Özel hastaneler SGK'dan ayrılıyor

SGK, kurumla anlaşmalı özel hastanelere kısmi branşlarda değil tüm branşlarda hasta kabul etme zorunluluğu getirdi. Bu kararın ardından özel hastaneler SGK sisteminden çıkmaya başladı. TTB Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, bunun maddi imkanı yetersiz hastaların randevu almakta zorlanmasına ve ölümlerin artmasına neden olacağı uyarısında bulundu.

05 Eylül 2022 - 18:00

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), kurumla anlaşmalı özel hastanelere kısmi branşlarda değil bütün branşlarda hasta kabul etme zorunluluğu getirme kararı aldı. Bu karar nedeniyle birçok hastane “SGK ile anlaşmalı hastaneler” kapsamından çıktı. Temmuz ayında ise Sağlık Uygulama Tebliği’nde (SUT) yapılan değişiklikle birlikte özel hastanelerin sağlık hizmet bedellerine yüzde 40 zam yapıldı. Bu süreçte hastalar ciddi oranda mağdur olurken devlet hastanelerinde randevu bulamayan hastalar, rutin bir kan testine bile fahiş rakamlar ödemek zorunda kalıyor.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konsey Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, konuya ilişkin olarak, “Kaynakların özel sermayeye aktarılması, kamuya ayrılan kaynağın azalmasıyla peşin ödediğimiz sağlık hizmetini ücretli satın almak zorunda bırakılıyoruz. Toplumun bunu görerek koruyucu sağlık hizmetlerine ayrılan payın artırılması ve sağlığın ücretsiz olması için doğru kaynak kullanımını talep etmesi gerekiyor” dedi.

“HEKİMLER KAMUDAN AYRILMAYA BAŞLADI”

Fincancı, “Son dönemde siyasi otorite ve özellikle sağlık otoritesinin pek çok mevzuat düzenlemesiyle sağlıkta dönüşüm adı altında sağlık sisteminde yıllar içinde yaratılan tahribatı küçük rötuşlarla görünmez kılmak için ciddi gösteriliyor. Hatta Sağlık Bakanı son haftalarda ardı ardına yaptıkları mevzuat değişikliklerine ‘Beyaz Reform’ diyerek TTB’nin uzun yıllar boyunca bu dönüşümün karşısında yürüttüğü mücadelelere verdiği isme, ‘beyaz eylemler’e atıf yapmış oldu. Sağlık, tüketim nesnesi olarak görülüp kar etmeye odaklı bir sağlık sistemi oluşturulduğunda, kar etmenin yolu kaçınılmaz olarak sisteme daha fazla hasta sokmak olacaktır. Kamu özel ortaklığı olarak planlanan şehir hastanelerinde sermayeyi çekmek için hasta garantili hastaneler inşa edildi. Koruyucu sağlık hizmetleri doğası gereği insanları sağlıklı tutacak politikalar geliştirmek, hastalıkları önlemek, hastalık oluşturan etkenleri tespit edip önlemek yerine hastalandıktan sonra çok daha pahalı olan tedavi edici sağlık hizmeti sunduğunda, hasta garantisi verilip kışkırtılmış sağlık talebi yaratıldığında, bu talebe kamusal sağlık hizmetlerinin yetişebilme olanağı ortadan kalktı” ifadelerini kullandı.

Kamu hastanelerinde hekim bulmakta zorluk yaşandığının altını çizen Fincancı, “Sağlık çalışanlarının, hekimlerin çalışma koşulları bu sistemde giderek ağırlaştı, pandemi ile birlikte daha da dayanılmaz bir hal aldı. Emekleri değersizleştirilip, insanca yaşayabilecekleri bir ücretten yoksun kalan, kışkırtılmış sağlık talebiyle sürekli şiddetle burun buruna yaşamak zorunda bırakılan hekimler kamusal sağlık hizmeti sunumundan ayrılmaya başladı ve kamu hastanelerinde hekim bulunamadığı için insanlar randevu alamamakla karşı karşıya kaldı. Sağlık Bakanlığı’nın bu randevu yığılmasını çözmek için özel sağlık kurumlarını daha yaygın kullanma girişimi olarak değerlendirilebilir, ancak sağlıkta dönüşüm adımlarının başında SGK anlaşmalı hastanelerde katkı payları düşük tutulurken, zaman içinde katkı payları arttı ve insanlar çok daha fazla cepten ödeme yapmak zorunda kaldılar. Yoksulluğun bunca derinleştiği, GSS primini ödeyemeyen milyonlarca insanın olduğu koşullarda bu sürdürülebilir bir çözüm olmaktan çok uzak” şeklinde konuştu.

“PEŞİN ÖDEDİĞİMİZ HİZMETİ TEKRAR SATIN ALIYORUZ”

Fincancı, “SUT uyarınca yapılan ödemelerin reel karşılığı yıllar içinde çok azaldı, özel sağlık kurumları kar etme amaçlı ve ancak katkı payları çok yüksek tutularak bu karı sağlayabilirler. Paket anlaşmaları kabul etmeleri kuruluş amaçlarına aykırı” dedi ve sözlerine şöyle devam etti: “SGK anlaşmalı hastane aslında sınırlı olan sağlık kaynaklarının özel sağlık kurumlarına aktarılması, özel sermayenin desteklenmesi ama kamunun sağlık hizmetinin zayıflaması, kamusal ve ücretsiz sağlık sunumundan vazgeçilmesi demek. Oysa bizler vergilerimizle, primlerimizle kamusal sağlık hizmeti sunumunu destekliyoruz zaten. Üzerine bir de bu kaynakların özel sermayeye aktarılması, kamuya ayrılan kaynağın azalmasıyla peşin ödediğimiz sağlık hizmetini ücretli satın almak zorunda bırakılıyoruz. Toplumun bunu görerek koruyucu sağlık hizmetlerine ayrılan payın artırılması ve sağlığın ücretsiz olması için doğru kaynak kullanımını talep etmesi gerekiyor.”

Koruyucu sağlık hizmetlerine ulaşmanın zorlaşacağını belirten Fincancı, “Kamudan randevu bulamayan, cepten ödeme yapamayacak durumda insanlar koruyucu sağlık hizmetleri de işlemediği için daha fazla hastalanacak ve tedavi edici sağlık hizmetlerine de erişemediği için özellikle riskli gruplar, ileri yaş, kronik hastalık, erken tanıda önüne geçilebilecek kanserlerde daha fazla ölüm yaşanacak” dedi.

“MESLEĞİN İTİBARI YERLE BİR EDİLİYOR”

Hekimlerin kamudan ayrılışının sadece maddi sebeplere dayanmadığını söyleyen Fincancı, “Bildiğiniz gibi son düzenlemelerle Sağlık Bakanlığı performansın adını teşvik olarak değiştirip, ödemeleri artırarak hekimleri kamuda tutma yolları arıyor. Ancak bu ciddi ekonomik krizde ne kadar sürdürülebileceği belirsiz ve asla emekliliğe yansımayan, uzun saatler ve daha çok hastayla kısmen iyileştirilen ödeme sistemi de performans ödemesi gibi tıkanacak. Ancak hekimlerin ayrılma nedeni yalnız ücret düşüklüğü değil, liyakatsız atamalarla daha da belirginleşen mobbing, uzun saatlere yayılan ve birkaç dakikada bir hasta “bakma” zorlaması ile mesleki tatmini yok eden ve hekimlik mesleğinin itibarını yerle bir eden, sağlıkta şiddeti önlemeyen güvensiz, güvencesiz çalışma ortam ve koşulları değişmeden hekimlerin kamusal sağlık hizmetlerinde devam etmesini sağlamak mümkün değil. Özel sağlık sektörü de bunu ucuz işgücü olarak hekim emeğini sömürmenin bir aracı olarak görüyor. Özel sağlık kurumlarında çalışan meslektaşlarımızın koşulları da çok daha iyi olmuyor maalesef” ifadelerini kullandı.


ARŞİV