyim sen iyisin’, ya da ‘sen beni iyi hissettir’ gibi…  Onu gören, onaylayan biri yoksa narsisistik yapı yoktur. Bomboştur. O yüzden onu gören ötekilerine ihtiyaç duyar.

  • Bir insanın narsist olduğunu ya da kendimizin narsist olup olmadığımızı nasıl anlayacağız?

Kendimizde olduğunu anlamak çok zor. Biraz önce yalan söylemez öyle olduğundan emindir dedim ya dolayısıyla o kendisinin bir sorunu olduğunun farkında olmaz. Bunu anlatmaya çalıştığınızda da kırılır. Onu beğenmediğiniz, kusur bulduğunuzu, ona saldırdığınızı düşünür. Ancak narsisistik yapının da seviyeleri var. Ona ulaşmanın, sözünüzü geçirmenin tek yolu aynalama dediğimiz tekniktir. Önce onun dediği şeyi onun dilinden istediği gibi söyleyip “çok güzel bir şey yapıyorsunuz ama şurada şöyle bir şey koyabilir miyiz” diye söylerseniz sizi duyar. İlk baştan “bunu şöyle yapalım mı” dediğinizde sizi duymaz ve bunu bir saldırı gibi görür.

“ZAYIF GÖRÜNMEMEK GEREKİR”

  • Böyle biriyle yaşamak, çalışmak aynı zamanda zor bir şey. Bu durumda ne önerirsiniz?

Evet çok zor. Dediğim gibi aynalayarak önce onun ruhunun duyacağı şeyleri söyledikten sonra kendi hissiyatımızı söylemek gerekir. Bir de onun negatifliklerini hissetmemek gerekli. Narsistik yapılar size çok kötü, berbat hissettirir. Ancak şunu bilmek gerekiyor; bu his onun hissi. Bu histen kurtulmak için bunu size atarlar. Bunu sahiplenmeyecek kapasiteleri geliştirmek, “bu benimle ilgili bir şey değil” demek gerekiyor. Sürekli maruz kaldığınızda bunu yönetmek zor olabilir. Bir de zayıf görünmemek gerekir. Zayıf göründüğünüz zaman size saldırıyorlar. Gerektiğinde onları kırabileceğinizi bildiklerinde çizgiyi aşmıyorlar.

  • Çok şaşırdım. Narsistler kendilerini güçlü ve başarılı gördükleri için yanlarında olanların zayıf olması onları mutlu etmiyor mu?

Aslında etmiyor. Çünkü zayıf olan onun umurunda değil. Narsisitler kimseyi umursamaz. Onlar bize bir şey olsun diye bir şey yapmıyorlar, bizi görmüyorlar, farkımızda değiller. Sadece işini hallediyor. Ama sizde bir zayıflık gördüğünde ondaki bir zayıflığa da işaret ettiği için sizi kaale bile almaz. Ancak güçlü ve kendi yerinde durana itibar eder. En iyi kimse ona itibar edilmeli algısı var. Onun için de en iyi olmaya çalışır. Siz ondan daha iyi ve güçlü olduğunuzu gösterirseniz size itibar etmek zorunda hisseder. O dengeyi kurmak, sağlam ve kararlı durmak gerekir.

  • Peki böyle bir ilişki sürer mi?

İhtiyacına göre değişir. Narsistler ihtiyaca göre ilişki kurar. Size ihtiyacı varsa ilişki kurar. Narsisistik yapı için ilişki bir tedariktir. Onu iyi hissettirecek, kaynak, güç sağlayacak ya da manevi destek sağlayacak bir şey almaları gerekir. Almadan asla ilişki kuramazlar. Ama sadece almayı bilirler.

“SAĞLIKLI NARSİSTİK İHTİYAÇ”

  • Kendinizde olup olmadığını anlama ihtimaliniz yok dediniz. Ama her insanda biraz narsisizm var değil mi?

Tabii ki. Sağlıklı narsistik gelişimi hepimizin ihtiyacı. Kendimizi ifade etme, bir şeyi yapmak için talip olma, kendi şartlarımızı zorlama gibi özelliklere sahip olmamız gerekiyor. Bunlar sağlıklı narsisistik özellikler.

  • Çıtayı nerede aşıyoruz?

Çıtayı ben ve ötekini ayrıştıramadığımızda, sürekli rekabet halinde, birini geçmeye çalışma halinde olduğumuzda aşarız. 

  • Narsisizmin yaşı var mı? Bir insan 60 yaşında narsist olur mu?

Sonradan narsist olunmaz. Bebeklikte temelleri atılır, ergenlikle yerleşir. Şunu belirtmek isterim; karakterimiz ne olursa olsun beynin yaşam boyu gelişme kapasitesi var. Her yapı değişime ve gelişime açıktır. Ancak en zor değişen yapılar narsisistik yapılardır. Kırılganlıkları çok yoğun olduğu için onu açmakta çok zorlanırlar. Narsisistik yapının kırılganlığını açtığında içindeki hüznü, acıyı size tarif edemem. Orası çok zor bir yer. Kolay bir şeyle baş etmiyorlar. Bunu da bilmenizi isterim. Onun için ‘narsistlere saldıralım’ söylemleri çok üzücü. Çünkü o insanlar içlerinde çok acı çekiyor. Bizim onlara kısa bir sürede tahammül edemediğimiz duyguları hayat boyu bastırmaya çalışarak yaşıyorlar.

  • Ama onlarda da bir şeye tahammül edemedikleri ve acı çektirdikleri için öfke var.

Elbette. Ama onların bunu anlama kapasiteleri yok.

  • Tedaviyi konuşalım. Bir tedavisi var değil mi?

Narsistik kişilik bozukluğunun tedavisi var. Biz Masterson yaklaşımı, psikanalitik psikoterapi uyguluyoruz. Oldukça da etkili. Ancak yavaş ilerleyen bir süreç.

  • Damgalama, etiketleme tedavi sürecini nasıl etkiliyor?

Narsistik yapılar genelde narsisist olduklarını duymaktan mutlu olurlar. Çünkü bu onlar için iyi bir şeydir. Gizli narsistler kırılgan olur. Bunu duymak onları üzebilir. Şunu belirtmek isterim; hiçbir insanın etiketlenmeye ihtiyacı yok. Birbirimizi narsist, şizoid, borderline diye etiketlemeyelim. Hepimiz insanız, o ya da bu sebepten insan olmanın değişik boyutlarını yaşıyoruz. Toplumsal olarak bu etiketlemeleri azaltabilirsek çok daha insani olur.

 

ARŞİV