Son yıllarda dünyaya erken merhaba diyen, yaşamla beklenen zamandan önce tanışan, yani prematüre bebeklerin sağlığına dair ilgi ve incelemeler artmış durumdadır
Son yıllarda dünyaya erken merhaba diyen, yaşamla beklenen zamandan önce tanışan, yani prematüre bebeklerin sağlığına dair ilgi ve incelemeler artmış durumdadır. Bunun bir nedeni geliştirilen yenidoğan yoğun bakım üniteleri ve tıptaki ilerlemelerle prematüre yaşam oranının belirgin olarak artmış olmasıdır. Önemli bir sayısal nüfusa ulaşan bu ‘aceleci’ bebeklerin bedensel sağlığı kadar ruhsal sağlık durumları da tıbbi çalışanların ilgi alanını oluşturmaktadır. Kasım ayı, anne karnında gelişimini tamamlamadan önce doğan bu çocuklara dikkat çekmek için ‘Prematüre Bebek farkındalık ayı’, 17 Kasım da ‘Dünya Prematüre Günü’ olarak çeşitli etkinliklerle anılmaktadır.
Prematüre bebek aslında gebeliğin 37.ci haftasından önce doğan bebekler için kullanılan bir terimdir. 32.ci haftadan önce ‘çok erken’ doğan bebeklerde ise riskin belirgin olarak arttığı kabul edilmektedir. Doğum haftası kadar doğumdaki bebeğin ağırlığı da önemlidir. 2500g altında doğanlar için ‘düşük doğum ağırlıklı bebek’ ifadesi kullanılırken 1500g ve altındaki doğum ağırlıklarında sağlığa dair sıkıntıların yoğunlaşabildiği gözlenmektedir. Ne denli erken ve düşük doğum ağırlığı olursa gelişebilecek sağlık sorunlarının boyutu da o denli fazla olabilmektedir. Ülkemizde prematüre doğum oranı yaklaşık olarak %10, yani her 10 doğumdan biri prematüre bebek olarak yaşama adım atmaktadır.
Erken doğum, yani beklenen zamandan önce doğmuş olmak ruhsal hastalıklar için belirgin bir risk faktörüdür, çocuklukta 3-4 kat artmış bir risk söz konusudur. Yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde yatışı olan bebeklerin okul çağına kadar takip edildiği bazı çalışmalar öğrenme sorunları, gelişimsel gecikmeler ve davranış problemlerinin ortaya çıkabildiğini göstermiştir. En sık görülenler *dikkat eksikliği , *kaygı sorunları ve *sosyal zorluklardır. Ayrıca duygusal zorluklar, hiperaktivite ve otizm benzeri bozuklukların yaşandığı da çalışmalarda bildirilmektedir. Öğrenme süreçleri ve IQ düzeyi ile ilgili sıkıntılar ise bilişsel yetersizliklerle bağlantılı bulunmuştur. Dikkat eksikliği, hiperaktivite, sosyal ve duygusal zorluklar ile karakterize ‘erken doğum davranış görünümü’ bu çocuklar için bahsi geçen ortak bir ifadedir.
Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) riski, zamanında doğmuş çocuklara göre prematürelerde 2-4 kat fazladır. Kız ve erkek çocuklarda eşit oranda görülmekte, hareketlilikten ziyade dikkat eksikliği daha baskın bir klinik belirtidir. Otizm grubu bozukluk riskinde de artış mevcuttur. Buradaki belirtiler de daha çok dikkati sürdürememe ve dağılma sonucu gibi görünmekte, ayrıca bilişsel becerilerdeki yetersizlikle ilgili olduğu tahmin edilmektedir. Prematüre bebeklerin beslenme zorlukları ve anne-bebek ilişkisindeki sıkıntılar sonucu duygusal sorunların da daha fazla yaşandığı düşünülmektedir. Ayrılık kaygısı, yaygın kaygı, özgül fobiler gibi kaygılarda 4-6 kat artış bildirilmektedir. İleri yaşlarda ergenlik depresyonu özellikle kızlarda daha fazla bildirilmiştir. Bu belirtilere neden olan süreçler ise henüz net değildir. Araştırmaların devam ettiği bu konuda beyin gelişiminin değişime uğradığı, erken doğumun nörolojik izleri bağlamında farklılaştığı, beyin olgunlaşma sürecindeki yetersizlikler gibi olası mekanizmalar ileri sürülmektedir.
Yukarıda bahsedilen bu belirtilerin sıklığı aslında bu hassas nüfusun ruh sağlığı açısından izlenmesinin yararlı olacağını düşündürmektedir. Gelişimsel değerlendirmeler ve davranışsal izlem ile risk taşıyanların erken tespiti bu gibi durumlara uygun erken yaklaşım ve müdahaleleri de mümkün kılacaktır. Kadıköy Belediyesi Çocuk Koruyucu Ruh Sağlığı Merkezi çalışanları olarak tüm çocuklara olduğu gibi prematüre çocuklara da kapsayıcı ruh sağlığı hizmetlerini sunmaya devam edeceğiz. Tüm bu hayata tutunan aceleci ’küçük savaşçılara’ sağlıklı, mutlu bir yaşam diliyoruz.
Kadıköy Belediyesi Çocuk Koruyucu Ruh Sağlığı Merkezi
Uzm. Dr. Timur Şefketoğlu