Günümüzde her 7 erkekten birinde rastlanan prostat kanseri, 70 yaş üstündeki her 2 kişiden birinde görülüyor. Erken tanı konulduğunda neredeyse tamamen tedavi edilebiliyor. Acıbadem Maslak Hastanesi Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Ali Rıza Kural “Prostat kanseri erken evrede belirti vermediği için ailede kanser öyküsü varsa 40, yoksa 45 yaşından itibaren tarama testi önerilmektedir. En önemli tarama testi PSA denilen kan testidir.” diyor. Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Ali Rıza Kural, Eylül ayı Prostat Kanseri Farkındalık Ayı kapsamında, prostat kanseri hakkında en çok merak edilen 10 soruyu yanıtladı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.
Prostat kanseri erken evrede belirti vermez. Lokal ileri evre yani bulunduğu yerde büyüyüp çapı birkaç cm’yi geçen kanser varlığı halinde idrar yolunu tıkamaya başlar ve hastalar zor idrar yaptıklarını ifade eder. Ender de olsa idrarda yanma, meniden kan gelmesi gibi şikayetler de görülebilir. Prostat kanseri kemiklere yayılmış yani metastaz yapmışsa o zaman da hastalar sırt, bel bölgesi, kalça ve bacaklarda ağrı şikayetleriyle hekime başvururlar.
Çalışmalar hastaların yaklaşık yüzde 10’unda kalıtsal faktörlerin rol oynadığını göstermektedir. Anne ve babadan gelen bazı genlerin mutasyona yani değişime uğraması, prostat kanseri riskini artırabilir. Genetik mutasyon, sigara, obezite ya da ultraviyole ışınlarına maruz kalma gibi çevresel faktörlere bağlı olarak sonradan da gelişebilir. Bu nedenle ailede meme kanseri, kolorektal kanser, over kanseri, pankreas kanseri ve prostat kanseri olup olmadığı iyice sorgulanmalıdır.
Ailesinde meme kanseri, kolorektal kanser, over kanseri, pankreas kanseri ve prostat kanseri öyküsü olanların tarama testlerine 40 yaşından itibaren; olmayanların ise 45 yaşından itibaren başlamaları gerekir. Yaş ilerledikçe prostat kanseri görülme sıklığı artmaktadır. Hastaların yüzde 60’ını 65 yaş ve üzerindeki yaş grubu oluşturmaktadır.
Prostat kanseri erken teşhis edilirse neredeyse tamamen tedavi edilebilir. Bunun için de tarama testleri büyük önem taşımaktadır. Prostat Spesifik Antijen (PSA) olarak bilinen kan testi, en önemli tarama testi olarak kabul görmektedir. Ayrıca günümüzde BRCA 1, BRCA 2 genetik testlerle ailesel riski olan hastalarda genetik mutasyon olup olmadığı saptanabilmektedir.
PSA değerlerine baktırmak önemli olsa da PSA üretmeyen veya az üreten saldırgan kanser tiplerini de araştırmak gerekiyor. Ayrıca PSA kanserden başka nedenlerle de yükselebildiği için parmakla prostat muayenesi büyük önem taşır. PSA değeri ne olursa olsun parmakla muayenede sertlik bulunması prostat kanseri şüphesi oluşturur.
Hastalığın “Klinik Önemli” mi “Klinik Önemsiz” mi olduğuna bakmak gerekiyor. Patologlar, biyopsi materyalini inceleyerek tümörün saldırganlık derecesine göre “Gleason skoru” denilen bir sonuç verirler. Gleason skoru düşük ve tümör uzunluğu da küçük ise yani “Klinik Önemsiz Prostat Kanseri” ise aralıklı PSA kontrolü ile takip yani Aktif İzlem önerilir. Gleason skor yüksekse yani “Klinik Önemli Prostat Kanseri” saptanırsa tedaviden önce sadece prostat kanserinde kullanılan ve hastalığın evresi hakkında bilgi veren “Ga 68 PSMA pet” taraması yapılmalıdır.
* Nasıl tedavi ediliyor?
Prostat kanseri organa sınırlıysa ve hastanın yaşı, genel sağlık durumu uygunsa en geçerli tedavi yöntemi cerrahidir. Radikal Prostatektomi denilen ameliyatta prostatla birlikte meni keseleri ve bölgesel lenf düğümleri çıkartılır. Prostatın her iki tarafında yerleşik sinir-damar demetleri korunarak ameliyat sonrası ereksiyonun devam etmesi sağlanabilir. Geçici idrar kaçırma olsa da 4-6 hafta içerisinde düzelir. Hastanın sağlık koşulları ameliyat için uygun değilse veya hasta ameliyat istemiyorsa radyoterapi yani ışın tedavisi uygulanabilir. Hastalık ileri evrede ise vücuttaki erkeklik hormonunu baskılayan hormon tedavisi veya kemoterapi uygulanmaktadır. Bazı hastalarda da sadece tümörlü bölgenin tedavi edildiği “Fokal Tedavi” yöntemine başvurulabilir. Bu tedavilerde ilk 2 yılda nüks oranları yüzde 25 civarındadır.
Prostat kanserinden korunmak için süt ve süt ürünlerinin fazla tüketilmemesi, aşırı derecede kalsiyum alınmaması önerilmektedir. Ayrıca obezitenin de prostat kanseri riskini artırdığı belirtilmektedir. Bunun yanı sıra düzenli egzersiz yapılması, bol sıvı tüketilmesi, D vitamini kullanılması, sigara içilmemesi, içenlerin de bırakması tavsiye edilmektedir. Aşırı miktarda E vitamini alınmasının veya Folik asit kullanımının da prostat kanseri riskini artırdığı bilinmektedir.”