"Hava kirliliği Alzheimer riskini artırıyor”

Bilimsel çalışmalar, solunum ve kalp damar hastalıklarına sebep olan hava kirliliğinin Alzheimer’ı da tetiklediğini ortaya koyuyor. Türk Nöroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Demet Özbabalık Adapınar ile hava kirliliğinin Alzheimer’a olan etkisini konuştuk

22 Aralık 2021 - 10:18

Avrupa Parlamentosu’nun Çevre, Halk Sağlığı ve Gıda Güvenliği Komitesi tarafından Ocak 2021’de yayınlanan Hava Kirliliği ve COVID 19 raporuna göre; ince partikül maddenin (P2.5) yalnızca Avrupa’da her yıl yaklaşık 400 bin ve dünya çapında dört milyonun üzerinde erken ölüme neden olduğu belirtildi. Temiz Hava Hakkı Platformu’nun son raporuna göre ise uzun dönemli hava kirliliğine maruz kalanlar solunum ve kalp damar sistemi hastalıkları, diyabet gibi kronik hastalıklar veya kanser ile mücadele ederken ve COVID-19 gibi virüslere karşı daha savunmasız hale geliyor. Hava kirliliğinin olumsuz etkileri sadece bunlarla sınırlı değil. Dünyada ve Türkiye’de giderek artan hava kirliliği, bunama hastalığı için ciddi bir risk olarak öne çıkıyor. Türk Nöroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Demet Özbabalık Adapınar ile hava kirliliği ve Alzheimer ilişkisini, çözüm için nelerin yapılması gerektiğini konuştuk.

 

“RİSKİ ARTIRIYOR”

Dünyanın üç farklı bölgesinden yapılan üç araştırmanın hava kirliliğinin bilişsel bozulma, bunama ve Alzheimer hastalığına neden olabileceğini gösterdiğini söyleyen Adapınar, çalışmalar hakkında şu bilgileri paylaştı: “İlk çalışmada, Çin ve ABD'den araştırmacılar Çin'den gelen verileri analiz etmek için biraraya geldi. Hava kirliliğine uzun süre maruz kalmanın hem sözel hem de matematik testlerinde düşük performansla ilişkili olduğunu buldular. Ayrıca, sözel testlerdeki düşük performans, özellikle erkekler ve daha az eğitimli olanlar olmak üzere yaşlı bireylerde daha belirgindi. İkinci çalışmada, İngiltere'deki araştırmacılar, 2005'ten 2013'e kadar, 50 ila 79 yaşları arasındaki 130 bin 978 yetişkin üzerinde çalıştı. Yıllık en yüksek hava kirliliği konsantrasyonuyla yaşayan yetişkinler, en yüksek bunama riskine sahipti ve en düşük yıllık konsantrasyona sahip olanlara göre 1,4 kat daha fazla riske sahipti.”

2020 yılının başında yayınlanan üçüncü çalışmada ise Güney Kaliforniya Üniversitesi ve Harvard Tıp Okulu da dahil olmak üzere Amerika Birleşik Devletleri'nden araştırmacıların hem bilişsel testler hem de MRI taramaları olan 73 ila 87 yaşları arasındaki 998 kadından alınan verileri incelediğini söyleyen Adapıran, “Son üç yılda daha yüksek konsantrasyonlarda hava kirliliğine maruz kalan kadınlar, daha az hava kirliliğine maruz kalanlara kıyasla iki alanda farklılık gösterdiler. İlki, kelime listesi öğrenme ile ilgiliydi ve daha yavaş öğreniyorlardı. İkincisi beynin Alzheimer hastalığı nedeniyle tipik olarak küçülen bölgelerinde daha fazla atrofi (büzülme) vardı.” dedi.

“YÜZDE 5’İ 40-50 YAŞ CİVARINDA”

Alzheimer’ın, yaşın ilerlemesiyle birlikte görülme sıklığının da arttığını belirten Adapınar, şu değerlendirmelerde bulundu: “Alzheimer; çoğunlukla yaşlılıkla birlikte ortaya çıkan bir hastalık olarak bilinir. Çoğunlukla sinsi başlangıçlı olan ve yavaş ilerleyen birçok kişide Alzheimer’ın yaşlı hastalığı olduğu algısı mevcuttur. Bu durum doğru değildir, zira Alzheimer her ne kadar çoğunlukla yaşlılık sürecinde karşılaşılan bir bunama türü olsa da bu hastalığa yakalanan kişilerin yüzde 5’i, 40-50 yaş civarında. 60 yaşın altında Alzheimer’a yakalanan kişilerin ailelerinde, bu hastalığa genetik yatkınlığın olduğu düşünülmektedir.”

ÖNLEM İÇİN NELER YAPILMALI?

Alzheimer’ı tetikleyen nedenleri “değiştirilebilen” ve “değiştirilemeyen” nedenler olarak ikiye ayırmanın mümkün olduğunu ifade eden Adapınar, yaş, cinsiyet, genetik yatkınlık, büyük bir acı deneyimi, beyin damar hastalıklarının değiştirilemez olduğunu; eğitim düzeyleri, kafa travmaları, tansiyon, kolestrol, diyabet, yüksek dozda sigara, depresyon ve stres gibi nedenlerin de değiştirilebilir olduğunu ekledi.

“Değiştirilemez riskleri değiştiremeyiz, bununla beraber değiştirebileceklerimize dikkat etmeliyiz.” diyen Adapınar, hastalığa yakalanmamak için şu önerilerde bulundu: “Sigara içmekten kaçınmak. Yüksek tansiyon, yüksek kolesterol ve diyabet dahil olmak üzere vasküler risk faktörlerini kontrol etmek. Sebzeler, meyveler ve yağsız protein, özellikle de omega-3 yağ asitleri içeren protein kaynakları açısından zengin olan Akdeniz diyeti gibi dengeli bir diyet yapmak. Aerobik egzersiz dahil olmak üzere fiziksel ve sosyal olarak aktif olmak. Akıl sağlığına dikkat etmek. Hafıza becerileri gibi düşünme (bilişsel) becerilerini kullanmak, önemlidir.”

İLAÇ ÇALIŞMALARI SÜRÜYOR

“Mevcut ilaçların hastalığın tamamen yok edilmesinden çok, sadece durdurmaya yönelik olması ilaç çalışmalarını hızlandırmaktadır.” diyen Adapınar, ilaç çalışmaları hakkında da bilgi verdi: “Amerikan Gıda ve İlaç Dairesinin (FDA) ‘aducanumab’ adlı bir ilaca şartlı onay vererek erken dönemdeki Alzheimer hastalarında kullanılabileceğine ilişkin kararını duyurması, bu duyuru sonrası yaşanan tartışmalar, konu ile ilgilenen bilim çevreleri tarafından dikkatle takip ediliyor. Bahsi geçen ilaç, Alzheimer hastalığında, henüz hastaların şikayetleri başlamadan beyinde birikmeye başlayan ‘amiloid’ proteinini beyinden temizlemeyi hedefliyor. İlaç kullanmaya karar vermek için temkinli olmak gerekir, çünkü ilacın yüzde 100 yararlılığı henüz gösterilememiş ve erken dönem dışındaki dönemlerde etkisiz olmaktadır. FDA, her ne kadar eldeki bilgilerinin ilaca tam ruhsat vermeye yeterli olmadığını düşünmüş olsa da onaylarını Faz 4 çalışma şartı ile ruhsat vermişlerdir. Hastaların üçte birinde beyin ödemi ve küçük kanamalara yol açan ilaç eğer Faz 4 çalışmaları sonucu yetersiz ve zararlı görülür ise ilaç ruhsatı iptal edilebilir.”


ARŞİV