Başka Dünyaların Ustaları, duyamadıklarımızı çalmak, göremediklerimizi çekmek, yaşayamadıklarımızı oynamak ve hissedemediklerimizi yapmak için geliyor. Hayata dezavantajlı başlangıç yapan bireylere destek verme arzusundan doğan Başka Dünyaların Ustaları Projesi, aynı amaç uğrunda çalışan bir grup sanatçı, uzman, eğitmen, aktivist, gönüllü ve ebeveynin katılımıyla da şekillenerek Ocak 2017’de Kadıköy’de hayata geçti. Proje kapsamında 40 otizm tanılı birey, uzmanlar gözetiminde, alanında başarılı sanatçılarla beraber 4 farklı alanda atölye çalışmalarına katılacak ve 5 aylık periyodun ardından gerçekleştirilecek performanslarda yer alacak. Uzun yıllar otizmli yetişkin ve çocuklarla çalışan deneyimli ekibin süpervizörlüğünü Psikolog Çiğdem Aydın yürütüyor.Müzik, tiyatro, fotoğraf ve seramik başlıklarında 4 farklı atölyeden oluşan ve Tasarım Atölyesi Kadıköy’de (TAK) gerçekleşen eğitimler 5 ay sürecek.
YAŞDAŞBUDDYLERİN DESTEĞİYLE
Atölye çalışmaları klasik öğreten-öğrenen ilişkisinden ziyade daha esnek ve interaktif yürütülüyor. Bu çalışmalardaki temel yaklaşım, otizmli bireylerin bilgi, beceri ve yatkınlıklarını tanıyarak, bu yolda özenle hareket edebilmek. Bu doğrultuda atölyelerin başındaki uzman ve sanatçılar, katılımcı çocukları tanıdıkça gündemleri gözden geçirerek revize edecek ve gerekirse ihtiyaç doğrultusunda yeniden şekillendirecek. Atölye çalışmalarında, çeşitli disiplinlerden gelen uzman ve sanatçıların yanı sıra gönüllü buddyler de 40 otizm tanılı bireye eşlik ediyor. Tüm atölyelere katılan çocuk ve gençlerden oluşan buddyler,otizm konusunda bilgilendirilmiş tiyatro oyunculuğu öğrencileri. Bu yaşdaş öğrenciler, otizmli bireylere destek olmak üzere tüm çalışmalar sırasında onlarla beraber oluyor ve arkadaşlık ediyor. Eğitmenler haricinde boddylerde otizmli bireyler bağ kurmaya başladığı için otizmli bireyler burada kendilerini daha güvende ve huzurlu hissediyorlar.
“DÜNYALARINI BİLMİYORUZ”
Projenin koordinatörü “Sadece Diktatör” oyunun yazarı Onur Orhan. Orhan aynı zamanda projenin isim babası. Öğrencilerle hiyerarşik bir ilişki kurulmadığının altını çizen Orhan, ekip olarak, “yola” otizmlilere bir şeyler aktaracak kişiler olarak değil hep beraber bir şeyler deneyimleyecek kişiler olarak çıktıklarını söylüyor ve ekliyor: “Biz bu dünyayı bildiğimizi iddia edebiliriz fakat otizmlilerin dünyalarını bilmiyoruz. O dünyanın içinden bakmıyoruz. Bilimsel raporlar, tahliller, şunlar, bunlar, tüm tartışmalardan bağımsız olarak o iki gözün ve bir beynin dünyayı nasıl algıladığını bilmiyoruz. Biz de dedik ki: ‘onlar kendi dünyaların ustaları…’ Onlara bizim dünyamızla ilgili bir şey dayatmayacağız. Yukardan bakmayacağız. Onların dünyasıyla kendi dünyamız arasında bir hat, bir yol, bir bağ, bir koridor oluşturarak her iki tarafında birbirine doğru yürümesini istiyoruz. Sadece öğrenciler değil bizler de öğreniyoruz. Hatta biz bu işten daha karlı çıkıyoruz(gülüyor).
“GÜNEŞ GÖZLÜ ÇOCUKLAR”
Daha önce de otizmli çocuklarla çalışma deneyimi bulunan, Atölyeler Sanat Yönetmeni Yonca İnal otizmlileri “güneş gözlü çocuklar” olarak nitelendiriyor. “Onlar başka bir frekansta titreşiyorlar diyen” İnal, çalışmalarda tanımlara etiketlere takılmadan gerçek ilişkiler kurarak ve sanatı kullanarak yol almaya çalıştıklarını söylüyor.
VELİLER MEMNUN
Çocukların eğitimlere büyük istekle gelerek mutlu ayrıldığını söyleyen veliler projeden oldukça memnun. Velilerden Hande Sancaklı eğitimlerde verilen küçük roller ve görevlerin sorumluluk duygusunu geliştirdiğini ve onları mutlu ettiğini söylerken, Alparslan Ergül şunları söylüyor: “Çocuğum Begüm, ilk başta seramik atölyesine geldi. Daha sonra Yonca Hanım diğer atölyelerde de Begüm’ü değerlendirmek istediğini söyleyince şuan fotoğrafçılık seramik müzik ve tiyatro atölyelerinin tümüne katılıyor. Burada çok güzel bir ortam, çok pozitif bir hava var. Bizim otizmli veya gelişimsel gerilik yaşayan bireylerin ebeveyni olarak en büyük sıkınıtmız çocukların toplumda kabul görüp görmeme meselesi. Onların hareketleri davranışları “normal” diğer atkadaşlarına ters geliyor. Onlar için özel sınıflar olması gerekiyor ve toplumdan dışlanmış oluyorlar. Eğitmenlerimiz de çok iyiler. Balık baştan kokar. Onlar o kadar güzel kokuyorlar ki. Ortaya çıkan işte çok güzel oluyor. Ben yurtdışında 35-40 ülkeyi ziyaret etmiş bir insanım. 3 sene Amerika’da 3 sene İsviçre’de yaşadım. Ben böyle bir ortam hiçbir yerde rastlamadım. Belki vardır ama ben rastlamadım.